Bölüm 27

358 25 0
                                    

Bölüm 27: Nereden, Nereye?
"İnsan hatalarından ders alır pişmanlıkları sayesinde ise tekrarlamaz davranışlarını."

Kaya başını ders kitabından kaldırıp karşısında oturan ikizine baktı. İki saattir aralıksız ders çalışıyorlardı ve Kaya ders çalışmaktan nefret eden biriydi. Fazla ders çalışmaz ama düşük notta almazdı.

Kayra ise onun aksine dikkatli bir şekilde konuları tekrar ediyor ve testler çözüyordu. Yılların alışkanlığı olarak ders çalışırken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu.

Okula başlayalı bir ay olmuş ve konuların çoğunu bitirmişlerdi. Mehmet Bey bu aylar içinde sadece iki kere çocuklarıyla görüşmüş onun dışında toplantılara odaklanmıştı. Meriç ise günde iki bazense üç defa arıyor hatta ziyaretlerine bile geliyordu.

Kaya oldukça mutluydu. Artık şiddet, baskı ya da korkuları yoktu. Akşamları işe gitmek yerine ikiziyle vakit geçiriyordu. Babasını zaten aralıklarla gören biri olduğu için yokluğunu hissetmiyor hatta ikiziyle geçirdiği vakit sayesinde hiç bir şey istemiyordu. Ne abisini ne de babasını düşünüyordu. Evde güvendelerdi. Tek sorun hala korkuları vardı. Abilerinin gelmesinden korkuyordu. Tekrar canının yanmasından ve en önemlisi Kayra'yı kaybetmekten korkuyordu.

Kayra ise kabuslarıyla başa çıkmaya çalışıyordu. Mehmet Bey'in gidişi onu üzüyordu. Bir babası olduğunu hissederken onu kaybetmek istemiyordu. Dışardan bir göz olarak baktığında babasının gitmesine anlam veremiyordu. Abisinin gelmesi için gün sayıyordu. Onuda özlemişti. Bunun dışında Kaya'yla vakit geçirmeleri, Kaya'nın ona iyi davranması onu çok mutlu ediyordu.

İkisininde geçmişi yaralıydı. Aslında Kayra, Mehmet Bey'e birazda sinirliydi. Her ne kadar buna hakkı olduğunu düşünmesede bir yerde suçlu olarak hep onu görüyordu. Mantıklı düşünmeye çalışıyordu. Elbette babası sevdiği kişiyle evlenip ondan çocuk sahibi olmak istiyecekti ve annesinin ölümü onun suçu değildi ama sürekli gitmesinden ve ikizinin bunca yıldır yaşadıklarının  -hatta belki Rüzgar ve Toprak'ın davranışlarının da- sorumlusunun o olduğunu düşünüyordu. Sadece bir kaç aydır onu tanıyan biri olarak yorum yapmak istemesede aynı zamanda kısa sürede tanıdığı için duygularını katmadan düşüncelerini kontrol edebiliyordu.

Her ne kadar ona baba sevgisini bir nebzede olsa hissetdirse de öz abilerinin bunu hissetmediği çok açıktı. Belki de en çok merak ettiği şey Rüzgar'ın hastalığıydı. Ondan her ne kadar korkmuş olsada ölen birinin hayatını ve ölme sebebini anlayabilmesi onu üzüyordu. Belkide babasına bu yüzdende kızgındı. Çünkü Rüzgar'ın hastalığıyla ilgilenseydi, Toprak Kaya'yla vakit geçirir ve belki şuanda her şey daha iyi olurdu. En azından ikizi daha güzel bir hayat yaşardı.

Bunları düşündükçe kendine kızıyordu. Yaşadığı hayat artık daha güzeldi ve sanki elindekinin değerini bilmediğini hissediyordu.

Meriç nöbetleriyle uğraşıyordu. Bir an önce İzmir'e gitmeye çalışıyor bunun yanı sıra Mehmet Bey'e de ulaşmaya çalışıyordu. Mehmet Bey sanki bilerek onun telefonunu açmıyordu. Ona ulaşamadıkça hem sinirleniyor hem de endişeleniyordu. Ne kadar gittiği ve verdiği sözleri tutmasada onuda anlamaya çalışıyordu. Ne kadar imkansız gözüksede.

Gel gelelim Toprak'a. Artık günlerinin çoğunu mezarlıkta geçiriyor, mezarlığa gitmediği zamanlarda ise neler yaptığını o da bilemiyordu. Kimsesi yoktu artık. Ne cenazede ne de karakolda babasını görmemişti. Gerçi pek görmekte istemiyordu. Görmek istediği iki kişi vardı ama o ikiside onu görmek istemiyordu. Zamanında çok hata yapmış olabilirdi, artık bunları tekrarlamak istemiyordu. Onları görüşmeye zorlayamazdı. Lakin iliklerine kadar yalnızdı. Tıpkı gençken olduğu gibi. Hayatını her zaman Rüzgar için uğraşarak geçirmişti. Şimdi ise bu uğraşları boşa gitmişti. En az altı doktorla görüşmelerine rağmen hiç biri kardeşinin sorununu anlamamıştı. Rüzgar için uğraştığı zamanlar kendine vakit ayıramıyordu. Bu sayede yıllardır çektiği acıyı bastırabiliyordu. Lakin artık ne Rüzgar kalmıştı ne de Toprak. Hayatında ki tüm sorunlar kat ve kat çoğalıp başa çıkılmaz bir hâl almıştı.

Ne kadar birbirlerinden farklıda olsalar hepsi sadece acı çekmişlerdi. Günler, aylar hatta yıllar geçse dahi kimse bunu silemez ya da unutturamazdı. En acısıda buydu ya. Neler olursa olsun geçmiş değiştirilemezdi.

Belkide geçmişin hesabı ödenemeyeceği için bırakmak lazımdı. İnsan hatalarından ders alır pişmanlıkları sayesinde ise tekrarlamaz davranışlarını. Geçmiş asla unutulmaz ama ona bağlı kalmak sadece şahsın kendisine zarar verir. Ne demiştik 'kararlar vermeliler.' bu kararlar her şeyi belirleyecek ve geleceği düzeltecekdi.

Oy vermeyi unutmayın lütfen.

Yanlış YaşamlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin