Yaşadığım utanç dolu anların üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti.
Beklemediğim bir anda gelen soruyla şaşkına dönmüştüm. Ne mi cevap verdim? Tabiki de cevap vermemiştim. Hiçbir şey söylemeden mutfaktaki masaya oturup. Sessizce kahvaltıyı hazırlamasını izledim. Kahvaltı da pek konuşmadık. İyi olup olmadığımı sormuştu sadece.
Şimdi de salonda tek başıma film izliyordum. Pars işleri olduğunu söyleyip çalışma odasına çıkmıştı.
Birden gökyüzü delinmişti sanki. Sabah kahvaltıya indiğimde çiselemeye başlayan yağmur artık bardaktan boşalırcasına yağıyordu ve hava kapalıydı.
Dışarıdan bakan biri için saatin bir olduğu hemen anlaşılamazdı. Öyle kasvetli bir atmosfer vardı ki bulutlar ruh halime ayna tutuyor gibiydi.
Başlayan yağmurla nikotin ihtiyacım kendini belli etmeye başlamıştı. Yağmurlu havalarda sigara içmeyi sevdiğim için yağmur yağmaya başladığında kendini belli ediyordu nikotin eksikliği.
Yukarı odama çıkıp dolaptaki yağmurluğumu aldım. Giyinerek merdivenlerden indim, bu arada cebimdeki paketin varlığını yokladım. Tam da düşündüğüm gibi cebimdeydi. İçmeyeli çok olmuştu. En son Pars ile yine yağmur eşliğinde birlikte içmiştik.
Kapıyı açmamla soğuk bir esinti ve yağmurun toprak ile karışımının güzel kokusu karşıladı beni. Bir kaç derin nefes alarak içime çektim havayı. Bu arada bahçedeki tüm korumaların gözü bendeydi. Onları umursamadan kapıyı çektim. Sanırım evde açık bir cam vardı ki cereyan yapmıştı. Kapı büyük bir gürültü ile kapanmıştı.
Ben her zamanki yerime geçtim ve cebimden sigara paketini ve çakmağımı çıkardım. Paketten çıkardığım dalı dudaklarımla sıkıştırırken gözlerim etrafta gezindi. Yağmurdan korunmak için ellerinde tuttukları şemsiyeleriyle hala beni izliyorlardı.
Ciğerime doldurduğum öfkeli soluğu, sigaramın dumanı ile birlikte bıraktım. Keyiflenmek bana haramdı zaten.
İlker Amcadan hiçbir ses yoktu. Hiç mi merak etmemişti beni yada Pars mı ulaşılamaz biriydi?
Her sabah normal bir hayatım varmış gibi uyanıp, akşam da aynı şekilde yatıyordum. Neler oluyordu bana? Resmen bir mafya tarafından kaçırılıp bu evde tutuluyordum.
Bir nefesi daha hiçliğin içinde dalgalanan fikirlerimi boğması için çektim. Beynimin uyuşmasını istiyordum. Kısa bir süreliğine de olsa hiçbir şeyi düşünmemeyi. Tabi açılan kapı ve çıkan Pars ile pek de mümkün gibi görünmüyordu.
Yavaşça kapıyı çekip yanıma geldi. Elinde tuttuğu paketten bir dal alıp dudaklarında sıkıştırdı. Cebinden çıkardığı zippo ile sigarasını yaktı. Ben yine ona daldığımı fark edip önüme döndüm.
Bir kaç sessiz dakika sonrasında konuşmaya başladı.
Pars: " Ne zaman başladın içmeye? " Sorduğu soru ile o zamanlar geldi aklıma.
3 yıl önce başlamıştım sigara içmeye. Babamın öldüğü gün. Cenazeden sonra kimseyi beklemeden bir bara gidip deli gibi içki içip, sigara içmiştim. İşte o zaman başlamıştım içmeye. Düşündüğüm şeylerle gözlerim dolmuştu. Gözlerimi sımsıkı kapatıp bir kaç saniye bekledim ve benden cevap bekleyen Pars'a dönüp tüm sakinliğim'le cevap verdim.
Tan: " Babamı öldürdüğünde. " Böyle bir cevap beklemiyordu büyük ihtimalle, ki sigara tuttuğu eli havada kalmıştı.
Cevap vermesini beklemeden sigaramdan bir nefes daha aldım.
Ardından bir nefes daha...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...