MvB 48

169 14 5
                                    

 "Tamam ama şimdi ben gitmek zorundayım. Elyan için nöbet tutmam gerekiyor." deyip üstünden atlayarak aşağı indim. Kapıya dikkatli adımlarla giderken kapıya çarptım. Ben bu işi beceremiyorum arkadaşlar. 

Kapının orda ki ayakkabıları ayağıma geçirdim. Umarım sağ sol karışmamıştır. "Ben gidiyorum görüşürüz." dedim karanlığa doğru. "Görüşürüz." dedi. Hello darkness my old friend.  Çok haklısın iç ses. Her ne kadar sıkıntımız olmadığını söylese de bana karşı soğuktu. Neyse halledeceğiz bir şekilde.

Kapıyı kapatıp çıktığımda ayaklandığını duydum. Muhtemelen nöbeti vardı. Şövalye adam yani.

Elyan'ın odasına girdiğimde bir sandalye çekip yatağının yanına iki üç adımlık mesafeye sandalyemi koydum. Oturup beklemeye başladım. Uyku haram bana.

10 dakika sonra

Hiç bir şey yapmadan oturmak çok zordu. Elyan da mışıl mışıl uyuyordu. 

Şom ağzıma tüküreyim. 

Elyan bir anda yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geldi. Kafasını sola döndürüp bana baktı. Hayır altıma işemedim tabi ki ama ödüm koptu. Evet kaçmalıyım sanırım. 

Elyan yataktan kalkıp eline kılıcını aldı. ORAYA O KILICI KİM KOYDU. AKLINIZA TÜKÜREYİM. Daha sonra havayla sarıldı? Ne?

"Ama o masum sadece bana bakmaya gelmiş birisi. Onu öldürmek zorunda mıyım?" diye boşluğa bakarak konuşmaya başladı. İki gulhü bir elham okusam gider miydiler ki? 

Boşluğa bakmayı kesip üstüme doğru gelmeye başladı. Üstü sırılsıklamdı. Evet kesinlikle kaçmalıydım. Anında koşup kapıdan çıkıp ardımdan kapattım. Kapıya saplanan kılıç kolumu çizmişti. Baya derin çizmişti ve kanıyordu. Kellenin uçmadığına dua et sen. Haklısın iç ses. Koridorda koşmaya başlamıştım. O da çoktan kapıyı açıp peşime düşmüştü bile. Onu Arthur'un odasının ters yönüne sürüklüyordum. Çünkü gerçek amacı Arthur'du. İlla ki benden vazgeçecekti. Pislik değilim arkadaşlar ama öleceğe çare bulunmazmış.

Tahmin ettiğim gibi duraksadı ve yine boşlukla konuşmaya başladı. "Tamam." deyip ters yöne koşmaya başladı. Ben de gizlice peşinden koşmaya başladım. Kolum kanlar içinde kalmıştı. Aslında yaraya baskı yapmam gerekiyordu ama vaktim yoktu.  Dantellerim kırmızı oldu ona üzülüyorum. 

Elyan saklana saklana Arthur'un odasına gitti. Helal olsun yakalanmadı. "Elyan, ödümü kopardın. Her şey yolunda mı?" dedi göz devirerek. Elyan da ona doğru yürüyüp kılıcı çıkardı.  Ve sonra savaşmaya başladılar. Arthur muhafızları çağıracağından hemen oradan sıvıştım. Yine gizlenerek Gaius'ın yanına gitmeye başladım. Çünkü her hangi bir muhafız kolumun bu halini görse... Gaius'ın odasına vardığımda gözüm kararmaya başlamıştı bile. Dayan Marie. 

Kapıyı açıp hızlıca en yakın sandalyeye kendimi attım. Gaius bi süre şaşkınca baktıktan sonra hemen gerekli malzemeleri toplayıp yanıma geldi. "Marie ne oldu?" dedi bir yandan işini yaparken. "Elyan... Bana saldırdı." dedim güçlükle. "Lütfen hızlı sar dayanamayacağım." dedim. O daha kafasını evet anlamında sallayıp hızlıca işini bitirdi. Ben de yavaşça kalkıp sendeleyerek odama gittim. Kolu kanlı elbisemi umursamadan yatağa attım kendimi. 

**********

Gözlerimi açtığımda hava hala karanlıktı. Ah hadi ama. Sadece  bi kaç saattir mi uyuyorum? Gerçekten mi? 

Mumlar hala yanıyordu. Acıyan koluma baktığımda sargıya kanlar sızmış olduğunu ve kanlı elbisemin hala üzerimde olduğunu gördüm. Ulan yeni yapmıştım elbiseyi o kadar be. Üstümden kanlı elbiseyi atıp, açık mor üstü tulum tarzı olan elbisemi giydim. Ama ben balon kol sevmem ki! Yarım akıllı arkadaş elbiseyi yapan sensin, sızlanan yine sensin. Adam akıllı yap işini o zaman. Günümü aydınlatıyorsun iç sesim. Teşekkürler.

Merlin gene ortalıkta yoktu. Odanın dışına çıktığımda Gaius'ın odası karanlıktı. Demek yatmıştı. Geri benim de yatmamın imkanı yoktu. 40 günlük uyku çekmiş gibiydim. En iyisi mutfağa gidip bir şeyler aşırmak daha sonra Gwaine'yi rahatsız etmek. AH o bugün nöbetteydi. O zaman ben de odasında beklerim. 

Sessizce Gaius'ın odasından çıktım. Adımlarıma dikkat ederek koridorda yürümeye başladım. Mutfağa ulaştığımda ise içeri sessizce süzüldüm. Mumlar yanıyordu ama kimsecikler yoktu. 40 gündür uykuda olan insan 40 gün aç kalmış gibi acıkmıştır değil mi? Hayır sadece sen açsın. Kes.

Bulduğum iki üç parça şeyi tıkınıp, Gwaine'nin odasına yol aldım. Gwaine'nin odasına vardığımda Elyan'ın odasına bir bakış attım. Kapıda hala kılıç izi duruyordu. Orayı görünce kolum sızladı. Aman aman.  

Gwaine'nin odasının kapısını açıp içeri girdim. Karanlıktı. Onu korkutmak için yatağa oturup bekleme kararı aldım. Yavaşça yürüyüp yatağa yanaştım. Sonra kendimi tepeden atıp oturdum. Ama neye? Altımdaki yatak değildi. Kesinlikle değildi.

Merlin ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin