Bölüm 25: Korku
"Elime oyuncak vermesi gerekirken o piç herif beni evlendiriyordu.""Anlat hadi."
"Neyi?"
"Geçmişimi, ben yokken neler yaşadığını, hislerini anlat."
"Gerek yok ki buna."
"Hayır var."
"Neden?"
"Çünkü, sen benim her şeyimi biliyorsun ve ben kötü hissettiğimde seninle konuşabiliyorum. Seni merak ediyorum. Duygularını merak ediyorum, geçen gün gördüğün kabusu, çoğu zaman yarım kalan gülümsemenin nedenini merak ediyorum. Şimdi lütfen anlat."
Kayra, Kaya'nın dizinden ona bakmış kararlı yüz ifadesini görünce de gözlerini gökyüzüne çevirmişti.
"Çocuktum işte, onların hep baskılarını hissederdim. Her saniye davranışlarından kendimi sorumlu tutardım. Kız-erkek cinsiyeti o zamanlar benim için hep bir sorundu. Bir çok kez yüzüme bakıp kız olduğum için beni sevmediğini söylerdi. Eee o zamanlar zihnim berrak, mantığım yok, duygularımı gördüğüm kadar hissediyorum. Arada sırada abim olmadığı zamanlarda vururdu bana. Eğer bana vurmasaydı belki canım acımadığı için onun düşüncesini mantıklı olarak görür, onun zihniyetinde büyürdüm."
Tebessüm etti.
"Ama canım acıyordu. Bu yüzden bunun yanlış olduğunu düşündüm. Okuldayken gözlerim açılmaya başladı. Anladım her şeyi. Bunun bir suç olmadığını.. Canımın acısı beni olgunlaştırdı, düşüncelerimi yarattı ve fikirlerimi ortaya koydu."
"Tabi bu onların umrunda olmadı. Bir gün okuldan eve geldim. Abim üniversitedeydi o zamanlar. Sınav olmuştuk ve sonuçlara göre ya sınıf birincisi ya da ikincisi olucaktım işte. Her neyse güle oynaya eve doğru gittim. Evde mutsuz olucağımı biliyorum bu yüzden oyalandım biraz."
"Eve geldiğimden benden yaşça büyük kadınlar toplandı etrafıma. Oturma odasına götürdüler sonrada çıktılar dışarı. Onlar oturmuş oraya beni bekliyorlar. Bana baktı ve dedi ki 'Hazırlan akşam biri geliyor seni alıp gidecek.' anlamadım tabi."
'Nasıl yani?'
'Ne nasılı? Evleniyorsun işte. Geldin kaç yaşına. Bas git şimdi odana. Orada elbise var git onu.'
'Hayır ben bunu istemiyorum!'
Adam bi hışımla kalktı oturduğu koltuktan.
'Sana sordum mu ben? Hayır. Ne diyorsam o!'
Kayra sesini kontrol edememiş ve yüksek sesle 'Abim izin vermez!' dedi.
'Abinin umrunda dahi değilsin!' sonra ise yanağında hissettiği tokatın acısıyla odasına gitmiş. Başında ki kadınların zoruyla beyaz bir elbise giydirilmişti.
"Bembeyaz bir elbise giydirdiler. Tabi hala gitmek için direniyorum. En sonunda başımda ki kadınlar dayanamadı o adamı çağırdı. İçeri girdi bir iki kere vurdu, sonrada kapıyı kapatıp arkadan kitledi ve gitti."
Gözünden bir damla yaş süzüldü Kayra'nın. O anları tekrar hatırladı. Sanki tekrar hissetmişti yanağında tokadın acısını.
"Akşama doğru çıkardılar işte beni odadan. İçeriye götürdüler ben diyeyim 30 sen de 40. Öyle bir adımı getirmişler karşıma. Önümde de bir imam. Dedi bununla evleneceksin."
"O an kaybettim içimde bir şeyleri. Dedim tamam sonum geldi. Çocuk falan diyorlar tabi benim yaş grubuma ama farkındayım ben her şeyin. Gerçi o gün ne çok istemiştim bir kişinin dahi 'Çocuk o daha ne diyorsunuz siz?' demesini. Ama olmadı işte. Zorla oturttular beni adamın yanına tam başladılar nikâha kapı çaldı."
"Koşa koşa gittim kapıya. Arkamdan bağırıyorlar nereye diye. Umursamadım. Kapıyı açtığımda abimi gördüm. Zaten onu gördükten sonra daha da doldu gözlerim. O an o adamın dediği geldi aklıma 'Abinin umrumda bile değilsin!' dedim o'da mı bu işin içinde? İzlemeye mi geldi acaba? O kadar netleştirmiştim ki her şeyi. Plan yapmıştım bir iki saatte. Onlar evlendirir ben boş anlarında telefonla polisi ararım diye düşünüyordum. "
"Ama sonra abim içeriye girdi. Esti gürledi. Çok ağladım o an. Abim korkudan sandı ama mutluluktan ağladım. Ha biraz korkuda vardı. O korkuda dakikalar öncesine dayanıyordu."
"Tabi o zamanlar evlilik ne sorusunun anlamı basit benim için. İşte evlenirsin, beyaz elbise giyersin, sonra sürekli yüzük takarsın. Ha bir de aynı evde yaşarsın. Okula gidemeyeceğini biliyordum sadece ve bunun için ağlıyordum."
"Şimdi düşünüyorum evliliğin anlamını. On ikiydi benim yaşım. Elime oyuncak vermesi gerekirken o piç herif beni evlendiriyordu. Evlenince yaşananları öğrendikçe şok oldum. Yıllardır tüm ihtimalleri düşünürüm. Neler yaşayabileceğimi, abim gelmeseydi olacakları. Şimdi anlam kazanıyor mesela o adamın bakışları. Vucüdümü süzüşü. Hatırladıkça tiksiniyorum kendimden. Hatırladıkça midem bulanıyor. O elbiseyi, o evi, o ihtimalleri düşündükçe kafayı yiyorum Kaya."
Artık bir iki değil sürekli düşüyordu yaşları gözlerinden. Çoğu gece kabuslar görüyordu. Beyaz elbise, yalın ayak, açık saçları ile kaçıyordu, kaçmaya çalışıyordu. O adamı görüyordu mesela. Güvende olduğunu biliyordu ama olmadığını düşünüyordu. Buna da ihtimal veriyordu. Yılların etkisiyle huy olmuştu bu onda. Hep bir kaçış ihtimali olmak zorundaydı. Bu lazımdı.
"Geçti. Ben yanındayım artık."
Kaya'nın sözleriyle daha da hızlandı yaşları.
Kaya şimdi anlıyordu onu. Şimdi korkularını, uykusuz gecelerini ve sürekli karamsar olmasını anlıyordu. Fazla yaralıyı ikizi. Hatta kendinden daha fazla yaralıydı. Onun da iç dünyasında yaralar vardı. Lakin Kayra'nın acılarının sadece bir kısmını duyduğunun farkındaydı. Daha bu kadarı bile onun acısından fazlaydı.
Eskiden vucüdunda ki acı ve kalbinde ki yorgunluk için ağlardı. Şuanda ise ikizinin acısı için onunla beraber ağlıyordu.
İki kardeş bahçede ağlıyordu. Biri düşünceleri ve onların ağırlığı yüzünden diğeri ise onun acısı yüzünden. O an iki kardeş kalpten bağlandılar birbirlerine. Bundan sonra her şey daha iyi olucaktı onlar için.
Merhaba!
Nasılsınız?Oy vermeyi unutmayın lütfen.