MvB 29

454 32 3
                                    

Suyun doldurulduğu yeri bilmenin sevinci avluda ilerledim. Kasabaya açılan yolun kemerinin yanında idi. Hızlıca oraya gittiğimde sırayı görünce yüzüm düştü. Kıtlıkdan mı çıktınız bu sıra ne?

Sıranın arkasına geçip beklemeye başladım. O sırada avluya bakmaya başladım. Olur da Gwaine belini tutarak gelirse diye. Her yerde her şeyi bekliyordum ben. Neden yani? Suyu bile bekliyorum. Boyut aştım ben.

*** 

Yarım saattir bekliyorum. İnsanlar tek bir kova doldurmuyordu. Sırası gelen 10 kovasını birden doldurup yanında ki çocuklara taşıtarak gidiyordu. Teker teker getirin kovaları yahu! Tek kovayla bekleyenlere yazık oluyor.

Önümde son 2 kişi kalmıştı ki içeri atlıların giriş yaptığını gördüm. Şahin bakışlı gözlerime buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Gwaine'yi zor durumda görünce-sadece belini tutuyordu- kovayı bırakıp gidesim geldi. Ama ben bu işe baş koymuştum. Bu kova suyla dolacaktı.

Önümdeki iki kişi birliktelermiş. Yani iki tane kova aslında onlarınmış. Neyse bu konuya giremeyeceğim. En hızlı su doldurmalarını izlerken sıra bana geldiğinde su doldurma aletine bakış attım. Diziden hatırladığım kadarıyla doldurmaya çalıştım. Doldu. Neden? Mükemmeliğime dayanamadı.

Kendi kendime konuştuğumu fark edip hızlıca dolan kovayı aldım. Ağır olmuştu. Hızlıca atlıların yanına gittim. Hala orada durup konuşuyorlardı. Ortalarına dalıp "Naber?" dedim. Elimde ki su kovasını yere bıraktım. "Verdiğin öpücük yetmedi güzelim. Ek takviye istiyorum." deyip bana yaklaşan Gwaine'yi hafifçe ittim.  Diğerleri ise bizim ne işler karıştırdığımızı anlamaya çalışıyorlardı. Gwaine bi anda beni kolunun altına çekip "Açıklama zamanı! Marie benim sevgilim." deyince hepsi öylece kaldı. Elyan "Bu yine senin saçmalıkların mı? Marie bu geveze doğru mu söylüyor?" diye bana soru yöneltti. Hepsinin kafası bana dönünce sorarcasına "Evet?" dedim. Hepsi bu sefer benim halime güldüler. 

"Etrafta onca kız Gwaine ile ilgilenirken seni seçmiş. Kendini şanslı say." diyen Percival'a bakış atıp ciddileştim. "Bir; ben onun peşinde dolanan kızlara benzemem. İki; ben onun peşinde dolanmadım. Üç; o kızlar Gwaine'yle herhangi bir şekilde iletişim kurmaya çalışırlarsa onları yolarım." dedim. "Ayrıca iyi misiniz? Pek iyi görünmüyorsunuz da." diye ekledim. Gwaine "Temiz dayak yemek dedikleri bu olsa gerek." deyip düşünceli bi şekilde başını salladı. Bu haline hepimiz güldük. "Bir şeyiniz varsa Gaius halleder." deyip onları yukarı davet ettim. Amaç neydi? Kovayı taşıtmak.

"Gaius'ın sihirli içki-" karnına dirseğimi geçirdim " pardon içeceklerine ihtiyacım var." deyip bana gülümsedi. Senin gülümsemeni yerim ben. Tipe bak. Çok tatlı. Yine çıldırıp adamın üstüne atlayacakken kendimi yine durdurdum. Ayak parmaklarımda yükselip kulağına "Bir daha gülümseme yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." deyip hemen geri çekildim. Bana bakarak sırıttı. Kaşlarımı çatıp koluna hafif yumruk attım. Kolunu tutup "Acıttı." deyip dudaklarını büzdü. "Acısın diye yaptım bende." deyip etkiye tepki yaptım.

Kovamı yerden alıp "Gelmiyorsanız gideceğim." deyip boş olan elimle yukarıyı gösterdim. Gaius gökyüzünde yaşamıyor ki! Ben niye yukarıyı gösterdim? Boş olan elimle alnıma vurdum. Onlarda atları muhafızlara teslim etti. Kapıya doğru yürümeye başladık. O sırada Gwaine kovayı elimden aldı. "Zaten yorgunsun. Ver ben taşıyayım." diye itiraz ettim. O da geri vermedi. Görev tamamlanmıştır.

"Size temiz dayak atan kimdi?" diye sordum. Merlin olduğunu biliyordum. Bakalım söyleyecekler miydi? Hepsi birbirine bakış attı. Leon "Önemli değil. Geçti bitti artık." dedi. Demek ki bana hala güvenmiyorlardı. Gwaine bile...

Kuru bir sesle "Peki." dedim. Başka soru sormadan yol gittik. Merdivenleri çıktık. Bugün çok hareket ettiğimden dolayı bacağım acıdı. Yüzümü buruşturdum. Merdivenlerin yarsındaydık. Arkamda da Gwaine vardı. "Asıl sen iyi misin? Biriniz şu kovayı alsın!" Ölmüyordum. Sadece bacağım acımıştı yahu bu ne telaş?

Kovayı önümde ki Percival'ın eline tutuşturdu. Ben ne olduğunu anlamadan gene havalandım. Yine yukarı doğru. "Alt tarafı bacağım acıdı Gwaine. Kucaklamana gerek yoktu." deyip göz devirdim. "Ben seni öyle görmeye dayanamıyorum. Bunlara alış." dediğinde gözlerimi ikinci kez devirdim. "O gözlerini de devirme bana." deyince "Peki canım." dedim. Canım kelimesini biraz fazla vurgulamış da olabilirim. 

Onun surat ifadesini görmeden kafamı omuz boşluğuna gömdüm. Ona fark ettirmeden yine onu kokladım. Hala çok güzel kokuyordu. Hadi arabeske bağlayayım.

Sanırım o benim kaderim...

Arkadaşlar neredeyse hiç yorum yok bölümlerde. En azından kitabın gidişatı hakkında yorum yaparsanız sevineceğim. Hatta artık ithafları başlatmanın zamanı geldi. Oylayan ve en çok yorum atanlara bölümleri ithaf edeceğim.

Merlin ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin