27.Şaşkın Ördek

8.1K 497 8
                                    

Merhaba arkadaşlar  iyi okumalar :))

Bir süre onunla konuşmak zorunda kalmanın şaşkınlığıyla ona baktım. Daha sonra toparlanarak "Ilgın'ı arabada bekliyorum." dedim.

Gitmek için adım atacağım sırada kolumu tuttu. "Oğlum..." dediğinde sinirle ona döndüm. Bana nasıl böyle seslenebiliyordu ki bu kadın? Kolumu hızla çektikten sonra sinirle ona baktım.

"Sakın, sakın bir daha bana böyle seslenme. Benimle bir daha konuşma." dediğimde timsah gözyaşlarıyla karşılaştım.

"Ama..." 

"Sen benim hiçbir şeyimsin. Beni terk ettiğin gün üstümdeki tüm haklarından vazgeçtin." diyerek yanından uzaklaştım. Arabaya gittiğimde sinirden delirmek üzereydim. Neden bunu yapıyordum ki? Hayal başka bir adamla birlikteyken neden onu umursayarak bu saçmalığı kabul etmiştim ki?

***

Hayal

Ilgın ararken Demir'in gitmediği konusunda tuhaf bir his vardı içimde. Korkuyla telefonu açtığımda Ilgın'ın sesi kötü geliyordu. "Annem kapıyı açınca arabada beklediğini söylemiş ama beklememiş Hayal." diyordu hüzünlü sesiyle.

Ona neden bu kadar çok güvendiğimi anlayamıyordum. Onun kız kardeşiyle bir gün geçirebileceğine nasıl inanmıştım ki? Hele ki bunu ben istedim diye yapacağını düşünmem... Demir için ne ifade ediyordum ki sanki? Hiçbir şey. O yüzden bu tavrı da gayet normaldi bana göre.

"Canım sakin ol, sorun sen değilsin. Dediğin gibi annenle karşılaşınca o sinirle gitmiş. Yoksa Demir verdiği sözü tutar." Evlilik gibi verdiği koca sözlerden dönen bir adam için böyle bir yorum yaptığıma inanamıyordum. Ve resmen yalan söylüyordum. Sorun şuydu ki Demir buna değmiyordu.

"Öyle mi?" diye sordu çocuk saflığıyla. En azından yalanım bir işe yaramıştı. İyi yanları da vardı.

"Öyle, birazdan onu ararım. Sen merak etme. Hadi canım sonra görüşürüz üzme kendini." diyerek telefonu kapattım.

Odada ne yapacağımı bilemez bir şekilde bir oraya bir buraya yürüdüm bir süre. Demir'in sakinleşmesini beklemem gerekiyordu. Bir yanım onun için öylesine üzgündü ki kendime kızıyordum. Diğer yanım ise bana verdiği sözden döndüğü için ona kızgındı. Hoş buna inandığım için de kendime kızgındım. Yani kendime defalarca kızgındım. Biraz zaman geçtikten sonra istemeyerek de olsa onu aradım. Telefon uzun uzun çaldıktan sonra tam kapanacakken açıldı.

"Alo." 

Sesinin ne kadar kötü olduğunu duyunca suçluluk hissettim. Neden ona kıyamıyordum? O benim canımı yakmakla kalmamış, kalbimi söküp almıştı. Oysa ben burada durmuş ona üzülüyordum.

"Neredesin?" Onun yanında olmak istiyordum. Ona sarılmak ve onu teselli etmek. Belki moralini yerine getirmek...

Bir süre cevap gelmedi. "Seni aradı değil mi?" Sesi fazlasıyla sıkıntılı geliyordu. Ve bu benim kalbimde bir çizik oluşturmuştu sanki. 

"Nerede olduğunu sordum." Yine sessizlik oldu. "Demir ben senin karınım. Ne zaman bunu kabul edip bir şey olduğunda beni yanında bulunduracaksın?" dedim sinirle. Beni hayatından soyutluyordu ve ben bu durumdan nefret ediyordum. Belki birazcık yakınında olabilseydim her şey başka olabilirdi. Yani beni yanında istese, benimle bir şeyler paylaşsa, biraz konuşsa...

"Sadece bir süre daha." 

Sesinde hüzün mü vardı, bana mı öyle geliyordu? "Söylemeyecek misin?" diye sordum son defa.  

"Belki de yalnız kalsam daha iyi olacak." 

"Tamam." diyerek telefonu kapattım. Ne bekliyordum ki? Ben Demir'in hayatının bir parçası değildim. Onun hikayesinin sadece figüranlarından biriydim işte.  Neden ona biraz olsun daha yakın olamıyordum? Demir hep kalbimde bir yara olarak kalacaktı. Ondan çok kendime kızıyordum aslında. Neden bu kadar vazgeçilmezdi ki o benim için? Kendime başka birini bulabilecekken deli gibi onu sevmiştim. Ondan başkasını görmemişti gözlerim. Dilim lal olmuştu onu gördüğünde. Kalbim haykırmıştı. Bu haykırış hayatımın çizgisini belirlemişti ama beni mutlu eden bir tercih değildi bu. Ve hayatımın geri kalanında da bu tercihimden ötürü pişman olacaktım.

En Büyük Hayalimdin Sen -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin