3.BÖLÜM

979 43 5
                                    

" Oy ve yorumlarınızı bekliyorum "

" Her gün yeni bölüm atmaya çalışacağım takipte kalın :) "

" iyi okumalar dilerim "

Anlımdan akan  ter damlasını elimin tersiyle silip önümdeki makyaj masasının aynasından kendimi izleyerek düşünmeye başladım. En son depodaki temasından sonra sanki lal olmuştum ve gıkımı çıkaramamıştım. 

Sonrasında beni siyah bir arabaya bindirdiler hiçbir zorluk çıkarmadım sanırım artık olacakları kabullenmiştim, zaten bu son üç yılımı bunun tedirginliğiyle geçirmiştim .

Bulunduğum odanın daha doğrusu kilitlendiğim odanın kilit sesiyle kapıya döndüm. Gelen yaşlı bir teyzeydi sanırım bu evin yardımcısı falandı.

Emine Hanım: " Kızım Pars Bey oğlum seni yemeğe çağırıyor."

Pars Bey mi ? İsimin tanıdıklığı bir anda kalbimin hızlanmasını sağlamıştı. Saçmalama Tan ülkede bir tek onun adı Pars değil ya? bir dakika ben mi? beni mi yemeğe çağırıyor? Arabada konuşulanlara göre en son konuştuğum yakışıklı adamın isminin Pars olduğunu öğrenmiştim. Upss yakışıklı dedim? Ne yakışıklısı be tam bir kalas! Off ne diyorum ben ya iyice saçmalamaya başlamıştım. 

Bu adam beni öldürmeyecek miydi? Ne diye yemeğe çağırıyordu? 

Tonton teyzenin söyledikleriyle kalbim bir anda hızlı atmaya başlamıştı. Ne oluyordu Allah aşkına bana? Tonton teyzenin tekrar konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.

" Kızım duyuyor musun beni? Pars Bey oğlum seni yemeğe çağırıyor. Biraz daha geç kalırsak sinirlenecek." 

" Duyuyorum teyzecim dalmışım sadece. "

" E hadi o halde. "

Kapıyı açarak geçmemi bekledi yavaşça ayağa kalkarak kapıya doğru ilerledim. Bu sırada elim ensemdeydi acısının azalmasını geçtim daha da ağrımaya başlamıştı. Kapıdan çıkıp kenarda tonton teyzenin çıkmasını bekledim. O da çıkıp kapıyı kapatacakken elimin ensemde olduğunu fark etti ve konuşmaya başladı.

" İyi misin kızım? " Sesi o kadar şefkatli çıkması içimde bir şeylerin buruklaşmasına neden olmuştu.  

" Pek değilim, olayı görüp kaçarken enseme neyle vurdularsa ensemde feci bir ağrı var." Yüzümü buruşturarak bir yandan da enseme dokunmaya çalışıyordum.

 " Tamam kızım gel önce bi krem sürelim ensene rahatlatır,  sonra hemen masaya götüreyim seni Pars Bey oğlum kızmasın."

Cümlesini tamamlar tamamlamaz gözleri hemen arkamda bir noktaya odaklandı. Bende merak edip arkama döndüm. Bilin bakalım arkamda kim var ? Tabi ki mafya beyimiz donuk, sert bakışlarla gözlerime bakmaya başlamıştı. Sabahki takım hala üstündeydi sadece siyah gömleğinin manşetlerini dirseğine kadar katlamıştı. Üstüme örttüğü ceketi az önce çıktığım odanın içindeki yatağın üzerine bırakmıştım.

Hızlı adımlarla yanımıza gelip, bana dönük bir şekilde bağırmaya başladı yada kükremeye başladı da diyebiliriz.

Pars: " NE DEDİN SEN!"

Bağırmasıyla pardon kükremesiyle birden yerimde sıçradım, korkuyordum ama korktuğumu belli etmemeye çalışarak omzumu dikleştirdim ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Hem ben ne dedim ki? Tam o sırada tonton teyze telaşla konuşmaya başladı.

" Bir şey demedi Pars Bey oğlum sanırım korumalardan biri kızın ensesine vurmuş ağrısı varmış kızın,  krem sürüp getirecektim hemen."

" Ne demek korumalardan biri vurmuş." dedi mafya beyimiz.

 " Bilmiyorum oğlum bende tam anlamadım."

Tonton teyzenin konuşmasıyla birden ikisinin gözleri beni buldu. Kendimi açıklama yapmak zorunda gibi hissedip gözlerine  bakarak konuşmaya başladım.

" Ben kaçmaya çalışırken birisi enseme sert bir şekilde vurdu, sonrasında bayıldım zaten uyandığımda depodaydım."

Konuşmam boyunca gözlerimin içine bakarak beni dinledi. Konuşmam biter bitmez kolumdan tutarak arkama dönmemi sağladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken evden çıkmadan topladığım saçlarımda hissettim ellerini.

 Saçlarımı kaldırıp sanırım enseme baktı arkamda hissettiğim sesli nefes alışla saçlarımı bırakması bir oldu. Tam arkamı dönecekken kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Merdivenlerden aşağı inerken tekrar kükremesiyle merdivenlerden hızlı bir şekilde indik.

" KEMALL!!!"

Hemen evin dış kapısı açıldı aslında buraya ev denilmez eğer burası ev ise benim yaşadığım yer neydi? Tamam bende babamdan kalan mirasla güzel bir evde oturuyordum ama burası daha çok saray gibiydi gelirken gördüğüm kadarıyla üç katlı bir villaydı. Oldukça geniş bir bahçesi bahçenin tam ortasında büyük bir havuz ve girişin hemen solunda sanırım buraya ait bir orman vardı. 

 " Buyur ağabey?  " İçeri giren adının Kemal olduğunu öğrendiğim adam hemen gelip önümüzde durdu. 

" Kızın kafasına vuran iti bulup çabuk buraya getir! "

" Emredersin ağabey. "

Kemal denilen adamın girdiği kapından dışarı çıkmasıyla koltukların olduğu kısımları göstererek oturmamı istedi bende ikiletmedim ve gidip ona en yakın koltuklardan birine oturdum.

 Bu ben değildim ben bu adamın yanında kendim olamıyordum, adeta küçük bir çocuk gibi bana verdiği emirlere uyup söylediği şeyler karşısında tutulup konuşamıyordum neden böyle oluyordu? Ben Tan Tokel'dim bana ters davranan birinin sözünü dinleyip cevap vermeyecektim hah!.

Ben kendi iç sesimle cebelleşirken yanıma yaklaşıp karşımdaki  büyük orta sehpadan şimdi fark ettiğim içi dolu viski bardağını alıp tek seferde kafasına dikti. Ben onu incelerken birden dış kapı açıldı ve içeri kemal  ve yanında takım elbiseli bir adam geldi. Parsın önündeki koltuğun arkasında parsa dönük bir şekilde beklemeye başladı.

O anda tüm dikkatimi parsa verdim vereceği tepkiye, belli ki kadınlara zarar vermek onun raconuna tersti.

 Sakin ve yavaş hareketlerle elindeki boş viski bardağını aldığı sehpaya eğilerek koydu. Sonra ağır adımlarla koltuğun yanından dolanıp  kemal ve yanındaki adamın tam karşısında durdu. Sesli bir nefes alıp, bir adım gerileyerek kemalin yanında duran adama sert bir yumruk attı ve adam inleyerek yere düştü. 

İşte tam o anda şok oldum.

Araf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin