Sabaha kadar içim çıkana kadar ağlamıştım. Ah Marie aşk için sabahlara kadar ağlayacak kız mıydın sen?
Merlin sabah odaya girdiğinde gülümseyerek "Günaydın" dedim. Bana bakıp irkildi. O kadar mı kötü görünüyorum. Allah'ım bi daha bu odadan çıkamayacağım.
Kalkıp Gaius'ın yanına gidip "Günaydın." dedim. Bana bakınca "Gü-Günaydın Marie." dedi zorla sırıtarak. Hayır olamaz. Hemen Gaius'ın sargı bezi koleksiyonundan bez çaldım. "Marie o sargılarını değiştirmeliyiz. Kendin içinde al lütfen." diye seslendi. Gaius yüzüm daha önemli.
Kumaş parçasını aynaya dönüştürdüm ve korkarak aynaya baktım. Ah hadi ama! Gözüm şişmiş, içi kızarmış, altı morarmıştı. Burnum da kızarmıştı. Dudaklarımda şişmişti. Saçım başımdan bahsetmek istemiyorum bile. Kendime çeki düzen vermem lazımdı.
Saçımı önceden yaptığım tarakla iyice taradım ve tokayla topladım. Yoksa Samara kardeşime benziyordum. Gaius'ın yanına gidip sargı bezini değiştirttim. "Bu güzel gözlerim ve güzel suratımın diğer yerleri için tedavin yok mudur Gaius'cığım?" deyip köpek yavrusu bakışı attım. Muhtemelen daha korkunç görünüyordum ama olsun. Her zaman ki halinden bir tık kötüsün sadece emin ol. İç ses karşımda duran birisi olsan suratına bir tane geçirmiştim çoktan.
Gaius gözüme koymam için çiğ patates vermişti. Başka da bir şey vermemiş, zamanla geçer demişti. Gaius zamanım yok. Biri çıka gelse hoş mu olacak?
"Az sonra Taht salonunda toplanacağız. Sen de gelmek ister misin? Kral duyuru yapacakmış." dedi Gaius. Gözümden patatesleri kaldırıp ona baktım. "Geçmişse giderim. Geçmiş mi?" dedim. Hayır anlamında kafasını salladı. Oflayarak patatesleri geri koydum. O sırada Merlin odadan çıktı. "Arthur beni bekler. Çocuk gibi daha kendi giyinemiyor. Görüşürüz çocuklar." dedi kıkırdyarak. Seni şapşik şey seni.
"Gaius gelirim ama bir şartla: Beni arkandan saklayacaksın. Söz ver."
"Elimden geleni yaparım Marie." Allah razı olsun Gaius.
Yaklaşık yarım saat sonra
Taht salonunun önüne gelmiştik. "Ah gelemeyeceğim ya bana bakarsa ben ne derim 'sabaha kadar senin için ağladım' mı?" diye Gaius'a sızılandım. "Sen git Gaius. Ben seni burada bekleyeceğim. Hem konuşulanları duyarım." dedim. Gaius da kafa sallayıp salona girdi.
Göz ucuyla eğilip salona baktım. Aha oradaydı. Liseli kızlar gibi çektiğim derde bak ya.
Kral önümden geçerken bana garip bir bakış fırlattı. Ben de el sallayıp gülümsedim. Kafasıyla selamımı kabul edip salona girdi. Çok karizmasın be Arthur. Merlin de ardından salona girdi. Gwaine göz ucuyla Merlin'e baktı. Umarım beni görmemiştir.
"Beyefendiler ve burada olmayıp dinleyen hanfendiler," burada bana diyor galiba "Hepinizin bildiği gibi, Camelot'un Gedref üzerindeki iddiası hep tartışılmıştır. Bugün açıklayabilirim ki, aylar süren görüşmeler sonucu Nemeth ve Camelot krallıkları anlaştılar." Herkes yerinde kıpırdanmaya ve birbirine bakmaya başladı. "Korkulacak bir şey yok. Bu, iki krallığın da yararına olan adil ve onurlu bir anlaşmadır. Ayrıca dostluğumuz bozulmayacak bir birliktelik ile pekişecek. Majesteleri Prenses Mithian ile evleneceğim." dedi. Herkes şaşkındı. Kral'ı tebrik edip alkışladılar. Ah benim de alkışlayasım geldi. Ama Merlin şoklardaydı. Arkandayım Merlin. O prenses şimdi havalıdır gariban bizin halinden anlamaz.
Alkışlama bitmiş, herkes salondan ayrılıyordu. Gaius çabuk çık lütfen. Ve evet Gwaine çıktı. Harika. Durup bana bakıyor. Evet. Hareket et be adam. Diğer tarafa doğru yürümeye başladı. Cıvıklığını özleyeceğimi hiç düşünmezdim. Evet gözyaşı geliyor. Üzgünüm Gaius seni bekleyemeyeceğim.
Yine son hızla odama koşup kapandım. Ve yine ağlamaya başladım.
Hem halimi görüyor, hem ters yöne yürüyüp gidiyor. Yaptığın hoş mu be? Önceden ne güzel ta koridorun öbür ucundan koşup sarılırdın. Gevşek gevşek konuşurdun. Hani ömür boyu kölem olacaktın? Aklıma gelenle sırıttım. Ben bu aşkı kurtaracağım arkadaş. Ama önce bu pasaklı halimden kurtulmam lazım. Sabah ki halimden bir farkım kalmamıştı.
Saçımı yeniden topladım. Kıyafetimde ki bandajdan sızan kanları temizledim. Gaius'tan bir sürü sargı bezi arakladım. Bir kaç bezi maske tarzı şeyler yaptım. Kullandıktan sonra geri sargı bezine dönüştürecektim. Şimdi birisi bulsa, elalem ne der? Bir sargı bezinden kırmızı ruj yaptım. Kırmızı ruj kurtarıcıdır arkadaşlar. Tabi ki kıpkırmızı şekilde sürmeyecektim. Hafifçe kondurunca tatlış bir kırmızılık verecekti.
Bakımım bittikten sonra aynaya baktım. Samara halimden eser kalmamıştı. Sadece gözüm kırmızıydı. Sevdiğim bebe mavisi elbisemdeki kanları temizleyip giydim. Saçlarımı saldım. Gwaine ters yöne dönüp gidersen döverim. O kadar bakım yaptık.
Kalan sargı bezlerine geri koyup, sonunda gelebilen Gaius'a "Merhaba ve Hoşcakal." deyip kapının arasından sıyrıldım. Sıyrılırken kapının pervazına ayağımı vurdum. İşte bu kadar esnek biriyim. Yılan gibi. Tısss.
Gerekirse bütün sarayı dolaşacaktım ama onu bulacaktım. Kesin mutfak tarafında izleyin ve görün. Nasıl tak diye bulacağımı.
Mutfak tarafına gittiğimde Gwaine ve sarışın kadının gülerek konuştuğunu gördüm. Aklıma kötü bir şey getirmek istemiyorum. Sadece arkadaşıdır yani. Umarım.
O tarafa doğru dönüp onlara doğru yürümeye başladım. Onlara doğru yaklaştığımda Gwaine'ye bir bakış attım, o da bana baktı ama ben gözümü umursamazca çekip yürümeye devam ettim. Kaçan kovalanır koçum. Hadi bakim.
Bu koridorların ucu nereye çıkıyordu? Ciddiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merlin ve Ben
FanfictionSelam! Ben Marie. Özümde Türk'üm. Aslında Harry Potter sadece kitaplarını okuyup filmlerini izlediğim bir şeydi. Bir gün benimle neredeyse aynı olan bir kızla ruhlarımızı değiştirmeyi beklemiyordum tabi ki. Ama iyi oldu çünkü sınavlar yaklaşmıştı ;)...