İyi okumalar ❤
Gün boyunca odamdan yemek yemek dışında hiç çıkmamıştım. Pars'ın farkında olmadan söyledikleri şeyler düşünmek istememe neden olmuştu. Babam ile onun arasında seçim yapıp onu seçmiştim ama o benim için değişemeyeceğini söylemişti. Aslında çok şey istemiyordum. Sadece beni sevmesi ki bundan hiç şüphem yok, olması gerektiği gibi davranması yeterliydi. Aslında o da haklıydı. Ne sanmıştım ki aradan tam tamına on üç yıl geçmiş. Bunca zaman sonra benim için değişecek miydi?
Olayın üzerinden yedi saat geçmişti. Odaya girer girmez kendimi kapının önüne bırakmıştım. Bir süre hareketsiz kalıp sonrasında kalkıp camın önündeki koltuğa oturup saatlerce dışarıyı izlemiştim. Bu sırada Larin bir iki kez yanıma gelip iyi olup olmadığımı sormuştu. Öğlen saatlerinde de karnımdaki gurultuları durduktan sonra aşağı inip Larin ile birlikte yemek yemiştik. Yediklerimizi topladıktan sonra Larin tekrar koltuğa geçip kataloglara bakmaya devam etti. Bende tekrar odama çıkmıştım.
Güneş batmak üzereydi ve hava güzel bir renge bürünmüştü. Aklıma en son Pars ile gittiğim ağaç ev geldi. Hem hava almak hem de aklımdakilerden biraz olsun uzaklaşmak adına ağaç eve gitmeye karar verdim.
Odadan çıktım ve merdivenlerden indim. Larin hala salonda oturmuş kataloglarla boğuşuyordu. Ayakkabılarımın merdivenlerde çıkardığı sesle elindeki dergiyle bana döndü ve gülümseyerek,
" Daha iyi misin canım? " dedi. Benimle bu kadar ilgilenmesi, kısa sürede beni benimsemesi gerçekten Larin'in ne kadar iyi bir kız olduğunu gösteriyordu..
" İyiyim canım, merak etme. Hatta daha iyi olmak için ormana gidiyorum. Gelmek ister misin? " dedim gülümseyerek. İçim her ne kadar kan ağlasa da dışa vurup onu üzmek istemiyordum.
Larin iyi olduğumu düşünmeye başlamıştı ki neşesi yerine gelmişti.
" Ha şöyle ya! " dedi ve oturduğu yerden kalkıp yanıma gelip sıkıca sarıldı bana. Bende aynı şekilde sarıldım ona.
" Sen git canım. Benim halletmem gereken şeyler var. " dedi ve yerine geçti.
Sanırım elbise seçmekten bahsediyordu. Ben de üstelemeden evden çıktım. Yavaş adımlarda bahçe kısmından çıkıp ormana doğru ilerledim. Bu sırada tüm korumaların gözleri üzerimdeydi. Arkamdan gelip gelmeyeceklerini merak ediyordum. Bir kaç dakika sonra hafifçe arkama baktım herhangi bir hareketlilik yoktu.
Havanın kararmaya başlamasıyla hızlanmam gerektiğini düşünüp daha hızlı yürümeye başladım. Evin etrafındaki ışıklar ormanın sadece eve yakın kısımlarını aydınlatıyordu. Ormanın güvenliliğinden pek bir şüphem yok sonuçta burası Pars Demir'in evi. Ama işte insan istemsizce tedirgin oluyordu.
Ağaç eve geldiğimde ağaç'ın kenarındaki ipi çektim ve merdivenin düşmesini bekledim. Merdiven düştü ve hızlıca yukarı ağaç eve çıktım. Bir kaç saat anılara yolculuk yapıp eve dönmeye karar verdim.
Önceden birkaçına baktığım fotoğrafların bu sefer hepsine bakmıştım. Hem gülmeli hem ağlamalı bir kaç saatten sonra ağaç evden indim. Bu sefer ipe asılıp merdivenin yukarı çıkmasını sağladım.
Ağaç evde geçirdiğim süreden sonra hava kararmıştı. Havanın kararmasıyla da akşam esintileri başlamıştı. Ve ben evden çıkmadan önce üstüme bir şey almayı akıl edememiştim. Üstümde askılı bir buluz vardı ve kollarım şimdiden buz gibi olmuştu. Kollarımı birbirine dolayıp hızla eve yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...