" Umarım beğenirsiniz :) "
Gözlerimi açmak istedim ama başaramadım çünkü sımsıkı bağlamışlardı. Ağzım bantlı olduğu içinde sesimi çıkartamıyordum ve ensem aldığım sert darbeden dolayı çok acıyordu. Bir sandalyeye bağlı olduğumu anlayabiliyordum çünkü oturur bir pozisyondaydım. Ensemin ağrısı sırtıma ve başıma vuruyordu, başımın döndüğünü hissediyordum.
Ensemin ağrısı o kadar şiddetliydi ki başımı dik tutamıyordum.
Hayatım boyunca düşünsem böyle bir şeyin başıma geleceğini bilmezdim. Ben hayatı sıradan ve rutinlerden oluşan biriydim. Şimdi ise bu olanlar... Bu başıma gelen şeyi izlediğim film veya dizilerde görsem gülüp geçerdim.
Şimdi ise şansa bak yaşıyordum.
Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp sanki şimdi açılmış gibi hissettiğim kulaklarımın varlığıyla etrafı dinlemeye başladım.
İki tane kalın ve sert sesli adam konuşuyordu ama birisinin sesi daha sertti. Sakince dinlemeye başladım.
" Ağabey bizimkiler yengeyi takipteydi. O sırada biz Mustafa'yı paketlerken gördü, biz de alıp getirdik. "
Adamın söylediği cümle arasında takıldığım tek şey yenge olmuştu. Bahsettiği kişi ben değildim herhalde?
Duyduklarım ile kalbim deli gibi atmaya başladı. Umarım düşündüğüm şey doğru değildir. Umarım babamı öldüren mafyanın eline düşmemiştim. Parçaları birleştirdiğinde, evet üç yıldır beni arıyordu ama konuşan adamın yenge diye bahsetmesi.
Hay ben böyle işin! adam beni ararken adamın yoluna çıktım resmen şansımın babaannesi kaşar.
" Demek kendi ayaklarıyla geldi. "
Daha kalın sesli bir adamın konuşmasıyla tam da düşündüğüm şey doğru çıkmıştı. Şu ana kadar içimde ufak bir korku bile yoktu, ama babamın katilinin elinde olduğumu öğrenmem ile korkmaya başladım. Sanırım hayatımda ilk kez kendimi bu kadar savunmasız hissettim.
Bu tür durumlar için öğrendiğim ne dövüş teknikleri ne de aldığım silah eğitimleri şuan işime yaramıyordu. Bu arada silahım neredeydi?
El bileklerim ve ayaklarım oturduğum sandalyeye bağlandığı için hareket edemiyor, ağzıma bant yapıştırdıkları için konuşamıyor ve gözümdeki bez parçasından da göremiyordum. Daha fazla hareketsiz kalmamaya karar verip oturduğum sandalyede kıpırdanmaya başladım.
Duyduğum sesle gerilmeye başladım.
" ÇÖZÜN! "
Yanıma yaklaşan adım sesleriyle korkum daha da artmaya başladı. Birden dudaklarımdaki bantın çekilmesiyle acıyla büyük bir çığlık attım.
Ben dudaklarımın acısına odaklanmışken, tam o anda gözümdeki bez parçasının açılmasıyla gözlerimi bir iki kez kırptık 'tan sonra görüş alanım netleşmeye başladı.
Anladığım kadarıyla gri eski boş depo'daydım. Etrafımda birçok takım elbiseli adam vardı. Gözlerim biraz ilerimde tam hizamda olan kişiye takıldı.
İri bedeni ve uzun boyu ile buradaki tüm erkeklere meydan okuyacak kadar güçlüydü. Yüzündeki hafif kirli sakalı ve kara gözleri onu daha da sert bir yapıya büründüğünde gözlerimde ulaşılmaz bir yere şimdiden sahip olmuş gibiydi. Gördüğüm sima bana bir şeyleri hatırlatıyordu. Gözümün önünde küçük bir erkek çocuğunun oluşmasına neden olmuştu.
Ayaklarımın da çözülmesiyle hiç düşünmeden hemen ayaklandım. Gözlerim hemen depoyu aramaya başladı. Kaçabileceğim bir yer olmalıydı. Hemen önümde duran, bahsettikleri mafyanın o olduğunu düşündüğüm kişinin yaklaşık on beş metre arkasında siyah bir kapı vardı.
Gözlerim bu sefer mafya beyin ve benim etrafıma dizilmiş adamlara kaydı. Bu kadar çok adam varken kaçabilme gibi bir ihtimalim yoktu. Kabullenmem gerekiyordu. Zaten son üç yılımı bunun korkusuyla geçirmiştim.
Mafya beyimizin yaptığı kafa hareketi ile arkamdaki korumanın adım seslerini duymam bir oldu. Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle hızla kapıya koşmaya başladım. Mafya beyin kenarından sıyrılıp önümdeki dizili iki adamı da geçecekken arkamdan biri kolumu tuttu. Kaçışım yoktu madem uzun zamandır yapmadığım antremanımı yapmamın bir sakıncası yoktu değil mi?
Kolumu tutan adamın kolunu çekip dirseğimle yüzüne sert bir şekilde vurdum. Adamın yere yığılmasıyla hemen yanımdaki adam atak yapacaktı ki diz kapağının arkasına vurup yere düşmesini sağlayıp karnına tekme attım.
Hiçbiri benden bu tepkiyi beklemiyormuş gibi yüzüme aval aval bakıyorlardı. Bu halleri gülümsememi sağlamıştı. İki elimi de belime koydum.
" Eee yok mu başka? " söylediğim şey gerçekten cesaret isteyen bir şeydi ama savaşmadan pes etmeye niyetim yoktu.
Birden tüm adamlar üzerime gelmeye başlayınca içimden bir kez daha İlker Amcaya teşekkür ettim. Bu arada adamları teker teker indiriyordum. Bir anlık ensemdeki ağrının kendini hatırlatmasıyla duraksadım. Tabi bu arda boşluğuma gelip kalan son dört adam arkamdan kollarımı tutarak siyah takım elbiseli adama döndürdüler.
Adam yavaş ve küçük adımlarla yanıma gelip tam karşımda durdu ve gözlerimin içine bakmaya başladı. Aramızda çok az bir mesafe vardı. Bana bu kadar yakın olması rahatsız ediciydi.
Bu kadar yakınımda olması ve benim aldığım derin nefeslerle kokusunu işittim. Kahve ve sigaranın birleşimi sert bir o kadar da huzur verici bir kokusu vardı. İçime çektiğim kokusu yüzünden gözlerimi kapatmamak için kendimi çok zor tutmuştum. Bu koku beni geçmişe götürüyordu ama şimdi bunu düşünmenin vakti değildi. Kalbim daha da hızlanmıştı ama bu korku değildi başka bir şeydi.
Tam o anda yaptığı hareketle kaskatı kesilmemi sağladı. Kafasını biraz daha bana yaklaştırıp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi. Verdiği nefesler dudaklarıma değiyordu, aynı şekilde benimde onun. Gözlerini asla gözlerimden çekmeden üstündeki ceketi çıkardı ve sağ tarafımdan dolandırıp omuzlarım a bıraktı. Bu sefer boynumda durdu kafası. Derin nefesler alıp boynuma veriyordu soluğunu. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum ama beni sandalyeye bağlamaktansa bu şekilde daha çok etkisiz halde bırakmıştı.
Yine beklemediğim bir şey yaptı ve dudaklarını boynuma bastırdı. Yaptığı şeyle istemsizce titremeye başladım. Yanımdaki adamların kalbimin sesini duymamaları imkansızdı.
Boynuma bastırdığı dudaklarını çekip derin bir nefes aldıktan sonra yanımdan sıyrılıp arkaya doğru yürümeye başladı. Birkaç saniye sonra duyduğum sesle kapıdan çıktığını anlamıştım.
Neydi şimdi bu?
Yeni bölümü beğendiniz mi ?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf
General FictionPars: " Nasıl hissediyorsun kendini? " Tan: " Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni evime gideceğim. " Cevap vermesine izin vermeden tekrar konuşmaya başladım. Tan: " Babamı öldürdüğün yetmedi mi? Ne istiyorsun benden? " Yavaşça ayağa kalktı küçük a...