18.Nefret

9.4K 550 16
                                    

oy ve yorumları unutmayalım, iyi okumalar

Uyuyakalmışım, uyandığımda sabah olmuştu. İlham'a sabaha kadar Oya bakmış olmalıydı. Ya İlham beni aradıysa? Bu düşünceyle hızla hazırlanıp aşağı indiğimde Demir'i yemek masasında otururken gördüm. Tam o sırada Oya da kucağında bebekle salona geliyordu. Koşup İlham'ı aldığımda bir an bluzumun kolu sıyrıldı. Oya dikkatli bakışlarla bana bakıp "Ne oldu?" diye sorduğunda hızla kolumu düzelttim.

 "Bir şey yok." diyerek geçiştirmeye çalıştım.

İlham'ı dikkatle yerdeki battaniyesine yatırdıktan sonra masaya oturdum. Aslında Demir'i görmek istemiyordum ama dün boş yere kızıp parlayınca bugün de aynısının olmasından korkuyordum. Dün gece uyuyakalmadan önce ondan boşanmaya karar vermiştim ve en uygun zamanda bunu ona söyleyecektim. Tabi ki dünkü gibi delirmeyeceği bir anda söylemeliydim.

Oya servisleri yapıp gidince Demir bileğimi tutup kolumu sıyırdı. Bir an göz göz geldik. Yavaşça kolumu çektikten sonra "Aç değilim, izin verirsen kalkacağım." dedim.

Başıyla onaylayınca İlham'ın yanına ilerledim. Kendi kendine oynuyordu ya da bana öyle geliyordu bilmiyorum. İlham'ı kucağıma alıp ayağa kalktığımda Demir'in masadan hızla kalkıp gittiğini gördüm. Bir süre sonra da kapı hızla kapandı. Gitmişti. 

Belki de hatasını fark etmişti. Dün bana düzgün bir şekilde gitmemi istemediğini söyleseydi zaten kalırdım ama o bunu söyleyebileceği en kötü şekilde söylemişti. Canımı yakmıştı. Biraz uyumlu olmaya çalışsaydı belki de bir şeyler düzelebilirdi ama değildi. 

Öğleden sonra Ömür gelip kızıyla bir süre oynadı. Bir ara heyecanla "Dışarı çıkaralım mı?" diye sorduğunda gülümsedim.

"O daha çok küçük ama Ömür." 

Başını salladı heyecanı sönerek. "Güneş nasıl?" diye sorduğumda heyecanı tamamen yok oldu. Yüzündeki gülümseyen kaslar yerini somurtan kaslara bıraktı. "Sabah odasından çıktı ama benimle hiç konuşmuyor." dedi hüzünle.

"Bu da bir gelişme. İlham'a baksana, Güneş'i arayayım."  Aradım ama cevap vermedi. "Cevap vermiyor." 

Ömür "Doktoru dinleyelim, rahat bırakalım." dediğinde başımı salladım.

Bir süre ikimiz de İlham'ı izledik. Sonra Ömür "Demir..." dedikten sonra susunca "Eee?" demek zorunda kaldım konuşması için.

"Bugün çok sinirliydi, bir şey mi oldu? Ofisten resmen kaçtım." 

Anlatıp anlatmamakta kararsız kalarak "O hep öyle." dedim geçiştirmek için.

"Hayır." diyerek başını iki yana salladı. "Onu uzun zaman sonra ilk kez böyle gördüm." 

İç geçirdim. "Dün bir şeylere kızmıştı. En sonunda buranın onun evi olduğunu söyledi. Ben de gidecektim." diye durumu özetlediğimde Ömür şaşkınlıkla bana bakıyordu. 

"Gidecek miydin, nereye?" 

Omuz silktim. "Nereye olursa."

"Hiçbir erkek terk edilmek istemez."  

Az kalsın bu kadar ciddi bir konuşmanın ortasında gülecektim. "Ben onun gerçek eşi değilim." 

"Kağıt üstünde de olsa eşin." 

Ömür ile Demir hakkında konuştuğumuza inanamıyordum. "Bu anlamsız." dedim tartışma yaratmamak için. Daha sonra da kapıya doğru ilerledim. Ömür arkamdan "Nereye?" diye sorduğunda "Bahçeye." diye yanıtladım.

"İlham?" diye sordu telaşla. "Sen bak, babası sensin."  Her ne kadar bunu söyledikten hemen sonra pişman olsam da. Ömür onun babası olabilirdi ama bebeği tutarken bile korkuyordu. O korkaklıkla ona bakabileceğinden emin değildim. Temiz hava ciğerlerime dolarken omuz silktim. Nasılsa başı sıkıştığında bana çağıracaktı.

En Büyük Hayalimdin Sen -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin