Çok sık bölüm atmayı düşünmüyorum çünkü bölümleri elimden geldiğince uzun tutacağım.
Bu arada büyüyüp aramıza yeni okuyucular katılmasını sağlamak için bol bol yorum yapar mısınız? Ayrıca oy vermeyi de unutmayın.
Keyifli okumalar...
" Zaman sahiden üfler mi yaraların üstünü? "
Pars ve Poyraz evden çıktıktan sonra sabah çıkamadığım koşuya Larin'i ikna edip onunla birlikte çıkmaya karar verdik. Odalarımıza çıkıp daha rahat kıyafetler giyinmek için ayaklandık.
Siyah taytım, sporcu atletim ve beyaz spor ayakkabılarımı giyinip odadan çıktım. Larin'in odasının kapısı hala kapalıydı. Belli ki hala hazır değildi. Umarım bunun için süslenmiyordu. Evde kraliyet ailesinden biriymiş gibi dolanıyordu da. Ondan beklenebilecek bir durumdu.
Bu arada bende aşağı indim ve dışarı çıktım. Dışarıda gerçekten çok güzel bir hava vardı. Havalar gittikçe ısınıyordu.
Bu arda gözüm güneşten pırıl pırıl parlayan havuza kaydı. Bahçenin ortasında kocaman bir havuz vardı. Kıştan çıkmamıza rağmen tertemiz duruyordu. Acaba ne sıklıkla temizliyorlardı?
Havalar biraz daha ısındıktan sonra bu havuza gireceğimi aklımın bir köşesine not ettim ve evden çıkan Larin'e döndüm.
Larin üstüne pembe bir tişört, siyah yarım bir tayt ve ayağına tişört'ü ile aynı renk bir spor ayakkabı giymişti. Saçlarını toplamış, sabah yaptığı makyaj hala yüzündeydi sadece rujunu silmiş bir şekilde bana doğru geldi.
Bu haline ne kadar gülmek istesem de kalbini kırmamak adına sesimi çıkarmadım. Alt tarafı koşuya çıkacaktık. Bu kadar süslenmeye gerek yoktu.
Hiçbir zaman Larin gibi kızlardan olamamıştım. Çeşit çeşit kıyafetler, makyaj malzemeleri, şaşalı elbiseler bu tür şeyler benim pek ilgimi çekmiyordu. Benim için her zaman rahatlık ön planda olurdu genelde. Sonuçta güzel görüneceğim diye neden rahat edemeyeceğim bir kıyafet alayım ki?
Aslında küçükken her küçük kız gibi annemin makyaj malzemeleri ile oynamayı çok severdim. Evde beni göremedikleri zaman çoğunlukla annemlerin yatak odasında bulurlarmış. Makyaj masasına oturup makyaj yapıp, annemin elbiselerini ve topuklu ayakkabılarını giyip ortalarda dolanırmışım. Annemin vefatından sonra, ne kıyafetlerine dokunabildim ne de o masaya oturamadım.
Şimdi ise özel günler dışında pek fazla makyaj yaptığım söylenemezdi.
Bu arada biz neredeyse ormanın yarısına gelmiştik. Ben düşüncelere o kadar dalmıştım ki Larin ile ilgilenememiştim.
Larin'e baktığımda hararetli hararetli telefonda biriyle mesajlaştığını gördüm.
" Kiminle konuşuyorsun? " dedim. Larin telefona o kadar odaklanmıştı ki söylediğimi duymamıştı.
" Larin, bir sorun mu var? " dedim bu sefer koluna dokunarak.
Temasım karşısında kafasını bana çevirdi ve derin bir nefes aldı. Gözleri dolmuştu. Kafasını hayır anlamında salladı ve tekrar telefona döndü.
Büyük ihtimalle Poyraz ile konuşuyordu. İlerleyen zamanlarda bu konuyu Pars ile konuşmak istiyordum. Birbirini seven iki insanı aralarındaki yaş farkı yüzünden ayırması hiç doğru değildi.
Larin ile uzun bir yürüyüşün ardından eve döndük. Evet yürüyüş yapmıştık. Larin telefonunu elinden bırakmadığı için sadece yürümüştük.
Eve geldiğimizde ikimizde odalarımıza çıktık. Odaya girip kendimi yatağa bıraktım.
Gerçekleri öğrendiğimden beri kafam gerçekten çok karışıktı. Sürekli babam ve Pars arasında gidip geliyordum. Arafta kalmak kolay değilmiş. Can yakıyor kafa karıştırıyor ve insanı mecburi bir şekilde bırakıyor...
Bu konuyu her düşündüğümde nefesim kesilecek gibi oluyordum. Her seferinde geçiştirip zamana bırakıyordum.
Daha fazla terli terli bu şekilde kalmamak için uzandığım yataktan kalkıp duşa girdim. Yaklaşık yarım saat boyunca suyun altında öylece oturdum.
Duştan çıktığımda parmaklarım fazla suyun altında kalmaktan buruş buruş olmuştu. Dolaptan giyeceğim kıyafetleri seçip yatağın üstüne bırakıp giyinmeye başladım.
Buraya ilk geldiğimden beri vardı bu kıyafetler. Hiçbir zaman da bu kıyafetlerin varlığını sorgulamamıştım. Sanki birisi benim bedenime ve tarzıma göre özenle seçmişti bu kıyafetleri. Ama artık yaz geliyordu ve dolapta yazlık pek bir şey yoktu. Sanırım Larin'den bir kaç parça kıyafet almam gerekiyordu.
Dar bir jean üstüne saten siyah bir gömlek giyinip ayanın karşısına geçip saçlarımı tarayıp şekillendirerek kuruttum. Son olarak siyah spor ayakkabılarımı giyip odadan çıktım.
Larin'in sesi geliyordu aşağıdan. Hızlıca merdivenlerden inip mutfağa girdim. Larin ve Emine teyze bir şeyler hazırlıyorlardı. Bende hazırda duran salata malzemelerini alıp, salata yapmaya başladım.
Larin ben ve ısrarlarımıza dayanamayan Emine teyze bahçede bizimle oturup hazırladığımız yemekleri sohbet ederek yedik.
Bu arada Emine teyze kendisinden bahsetmişti bana. Tam altı sene önce eşini kaybetmiş. Bir kaç yıl önce de geçimini sağlamak için evinde yaptığı simitleri sokakta satıyormuş. Pars ile de bu sayede tanışmışlar. Pars evde kahvaltı yapmadığı zamanlar Emine teyzeye yardım etmek için ondan simit satın alıyormuş. Evdeki yardımcı işi bırakmak isteyince de onun aklına Emine teyze gelmiş ve Emine teyzeye teklif etmiş. Emine teyze de ihtiyacı olduğu için kabul etmiş. Yazın ona yardıma gelen bir kızı varmış emine teyzenin şu anda ise üniversite için izmir'deymiş.
Uzun bir sohbetin ardından Emine teyze bize kahve hazırlamış ve Larin ile bahçede kahve içmiştik.
Hava artık yavaş yavaş kararıyordu. Bu gün de bir şekilde bitmek üzereydi. Larin içtiğimiz kahve bardaklarını içeri götürüp üstümüze hırka almak için eve girmişti. Bu sırada masanın üstündeki Larin'in telefonu çalmaya başladı. Evin kapısına baktığımda gelen giden yoktu. Oturduğum yerden eğilip arayan kişiye baktım. " Abim arıyor.. " yazıyordu.
Pars arıyordu. Telefonu açıp açmamak arasında kalıp son anda vazgeçmiştim. Telefon bir süre daha çaldı ve kapandı. Larin hala ortalıklarda gözükmüyordu.
Bu sefer telefondan bir bildirim sesi geldi. Telefonu elime aldım ve gelen mesaj gülümsememe neden olmuştu.
Mesaj Pars'tandı " Şu sikik telefonu bir daha açmazsan sonuçlarına katlanırsın Larin Demir! " yazıyordu.
Bir kaç saniye sonra telefon tekrar çalmaya başladı. Bu sefer açmam gerektiğini anladım ve eğilip telefonu aldım.
Telefonu açıp konuşmasına izin vermeden ben konuşmaya başladım.
" Bir kez daha açmasaydım, nasıl sonuçlara katlanırdım Pars Demir? " Gülmemek için alt dudağımı ısırdım ve vereceği tepkiyi bekledim.
Derin bir nefes aldı ve,
" Gelince bizzat kendim göstermek isterim Tan Tokel, " dedi boğuk bir sesle. Söylediği şey kızarmama neden oldu.
" Larin nerede, neden telefonuna bakmıyor? " dedi sinirli bir ses tonuyla.
" Bahçede oturuyorduk hava serinledi o da eve hırka almaya gitti. " dedim.
" Anladım, gelince ona beni aramasını söyle. " dedi bu sefer.
" Tamam söylerim, Görüşürüz. " dedim.
" Görüşelim güzelim " dedi ve telefonu kapattı.
Bana güzelim mi demişti o?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...