#13

572 73 70
                                        

Bölüm sonu notuna bakmayı unutmayııın

Bu bölüm hakkındaki düşüncelerinizi de merak ediyorum bu arada

             İyi okumalar~

" Daha hızlı, daha hızlı!" 

Kazan dairesinden yükselen ses, duman ve  kömürün kokusu, çalışan yüzlerle mahkumun ter kokularını, yorgunluktan ağlarken ki çıkardıkları seslerin hepsini bastırıyordu. 

Her ay olduğu gibi bu ay da gruplar halinde yüzlerle mahkum çalışmak için yeraltına, kazan dairelerine inmişti. Saatler boyunca kömür taşımak, kürek çekmek, değişik şekillerdeki ve ağır araçları çalıştırmakla, yönlendirmekle yükümlüydüler.

Bir de tüm bu ağır görevler yetmiyormuş gibi başlarında duran gardiyanlar da durmadan emirler yağdırıyor, bağırıyor, bazense sırf sadece sıkıldıkları için bazı mahkumlara sataşıyorlardı. Yeraltı olduğu için kıdemli hiç kimse bulunmuyordu bu yüzden de ne yapıyorlarsa yapsınlar, burada kalacağını biliyorlar ve bunu sonuna kadar kullanıyorlardı.

Jimin'se  tüm bu olaylardan uzakta, göze batmayacak köşelerden birinde kendisine verilen görevi uyguluyor, yerdeki kilolarla kömürü kürekle arabalara dolduruyordu. Arabaya doldurulan kömürler de bir diğer mahkumun yardımıyla kazanlara götürülüyor, alevlerin harmanlandırılması için kullanılıyordu. Jimin kömürleri doldurmakla yükümlüyken Yoongi kazanların alt kısmındaki ağır kolları çeviriyordu.

Hoseok tamamen onlardan uzakta, arabaları taşımakla meşguldü. İki gün önce Tae'nin yanından döndükten sonra öğrendiklerini kısaca Yoongi ve Jimin'e anlatmış, ondan sonra da aralarında pek bir konuşma bile olmamıştı bu güne kadar. Geldiği günden beri durgun ve düşünceli bir haldeydi hep. Bu yüzden diğer ikili de kendisi konuşmak istemediği sürece üzerine gitmeme kararı almışlardı.

Jimin elindeki son küreği de arabaya boşalttıktan sonra kömürlerin etrafında biraz daha ilerlemiş, üst üste yüklenmiş kısımlardan almaya başlamıştı. Aynı zamanda da kendisini izleyen gözlerden haberdardı. Buna rağmen belli etmemeye çalışıyor, kömürleri yüklerken bir taraftan da diğer iki günde olduğu gibi düşünüyordu.

Kağıtta yazdığı gördüm kelimesi... Neyi, nasıl gömüştü ki?İmkanı bile yoktu. Bir ara bunun sadece bir blöf olduğunu düşünmüş, daha sonra bunun da esassız olduğuna karar verdikten sonra o şıkı da kafasında elemişti. Blöf olması düşük bir ihtimaldi çünkü. Üstelik blöf olsaydı bile o kadar kişi arasından kendilerine denk gelmesi sadece tesadüf ola bilir miydi ki? Hayır, hayır. Kesinlikle tesadüf yada blöf değildi.

Tüm bunları düşünerek küreği körle doldurmuşken aniden dirseğinden sertçe yakalanmış, kendini kazan dairesindeki koridorun köşesinden dönerken bulmuştu.  Sürüklenmesi yüzünden arkasını dönüp kolunu yakalayan kişiye bakamamış, bu yüzden de gözlerini sürüklendiği odada gezdirmişti. Etrafta boş ve dolu çuvallar, kürekler, hatta yüksek tavanlar sayesinde büyük kazanlar bile sığdırılmıştı .

Kolu bırakılırken dolu kutulardan birine doğru itilmiş, daha ne olduğunu anlamadan tüm görüşünü iri bir beden kaplamıştı.

Şaşkınlıkla kafasını kaldırıp karşısındaki yeşil gözlerle karşılaştığında önce kaşlar çatılmış, şaşkınlığının yerini sinirli bakışlar ve soluklar almıştı.

" Ne yapıyorsun?" sinirli bir şekilde sorduğu soruyla önündeki sarışın gülümsemiş, biraz daha yaklamıştı.

" Tanrım...üzerime atlayacak gibisin" başını sağ omuzuna doğru yatırmış, dudaklarını oyuncu bir şekilde büzerek "ama bunun sinirden olacak olması biraz üzücü" diye devam etmişti.

Alcatraz -《yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin