Pars yanıma geldikten sonra bir kaç saat birlikte bahçede vakit geçirdik. Larin içeri girdikten sonra bir daha gelmemişti. Pars geldikten sonra da sigara içmek gelmemişti zaten aklıma.
Gecenin ilerleyen saatlerinde havanın soğuması ile içeri girdik. Sohbete o kadar dalmıştık ki saatin farkına varmamıştık. Ev sessiz ve karanlıktı. Odama yöneldiğim sırada Pars'ın belimdeki eli beni onun odasına doğru çekti. Onunla uyumamı istiyordu.
Pars dolaba yaklaşıp giyebileceğim bir şeyler bakarken bende yatağın ucuna oturmuştum. Elinde bir tişört ile yaklaşıp tişörtü bana verdi.
Odanın içindeki banyoya girip kıyafetlerimi çıkartıp verdiği tişörtü giyindim. Aslında odama gidip kendi kıyafetlerimden giyinebilirdim ama onun kıyafetlerini giyinmek daha cazip gelmişti.
Banyodan çıktığımda Pars yatağın kenarında beni bekliyordu. Altında lacivert bir pijama üstünde ise hiçbir şey yoktu.
Yavaş adımlarla ona yaklaştım. Tam önünde durdum ve ağzımı aralayıp bir şey diyemeden Pars dudaklarını dudağıma bastırdı. Gözlerimi sıkıca kapattım. Onunla öpüşmek henüz alışamadığım bir şeydi. Aslında daha dört beş saat önce onu öpen kişi olduğumu hatırlamak garibime gitmişti. Ne ara bu kadar yakınlaşmıştık?
Pars yanaklarımdaki elinin baskısını arttırıp dudaklarıma sert baskılar uygulamaya başladı. Dudakları aceleciydi ve hızlı hızlı öpüyordu beni. Elimden geldiğince ona karşılık vermeye çalıştım. Yerinden çıkacakmış gibi olan kalbime rağmen dudaklarımı ona uyum sağlayabilmesi için hareket ettirdim.
Pars üzerime eğildi ve yatağa uzanmamı sağladı. Bu süreçte dudaklarını bir an bile dudaklarımdan ayırmamıştı. Şu an bulunduğum yer, yaptığım şey, kolları arasında olduğum adam...
Her şey öylesine mükemmeldi ki.
Nefes almak için birbirimizden ayrıldık. Pars sağ elini giydiğim tişörtün içinden sokup belimi kavradı.
" Dur demen yeterli. " dedi, bir yandan da bana devam edip etmemeyi istiyor muyum diye yüzüme bakıyordu.
" Ya demezsem? " nefes nefese sorduğum soru üzerine Pars gülümsedi.
" Biz de durmayız. " Dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırınca tekrar gözlerimi kapattım. Dünyanın durduğunu, her şeyin ağır çekimde ilerlediğini hissettim. Sadece ikimiz vardık sanki. Ben ve o. Pars ve Tan.
Pars dudaklarını çeneme, oradan boynuma indirdi. Dudakları işini çok iyi biliyordu. Daha önce hissetmediğim şeyleri şu anda hat safhada hissediyordum ve bu dayanılır gibi değildi. Karnım ağrımıyordu, ama ben şu anda deli gibi kıvranmak istiyordum. Bir yerim acımıyordu, ama ben şu anda inlemek, bağırmak istiyordum. Neydi tüm bunları bana hissettiren? Pars'ın öpücükleri mi?
Pars elini çıplak bacağımın üzerinde gezdirmeye başladı. " Pars " dedim nefes nefese. Dur, yapma diyemiyordum. Bir şey buna mani oluyordu. Sanırım dersem beni bırakmasından korkuyordum. Ve bu korku sözcüklerimi yutmama neden oluyordu.
Pars ona seslendiğimden habersiz elini bacağımız üzerinde gezdirmeye, dudaklarını boynuma bastırmaya devam etti. Yaptıkları dayanılır gibi değildi.
Birbirine bastırdığım dudaklarım artık kendini tutamadı. " Pars, lütfen " dedim haykırır bir sesle.
Pars başını yukarı kaldırıp bana baktı. Gözleri koyulaşmıştı. Koyu kahverengi gözleri daha da koyulaşmış simsiyah duruyordu ve korkutucu duruyordu. Her zaman alışık olduğum göz renginin farklılaşması beni korkutmuştu.
" Bir daha söyle? " dedi Pars nefes nefese,
" Neyi? " zihnim şu anda işlevini yitirmişti.
" Adımı. Adımı bir kez daha söyle? "
" Pars " dedim hızlı hızlı nefes alıp verirken. Pars da aynı benim gibiydi. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Tek fark benim göğsüm hızla inip kalkarken Pars'ın göğsü normaldi. Pars gözlerimin içine baktı bir kaç saniye. Sonra üzerimden kalktı." Uyuyalım " dedi.
Pars yatağın içine girdi ve beni izlediğini hissettim. " Gel hadi. " dedi. Oturduğum yerden kalkıp yatağın diğer köşesine gidip yatağa girdim.
Aklım ve kalbim öylesine karışıktı ki. Karman çorman olmuştu her şey. İçimde bir yerde bir şeyler birbirine girmiş, savaşıyor gibiydi.
Belimin etrafında bir kol hissettim. Pars beni kendisine doğru çekti ve başını saçlarımın arasına gömdü. Onun sıcaklığını hissedebiliyordum. Nefesinin saçlarımın arasına çarpışını hissedebiliyordum. Ne olmuş olursa olsun ben Pars'a aşık olmuştum.
& & & &
Bacaklarım, kollarım, bedenim. Her yerim Pars tarafından sarmalanmış bir vaziyette uyandım. Kim bilir ne zamandır bu şekilde uyuyorduk. Hem saat kaç olmuştu?
Uykulu bir ses ile, " Pars? " deyip yerimde kıpırdandım. Sırtım onun kaslı vücuduna yapışmış gibiydi. Aramızda mesafeye dair bir şey yoktu. Neden bu kadar sıkı sarılıyordu ki sanki?
" Pars uyan hadi. " Azıcık bile yerinden oynatamamıştım. Öyle güçlüydü ki onun karşısında hiçbir şansım yoktu. O kadar terlemiştim ki bir an önce duş almak istiyordum.
" Pars eğer hemen uyanmazsan öleceğim. " diye bağırdım biraz daha sesli bir şekilde.
Pars kollarını hızlı bir şekilde etrafımdan çekip yattığı yerden doğruldu. Öyle tatlı görünüyordu ki şu an. " Numara mı yaptın? " diye sordu şok olmuş bir şekilde.
Uzandığım yerden doğruldum. " Aslında numara sayılmaz. Cidden öleceğimi sandım. O kadar sıkı sarılmıştın ki. "
Pars homurdandı " Öyle bir bağırdın ki gerçekten bir şey oldu sandım. " dedi ve yatağa attı kendini.
Benim için endişelenmesi hoşuma gitmişti. Bir an önce odama gidip duş almak istiyordum. Yataktan kalktım ve beni izleyen Pars' a döndüm.
" Ben odama geçiyorum. Kahvaltıda görüşürüz. "
" Tamam canım " dedi ve vakit kaybetmeden odadan çıktım. Kapıyı çektim ve koridora dönmem ile birlikte Larin'i görmem ile olduğum yerde kaldım.
Larin beni görünce önce üstümdekileri inceleyip sonra çıktığım odaya bakınca gülümsedi.
" Günaydın Tan, üstündeki güzelmiş. " dedi ve kıkırdayarak aşağı indi.
Evet günlük rezil olma dozumuzu da aldığımıza göre kaldığımız yerden devam edebiliriz.
Odama girip hızlıca bir duş aldım. Dar siyah bir pantolon ve siyah bir crop giyinip aynanın karşısında saçlarımı taramaya başladım.
Son olarak beyaz spor ayakkabılarımı da giyinip odadan çıktım.
Bahçeden gelen seslerle bahçeye çıktım. Herkes masadaydı. Poyraz da burada olduğuna göre gece burada kalmıştı belli ki. Beni gören Poyraz " Günaydın " dedi gülümseyerek. Bende aynı şekilde karşılık verdim. " Günaydın "
Masadaki yerime Pars'ın yanına oturdum. Pars her zamanki ciddiyetine bürünmüştü yine. Sadece benim yanımda çocukluğumdaki Pars oluyordu.
Her zamanki gibi sessiz bir kahvaltı olmuştu. Pars'a gelen telefon ile birlikte işe gitmeleri gerektiğini söyleyip Poyraz'la beraber çıktılar.
Yeni bölümü beğendiniz mi?
Oy ve yorumlarınızı unutmayın ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...