İyi okumalar :)
Bir süre sonra istemeye istemeye banyodan çıktım. Pars'ın odada olmadığını görmek beni rahatlatmıştı. Yatağa girip Pars'ı düşünmeyi kendime yasakladım. Bir sinirli, bir alaycı, bir umursamaz olan bu dengesiz karakterinden bıkmıştım.
Yaklaşık yirmi dakika Pars ortalıklarda görünmeyince benimle uğraşmaktan vazgeçmiştir diye düşündüm ama elinde bir tepsiyle içeri girince yanıldığımı anladım. Bir yandan da cep telefonunu başı ile omzu arasında tutmuş, birisiyle konuşuyordu.
Pars: " Tamam. O zaman sürekli suyu değiştireceğim. Hangi ağrı kesici demiştin? Larin'in odasından buldum bir şeyler. " Karşı tarafı dinleyerek elindeki tepsiyi komidinin üstüne koydu. " Tamam teşekkürler. " dedi ve telefonu kapattı.
Tan: " Neler oluyor? " diye sordum.
Tepsiden suyu ve ağrı kesiciyi aldı ve suyu elime tutuşturdu.
Pars: " İç. Larin'in odasından aldım. Bu durumlarda içiliyormuş. "
İtiraz etmeden ilacı içtim. Pars bardağı aldı ve bana etrafı yumuşak, siyah tüylerle kaplanmış sıcak su torbasını verdi.
Pars: " Neren ağrıyorsa oraya koy. "
Dediğini yaptım. Ardından bana bir fincan uzattı.
Pars: " Nane limon " diye açıkladı.
Fincanı alırken, " Teşekkür ederim " diye mırıldandım.
Nane limonu hiç sevmezdim ama zorla içtim. Pars'da yüzümü inceliyordu. Sonunda dibine geldiğimde fincanı ona uzattım. Aldı ve tepsiye koydu.
Pars: " Larin'i böyle sancı çekerken hiç görmemiştim. " dedi.
Tan: " Ben rahatsızım " diye açıkladım. " Hastalığım var. o yüzden her ay böyle sıkıntılı geçiyor.
Bana garip bir bakış attı ve
Pars: " Her ay böyle kıvranıyor musun yani? " Hafifçe başımı salladım.
Pars: " Anladım " dedi.
Bir süre garip bir şekilde kavgasız gürültüsüz bir şekilde sohbet ettik. Çoğunlukla ben konuştum o dinledi. Benden küçüklüğümü anlatmamı istemişti. Şaşırsam da sorgulamadan anlatmıştım. Onunla konuşurken sanki hayatla olan bağlantım kesiliyordu. Arada mimiklerine takılıp söylediklerini duymuyordum.
O kadar çok konuşmuştuk ki hava kararmıştı artık. Onunla konuşurken ağrım da hafiflemişti. Bir süre sessiz kaldı, bende sesimi çıkarmadım. Ardından eğildi ve ayakkabılarını çıkardı. Ayağa kalktı ve yatağın diğer tarafına geçti ve ellerini başının altına koyup uzandı.
Tan: " Ne yapıyorsun? " diye sordum şaşkınlıkla . Aramıza olabildiğince mesafe koymuştu ama yine de aynı yataktaydık. Gözlerini tavana dikip konuştu.
Pars: " Şimdi gece bir şey olur, kalkayım veya yardım çağırayım derken etrafı kırıp dökersin. Hiç uğraşamam. Bir şey olursa uyandırırsın. "
Ne yani benimle mi uyuyacaktı?
Tan: " Benim için bunu yapmana gerek yok." dedim şaşırarak. Benimle aynı yatağı paylaşmak zorunda hissetmesini istemiyordum. Dudağının kenarı alaycı bir şekilde kıvrıldı.
Pars: " Kapat gözlerini ve uyu. "
" Pekala, " diye mırıldandım ve " Sen uyu. Ben bu halde uyuyamam. "
Başını çevirip yüzüme baktı ama ardından omuz silkip üstündeki gömleğin düğmelerini açıp bir kenara attı. Sonra da yorganın altına girip bana sırtını döndü.
Pars: " Sakın beni ufak bir şeyde uyandırma, " diye uyandırdı beni " Kendini ölecek gibi hissedersen o zaman uyandır. "
Tan: " Tamam " dedim sessizce.
Bir kaç saat geçmesine rağmen ilaç etkisini göstermemişti hala. Pars uyumuş olmalıydı, hatta bilmem kaçıncı rüyasına geçmişti kim bilir. Dışarıda yağmur durmuştu ve sıcak su torbasının içindeki su soğumuştu. Gözlerimi kapatıp bu işkencenin bitmesini diledim. Ama dakikalar geçtikçe daha da beter bir hale geliyordu.
Ben de Pars'a sırtımı döndüm ve artık soğuk olan su torbasına sarılıp sessizce ağlamaya başladım. Bir an içimi çekince Pars'ın kıpırdandığını duydum.
Pars: " Ağlıyor musun? " diye sordu şaşkınlıkla. Bende şaşırmıştım.
Tan: " Uyuyorsun sanıyordum. " diye mırıldandım çatlak sesimle.
Pars: " Çok mu ağrıyor? " diye sordu.
Tan: " Hayır " diyerek yalan söyledim.
Pars: " Bence doktoru çağırmalıyız. " Başımı iki yana salladım, sırtım hala ona dönüktü.
Tan: " Bir işe yaramıyor. " dedim. " Serum takıyorlar ama ağır bir ağrı kesici vermedikleri sürece çok bir faydası olmuyor. O dozda ağrı kesiciyi sürekli kullanmak da zararlı. Kendi başımın çaresine bakarım ben. Sen uykundan olma. "
Bir süre sessiz kaldı. Ben de o sırada ağlamaya devam ettim. Başkalarının yanında ağlamaktan nefret ediyordum ama karnımın ağrısı gerçekten artmıştı.
Pars: " Baş belası " diye homurdandı Pars. Elini karnımda hissettim ve beni çevirip kendine çekti. Kızarmış gözlerimle, şaşkınlıkla ona baktım.
Pars: " İnternette sıcak tutulması gerektiği yazıyordu. " diye açıkladı. Kolunu başımın altına koydu ve beni iyice kendine çekti. Yüzüm boyun girintisine girerken bedenim çıplak göğüsüne değiyordu. Ben üşüyordum ama o sıcacıktı.
Bana sarılması neden beni bu kadar güvende hissetmemi sağlamıştı? Pars'ın diğer eli belime kayarken sıkıntıyla iç geçirdi.
Pars: " Eğer uyuman için sana masal anlatmamı bekliyorsan daha çok beklersin. Bu günlük sabır kotamı doldurdum. " dedi
Tan: " Uyuzluk etmek zorunda mısın? " diye mırıldandım. Pars'ın bir an gülümsediğini görür gibi oldum.
Pars: " Olmazsa olmaz güzelim, " dedi " Olmazsa olmaz. "
Garip ama bir süre sonra gevşedim ve karnımız ağrısı tamamen geçmese de uykuya daldım.
Yorum ve beğeni :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...