Beğenmeniz dileğiyle ❤
Gökyüzünde yağmur, yer yüzünde biz. Bulutlar mı sırılsıklam, saçlarımız mı? Saçlarımızdan damlayan sular mı ıslatıyor? Yerdeki karıncaları, bulutlar mı? Yoksa bizde karıncaların bulutları mıyız?
Yaklaşık bir saat'e yakın yağmur eşliğinde sigara içmiştik. Verdiğim cevaptan sonra hiç konuşmamıştık. Sonrasında karın ağrım soğuğunda etkisiyle kendini belli etmesiyle içeri geçmiştim. Salonda televizyon karşısında biraz uyukladıktan sonra mutfağa girmeye karar verip ayaklanmıştım.
Şimdi ise yaptığım makarnanın altını kapatıp tekrar salata yapmaya döndüm. Makarna, köfte ve salata hazırlamıştım. Benim en sevdiğim yemektir köfte, makarna. Ben küçükken çok yapardı bana annem. Aslında dolapta tonton teyzenin hazırladığı yemekler vardı, ısıtıp onları yiyebilirdik ama bende anne özlemini onun yemeklerini yaparak bir nevi geçiştiriyordum. Babam hep annemin ki gibi yaptığımı söylerdi. En az haftada bir kere yapılırdı onun yemekleri.
Gözlerimin dolmasıyla bulanıklaşan gözlerimden elimdeki bıçağı kontrol edemediğimden baş parmağımı kesmiştim. Hissettiğim acıyla gözlerimi sıkıca yumup, derin bir iç çektim.
Tam o anda elimin üstünde bir el hissettim ve yavaşça gözlerimi açtım. Pars'ın elleri. Kafamı yana çevirdiğimde burun buruna geldik. Birbirimize çok yakındık, fazla yakın. Gözlerine baktığımda onunda gözlerime baktığını gördüm.
Bu sırada sızlayan parmağımla kendime gelip önüme döndüm.
Pars: " Burada bekle pansuman malzemelerini alıp geliyorum. " dedi . Sessizce başımı salladım ve mutfaktan çıkışını izledim.
Bu adamın üstümde garip bir etkisi vardı. Onun yanındayken kalp atışlarım hızlanıyordu. Gereksiz heycanlanıyordum. Ve o mest eden tanıdık kokusu. Kokusu beni küçüklüğüme götürüyordu. Tanıdık bir kokuydu. Bir yerlerden bildiğim bir koku.
Pars elindeki ilk yardım çantasıyla tekrar girdi mutfağa. Solundaki sandalyelerden birini çekip bana baktı. Oturmamı istiyordu. Bende dediğini yaptım ve çektiği sandalyeye oturdum.
Ve Pars Demir önümde diz çöktü. Koskoca Yeraltının en büyük mafyası önümde diz çökmüştü.
Konuşmadan kucağımda tuttuğum elimi dikkatlice kavrayıp dizinin üstüne koydu. Dokunduğu yerlerde başlattığı yangından habersiz olan elleri, nazikçe elimi tutuyordu. Elimi dizine koyduktan sonra elindeki ilk yardım çantasından pamuk ve oksijenli suyu çıkardı. Tek yapabildiğim nefes alıp vermekti o anlarda. Diğer avucum sandalyenin kenarını sıkıca kavramış, gözlerim ellerinde asılı öylece onu izliyordum. Oksijenli suyu pamuğun üstüne döktükten sonra bakışlarını bana çevirdi.
Pars: " Bu biraz acıtacak. "
Sanki fark edebilirmişim gibi...
Şu an sadece o vardı ve tüm duygu organlarımı ele geçirmişti. Ondan başka bir şeyi hissedemez duruma gelmiştim. Ufak bir hareketle kafamı salladım ve bakışlarını tekrar dizindeki elime çevirdi.Hafifçe yaranın üstünü temizlerken kaşları çatılmıştı. Hissettiğim sızıyı umursamadan izlemeye devam ettim. Kendimi ondan alamıyordum. Dudaklarını büzüp pamuğu sürdüğü kesiğe nefesini üfledi. Tenime çarpan nefes sızıyı dindirmişti.
Yaptığı pansumandan sonra acil durum çantasını yerine koymaya gitti Pars. Bende o arada kanla kaplı olan tezgahı ve doğrama tahtasını temizledim. Masayı hazırladığım sırada pars girdi mutfağa.
Masanın baş köşesindeki sandalyeyi çekip oturdu. Bende tabaklara servis yapıp yanındaki sandalyeye oturdum.
Pars: " Dolapta yemek vardı. Neden bir daha uğraştın ki? "
Parsın konuşmasıyla başımı tabağımdan kaldırdım. Bir cevap istiyordu. Ama ona istediği cevabı vermeyecektim. Birkaç saniye boş boş yüzüne baktıktan sonra tekrar tabağıma döndüm. Aslında yemek yediğim de yoktu. Parmağımı kestikten sonra iştahım da kesilmişti. Çatal ile makarnayla oyalanırken aniden gelen sesle irkildim.
Pars elindeki çatalı sertçe masaya bıraktı. Büyük kemikli ellerini yüzüne götürüp, sertçe yüzünü ovdu. Birden ayaklanıp hızla mutfaktan çıktı. Sert ve hızlı hareketlerle hareket ettiği için oturduğu sandalye devrilmişti.
Ne olmuştu şimdi? Cevap vermediğim için mi sinirlenmişti? Bu dengesizlikleri iyice can sıkmaya başlamıştı. Bir an iyi olup, bir an sinirli olabiliyordu. Dengesiz herifin tekiydi.
Oy ve yorum : )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...