Foto:Sarp
Demir şaşkın bir şekilde bana bakarken "Sakin ol." dedi.
"Neden sakin olmam gerekiyor ki?" dedim sinirle. Bu adam beni sinirden delirtip bir de sakin olmamı mı söylüyordu? Bu nasıl bir dengesizlikti böyle?
"Konuşmamız gerekiyor sanırım." dedi sıkıntılı bir sesle. Sanki bunu istemiyormuş gibi söylemişti. Mecburiyetten yapacaktı bunu da. Mecbur kalmasa benimle konuşmuyordu bile! Delirecektim artık.
"Konuşmak falan istemiyorum, madem beni görmeye bile katlanamıyordun neden gitmemem için uğraştın ki? Neden hala evliyiz?" Koltuğundan kalkıp yavaş ama büyük adımlarlayanıma geldi.
Elini saçımı düzeltmek için uzattığında "Dokunma." diye tısladım.
"Biraz sakin olursan konuşabiliriz." derken bir çocuğu ikna etmeyi deneyen birinin ses tonu vardı.
Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Nasıl oluyormuş Demir Bey, biri sana kızarken nasıl hissediyorsun?" dedim alayla. "Her neyse seninle konuşacak bir şeyim yok, bir hafta sonra okul başladığında yüzünü görecek zamanım bile olmayacak, çok mutluyum." diyerek odadan ayrıldım. Ona bir insanın durup dururken kendisini azarlamanın nasıl hissettirdiğini anlatmış oluyordum böylece. Ama neden aklım onun saçımı düzeltmek için uzattığı elindeydi? Ve neden bu yaptığımdan hiç mutlu değildim?
***
Kahvaltıda Demir yoktu. Erkenden çıkıp gitmişti. Beni bana ait olmayan bir yaşamda aynı böyle yalnız bırakmıştı işte. Oya bana kahvaltı sırasında CD getirip verdiğinde ona şaşkın bir şekilde bakmış olmalıyım ki "Demir Bey bıraktı." diye açıkladı.
Oya odadan çıktığında bunun Demir'in imzalı bir CD'si olduğunu gördüm. Dikkatle bakınca bunun piyasaya henüz çıkmamış bir albüm olduğunu fark edince kalakaldım. Demek ilk dinleyenlerden biri ben olacaktım. Ondan uzaklaşmaya çalışırken bu yapılacak şey miydi şimdi?
Hızla yukarı çıkıp heyecandan titreyen ellerimle CD'yi açtım. İşte onun sesi... Nasıl kalbimin en derin köşesine giriyormuş gibi hissedebiliyordum? Tüm şarkıları dinlerken ayrı heyecanlanmıştım. Başa döndüğünde bunu bana özür amaçlı bıraktığını fark ettim. Bir süre arayıp teşekkür edip etmemek konusunda kararsız kaldım. Bunu yapmayacaktım işte. Demir'e hatalarını böyle unutturabileceği izlenimi vermeyecektim. En ufak şeyde onun kollarına koşmayacaktım. O umursamadan yapabiliyorsa ben de yapabilirdim. Yapmalıydım.
***
Demir'i günlerdir görmüyordum. Sabah erken saatlerde gidiyor, akşam geç saatlerde geliyor ya da gelmiyordu. Onu bile bilmiyordum. Sabah erkenden kalkıp okula gitmek için hazırlandığımda aşağıda Demir'i bulacağımı bilmiyordum. Oya bu saatte kahvaltıyı hazırlamıştı. Demir "Günaydın." dediğinde bir an göz göze geldik.
Başımla selam verip "Günaydın." dedikten sonra "Okula geç kalıyorum,size afiyet olsun." diye ekledim.
Demir saatine baktı. "Seni bırakacağıma göre on dakika kazanmış oldun."
Şaşkınlıkla bir süre ona baktım ve sonra masaya oturdum. Kahvaltımı ederken neden bu saatte evde olduğunu düşünmeden edemiyordum. Günlerdir çekip giderken hem de. Beni bırakacağını mı söylemişti az önce? Bunu fark ettiğimde başımı kaldırıp ona baktım.
"Sen az önce beni bırakacağını mı söyledin?" diye sordum şaşkınlıkla.
Gülümseyerek bana baktı. "Bunda bir sakınca mı var?"
Bunun aslında doğru olmadığını düşünüyordum. "Hayır ama bırakmana gerek yok, ben giderim." dedim konuyu geçiştirmeye çalışarak. Nasıl onunla gitmek istemediğimi söyleyebilirdim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Büyük Hayalimdin Sen -Tamamlandı-
RomansaHerkesin bir hayali olduğu gibi onun da bir hayali vardı. Aşık olduğu ünlüyle tanışmak... Ve kader onları tanıştırdıktan bir süre sonra nikah masasına oturmalarını sağlayacaktı. Ocak 2015te yayınlanmaya başlamıştır. 4.11.2016 itibariyle GİZLİ CE...