Bölüm 23

1.1K 60 15
                                    

Bölüm 23: Zaman
'Dünün hesabını bugüne sorma.'

15 Yıl Önce

Şirin Hanım kucağına bırakılan çocuğa bakıyor bir yandanda sözde eşine bakıyordu. Dudağında ki yara yüzünden konuşması zorken kollarında ki morluk ve incilme yüzünden kucağına bırakılan çocuğu zor taşıyordu. Lakin genede sesini çıkarmıyordu. Çıkaramıyordu.

Şirin Hanım oğlunu da alıp oturma odasında sözde kocasını ve onun yanında getirdiği iki adamı bıraktı.

"Anne içeridekiler kim?"

"Bilmiyorum oğlum."

"Peki bu kim?"

"Sonra tanıştıracağım ben sizi. Şimdi ona sahip çıkabilir misin bitanem?"

"Tabi ki. Korurum ki ben onu."

"Koru annecim. Beni koruduğun gibi koru. Tamam mı Meriç'im?"

"Tamam."

Şirin Hanım oğlu ve bebeği odaya bırakıp mutfağa geçti. Küçük ve eski mutfağın arasında bir o yana bir bu yana gitti. En sonunda demlenen çayı bardaklara doldurup oturma odasında ki insanlara ikram etti.

Oturma odasından çıkıp kapının önünde konuşulanları dinlemeye başladı.

"Yani siz diyorsunuz ki bu bebeğe bak aylık para al."

"Aynen öyle."

"Ailesi kimdir bu bebeğin? İki kuruş için başımı belaya sokmayın benim."

"Efendi senin iki kuruş dediğin para aylık kumar masrafın. Ailesini boşver. Seni ne ilgilendirir. Bak, belli bir yaşa getir sonra ne halt yapıyorsan yap."

"Kaç günlük bu bebek? Adı var mıdır?"

"Üç günlük, adı da Kayra. Ne yaparsan yap adını değiştirme sakın."

"Öyle olsun bakalım."

Şirin Hanım duydukları ile dondu kaldı. Belli ki içeride ki çocuk kaçırılmıştı. Böyle bir adama verilecek kadar nefret ediliyordu ailesinden ya da kumdakta ki bebekten. Daha kendi oğlunu koruyamıyordu. Birde bu kız çocuğunu nasıl koruyacaktı?

Konuşmalardan duyduğu birinin adını ve soy adını aklında tutmak için yüz belki de daha fazla tekrar etti. Okuma ve yazma bilmiyordu. Zaten bu adama gelin verildiğinde daha 15 yaşındaydı. Ömrünün sonu bu adam tarafından gelicekti. Bunun farkındaydı. Ama artık bir değil iki çocuğu koruması gerekiyordu.

Adamlar bebeği evde bırakıp çekip gittiler. Şirin Hanım o geceyi şiddet olmadan çocuklarla ilgilenerek sonlandırdı. Ertesi sabah ise eşi Arif Bey evden çıkınca hemen kız kardeşimin evine gitti. Az vakti vardı ama bu onu engellemezdi. Kız kardeşi 8 yaşındayken evden kaçıp polise sığınmış, hayatının geri kalanını yetiştirme yurdunda geçirmiş şuanda da okuyordu. Bir çok kez ablasına yardım etmek istesede ablası bunu istememişti. Bu nedenle ona kızıyor da olsa aileden kimse de onu hatırlamadığı için ablası onun her şeyiydi.

Şirin Hanım olanı biteni kardeşi Meryem'e tek tek anlattı. Meryem ne olur ne olmaz diye Kayra'nın bir fotoğrafını çekti. Ve ablasının söylediği Nergis Yılmaz adlı kişiyi araştırmaya başlıyacağını söyledi.

Şirin Hanım o gün eve döndüğünde Arif Bey den gene şiddet gördü. Meriç'i korkutmamak için sustu.

Ertesi sabah Şirin Hanım Meriç'i karşınına alıp Kayra'nın kim olduğunu söyledi. Meriç'e onun kahramanı olması gerektiğini söyledi. Ve onu her zaman korumasını..

1 Yıl Önce

Meryem Hanım yıllardır anlamaya çalıştığı çocuğun hikayesini anlayınca şaşırmıştı. Hırs dolu bu hikayeyi araştırmak onun yıllarına sebeb olmuştu. Lakin o bunun için üzgün değildi. Yani en azından ablasının ölümüne üzüldüğü kadar.

Bir not ve mektup yazmaya karar verdi. Mektup da her şeyi anlatıp notu kısa tutucaktı. İşini sağlama almalıydı ama iki tane mektup fazlasıyla garip olurdu. Bu yüzde eline iki kağıt aldı. Masaya oturup hemen yanında ki kalemi kağıda değdirdi.

"3 Nisan 2005,
O hastaneye 4 kişi girip 6 kişi çıkacaktınız. Lakin o da ne? 4 kişi çıktınız. Ama bir hata yaptınız. Arkanızda iki kişi bıraktınız. Haberiniz olsun Yılmaz'lar. Ardınız da bıraktığınız 1 kişi hala hayatta, diğeri ise sandığınız gibi bırakmadı sizi. Bulmaca gibi oldu ama, araştırın, öğrenin ve ona kavuşun.
-M.A." 

İlk başlarda direk adresi yazmayı düşünse de ölen genç kadından sonra ailenin halini görmüştü. Eğer not ellerine ulaşırsa belki bu not yüzünden Mehmet Bey gerçek bir baba olur diye düşündü. Sonra ise mektubu yazmaya başladı.

"Mehmet Yılmaz,
Bu mektubu sana bu kadar geç vermemem gerekiyordu. Lakin seni şimdi buldum. Eğer bu mektuptan önce eline bir not gelirse, notta ki gizemden dolayı özür dilerim. Bu mektup eşine ne zaman geçer bilmem ama 10 yıl önce doğucak olan kızın yaşıyor ve onun yerini biliyorum. Bu garip evet ama babana iyi bak. Ve oğullarına..

Ona iyi bak. O gerçekten iyi bir kız çocuğu. Yaşayamadığı çocukluğunu yaşat ona.
Meryem Akar"

Kağıdın sonuna adresi yazıp önce mektubu vermek adına evine en yakın postaneye gitti. Mektubu verdikten sonra başka bir postaneye gidip notu zarfa koydu ve verdi.

Eğer biri eline ulaşamazsa diğeri ulaşacaktı. İşini şansa bırakamazdı.

Tabi haftalar sonra postaneler kapanmış ve postalar alıcıların iletilmek üzere kutulanmıştı.

Mektup kutuların arasında kaybolurken not Mehmet Bey'e ulaşmış ve o da kızını bulmuştu.

Şimdi ise hayatını değiştiren o notu yazan kişiyi bulamadığıyla kalmıştı. Halbu ki mektubu yazan kişi onlara çok yakındı. Ama bir o kadar da uzaktı tabi. Ailesinin unuttuğu, hayatını hep ikinci kişi olarak yaşamaya devam etmişti Meryem Hanım.

Günümüz

"Acaba o not olmasaydı ne olurdu?"

"Yüksek ihtimalle ben seni bulana kadar her şey aynı olurdu Mehmet amca."

"Kötü hissediyorum Meriç."

"Bu normal Mehmet amca."

"Onun ölmesi canımı yakıyor. Nasıl fark edemedim bunca yıl anlayamıyorum. O annesini gördüğünü düşünüyordu, bense bir o toplantı bir bu toplantı gidiyordum. Yetmezmiş gibi diğer oğlumu eğitemedim acısını paylaşmasını yardım etmedim. Kaya'nın ise uğradığı şiddeti görmedim. Kendimi cidden kötü hissediyorum. Ve bunu hissetmem lazım. Çünkü hak ediyorum."

"Sana ne desem dinlemezsin ki Mehmet amca. Kendi hükmünü vermişsin. Ama dünün hesabını bugüne sorma. Hala üç çocuğun var senin. Onlar için dik dur."

Meriç, Mehmet Bey'in omzunu sıvazlayıp içeriye geçti.

Kayra ve Kaya'dan odada yatıyorlardı. Kaya, Kayra vurulduktan kabuslar görmeye başlamıştı. Abisinin öldüğünün dahi farkında değildi.

Öğrenilmesi ve atlatılması gerekilen olaylar vardı. Kayra'nın ve Kaya'nın gelecekleri, Meriç'in sahip çıkması gereken kardeşleri, Toprak'ın olgunlaşması af dilemesi ve Mehmet Bey'in de kendini toparlaması gerekiyordu.

Zaman onlar için ilaç olucaktı. Ama ne demiş Oğuz Atay;
Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?

Merhaba!
Rüzgar'ı daha iyi anlamanız için ona ait geçmiş bir bölüm yayınlayacağım.

Bir iki hafta sonra kitabı düzenlemeye alacağım. Üç gün olmasını planlıyorum ama belki beş gün de sürebilir.

İyi akşamlar dilerim size ❤️

Yanlış YaşamlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin