Bölüm 15: Özür Dilerim
'Yaşanacak günlerin en güzelleri..'Meriç aldığı telefonla eşyalarını hazırlamaya başlamıştı. Onu eşyalarını hazırlarken gören babası ona ne olduğunu sorduğunda ise gittiğini bir daha da dönmeyeceğini söyledi.
Eşyalarını topladıktan hemen sonra ceketini giyip evden ayrıldı. İlk İzmir uçağına binip Ankara'dan, İzmir'e yola çıktı.
Bu sırada Mehmet Bey kendine yaptığı kahveyi içiyor bir yandan da nerede hata yaptığını düşünüyordu. Ne demişti Toprak 'Biz yaptık. Kaya'nın vucüdunda ki izleri biz yaptık. Annemin ölümünden onu sorumlu tuttuk, hiç bir şey düşünmedik ve onu hatalı gördük.'
Mehmet Bey 15 yıldır oğullarına hem anne hem de baba olmak istedi. Yaptığı bir hata varsa o da güvenmekti. Hem büyük hem de ortanca oğluna güvenmişti. Bunun bedelini oğlu ödemişti. O her ne kadar ona anne eksikliğini hissettirmemeye çelışsada o kim bilir nelerin eksiğini hissetmişti. Mehmet Bey'in şuan da aklımda yeni bir soru vardı. 'Ona neler yaptılar?'.
Kaya ise Kayra uyuduktan hemen sonra uyanmış hem uyuyan ikizini izliyor hem de babasına neler anlatacağını düşünüyordu.
Biraz daha düşündükten sonra yataktan kalkıp elini yüzünü yıkadı. Sonra da mutfağa gidip kendine bir kahve hazırladı.
Hazırladığı kahveyi de eline alıp oturma odasına doğru gitti. Camdan babasının bahçede oturduğunu görünce yanına gidip gitmemek hakkında düşündü. En sonunda kaçamayacağına karar verip bahçeye çıktı. Babasının hemen yanında ki sandalyeye oturdu ve tıpkı babası gibi karşıya baktı.
"Nasıl sakladın? O kadar yıl nasıl fark etmedim ben! Neden söylemedin bana Kaya?"
"Korktum. Onların dediği gibi olursun diye korktum. Sende beni suçlarsın diye korktum. Saklamak için fazla bir çaba göstermedim. Sende fark etmek istemedin baba. Ben senden saklamaya değil sana göstermeye çalıştım ama sen görmedin. Hatta sen değil onlar gördü. Her şey daha kötü oldu. Çok güvendin baba. Onlara o kadar çok güvendin ki beni görmedin.."
"Ne zamandır var bu? Neler yaptılar sana?"
"Anlatmayayım."
"Anlat. Anlat ki biliyim."
"Üzülürsün baba."
"Bırak üzüleyim. Sen anlat ben biliyim yeter. Ne zaman başladı mesela. Neden başladı?"
"Oyuncak araba."
"Oyuncak araba?"
"Bana mavi renk bir araba almıştın sen. Hatırladığım ilk hediyen o. Toprak abim onu benden istedi. Bende vermedim. Ne biliyim o kadar önemli olduğunu. Çocuk aklı işte. Bana verdin ya sen onu benim oldu. Vermek istemedim. Keşke verseymişim. İlk o zaman vurdu. 5 yaşındaydım. Sonrası zaten bir anda gerçekleşti. Senin bana aldığın her şey benden tek tek gitti." derin bir nefes ve sonrasında kahvesinden bir yudum aldı.
"Onların işine yaramayacak en saçma şeyi bile aldılar benden. Zaten belli bir zamandan sonra okula başladım. Okul, ev, okul, ev derken bir gün öğretmenin biri, bir test kitabı istedi. Gittim bunu Rüzgar abime dedim. Sanki kötü bir şey demişim gibi önce dayak yedim sonra onlardan bir şey almama kararı verdim. O zaman bir arkadaşımla beraber hallettik. Zaten bir kaç ay sonra ben çalışmaya başladım. O zaman 12 yaşıma yeni girmiştim. Bi kitapçıda çalışıyordum. Toprak abimden önce eve geldiğim sürece hiç sorun olmuyordu. Ama sonra bir kafede çalışmaya başladım. Eee orada çalıştıkca ne zaman git derlerse o zaman gidiyordum. Gecenin bir köründe bitiyordu iş. Eğer yorgun değilse kötü. O zamanlar 'yalvarırım yorgun olsun, çok uykum var.' diyordum hep. Bir zaman sonra alıştım."