Ertesi gün Premses eve yollanmış, sözleşme fes edildiği için Arthur tüm Gedref topraklarını onlara vermişti. Gwen için krallığını feda ediyordu...
Bu olayın da son bulmasıyla savaşın geldiğini biliyordum. Prenses'in krallığı ile değil, Morgana ile....
******
Bu akşam yine bir şenlik var. Beltane bayramındaymışız. Ne olduğuna dair bir fikrim yok. Gwaine nöbetçi olacağı için yine katılmayacağım. Ve bu akşam pekte hoş olmayacak. Vakit geldi.
"Marie!"
Gaius içeriden bana bağırıyordu. Hemen kapıyı açıp "Efendim Gaius!" diye seslendim. "Ziyafete ben de katılacağım. Eğer gelip yanıma oturmazsan seni bir daha sevgilinin yanına yollamam." diye tehdit etti. Gaius'cığım sen ne diyorsun. "Sen istersin de gelmez miyim? Ama pantolon giysem olur mu?" diye sordum. Şimdi ortalığı düşmanlar basınca etekle rahat edemezdim. "Sen bir kızsın Marie. Orası da bir şenlik. Sence?" deyip tek kaşını kaldırdı. Mesaj alındı Gaius.
Kadim yeşil elbisemi giydim. Asamı yanıma alamazdım. Odam da bırakırsam da gelen pislikler alıp kırabilirdi. Cisimlenmeyi denemeli miydim? Aslında ehliyet almadığım için bana yasak ama burada büyü bakanlığı yok. Doğru ya!
Gideceğim yeri zihnimde belirttim ve her zerremde bunu hissetmeye çalıştım. Sonra etrafımda bir döndüm. Gözlerimi açtığımda kovuğu olan bir ağacın önündeydim. Midem iyi değil. Zorunda olmazsam bir daha asla...
Ağzımı elbiseme silip asamı ağacın kovuğuna iliştirdim. -biliyorum çok temizim.- Etrafıma baktığımda Camelot'un ışıkları görünmüyordu. Sadece ayın ışığı vardı. Demek ki yeterince uzaktaydım.
Zihnimde odamı hayal edip etrafımda döndüm. Gözlerimi odamda açınca elimi ayağımı kontrol ettim. Aman ayağımı falan orada bırakmış olmayayım. Heh her yerim tam. Ama midem elden gidiyor.
Odadan çıkıp Gaius'ın yanına gittim. Suratıma bakıp "Aç mı kaldın? Niye bu kadar solgunsun?" diye sordu.
"İki kere kustum Gaius. Önemli değil."
"Hamile misin?"
Ağzım açık şokla Gaius'a baktım. "Gaius... Önümüzde uzun vakitler olacak ve ben sana anlatacağım. Ama hamile değilim. Şimdi lütfen şenliğe gidip kıtlıktan çıkmış gibi yiyelim çünkü bir daha yiyemeyebiliriz."
"Neden?"
"Ölümlü dünya Gaius. Ne zaman ne olacak bilemeyiz."
Gaius kafası karışmış bir şekilde bana baktı. Daha fazla beni sorgulamadan yürümeye başladı.
*******
Şenliğe gelip Kral'a yakın bir yere oturduk. Vip Gaius. Pardon. YANINA OTURMUŞUZ. Arthur'un yanında Gaius, Gaius'ın yanında ben vardım. Yer mi değişsek? "Gaius yer değişelim mi?" deyip yavru köpek bakışımı attım. "Geç bakalım." dedi. Adamsın. Arthur'un yanında yemek yiyeceğim. İç ses çığlık atma sağır oldum.
Kral gelip oturunca "Afiyet olsun Lordum!" diye neşeyle söyledim. "Sana da Marie." dedi yamuk sırıtarak. Çok asilsin ya.
Merlin elinde tavukla geldi. Ve Arthur'un önüne koydu. "Hah! En sevdiğim... Otla kaplı kısırlaştırılmış horoz!" dedi heyecanla Arthur. "Yavaş ol. Kemerde bir delik daha açmak istemeyiz." dedi Merlin. Percival'la ben aynı anda ağzımızda ki şarabı püskürttük. O komik olduğu için püskürtmüştü. Ben de içtiğim şeyin şarap olduğunu fark edince. Ama vişne suyuna benziyordu.
"Şarap?" diye sordu Arthur'a. Arthur'da hiç bozulmadan adını seslenip ona yaklaşmasını istedi. Ben boğazıma şarabı kaçırmış boğuluyorum. Gaius, Merlin ve Arthur'u izliyor. Yanındayım Gaius. Kurtar Gaius. Arthur Merlin'i yakasından yakalayıp eğdi. Ve bir şeyler fısıldadı. Shipshipship.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merlin ve Ben
FanfictionSelam! Ben Marie. Özümde Türk'üm. Aslında Harry Potter sadece kitaplarını okuyup filmlerini izlediğim bir şeydi. Bir gün benimle neredeyse aynı olan bir kızla ruhlarımızı değiştirmeyi beklemiyordum tabi ki. Ama iyi oldu çünkü sınavlar yaklaşmıştı ;)...