MvB 37

415 32 31
                                    

 Koridorlar koridorları açarken Gwaine'nin nerede olabileceğini düşünüyordum. Niye düşünüyorum ki? Odasına gidersem eninde sonunda gelecekti.

Odasına doğru gitmeye başladım. Koridorların boş olduğunu görünce şaşırdım. Kolay değildi burada böyle manzaralar görmek. Sebebi anlaşıldı...

Karşımdan gelen Agravaine'i görünce suratına geçiresim gelse de onu görmemiş gibi yapıp yanından geçecektim. Her zaman yaptığı gibi tam yanından geçerken beni kolumdan tutup beni duvara yapıştırdı. Sırtım ağrıyor zaten.  "Pislik adam! Zaten kötüyüm..." dedikten sonra bağırarak küfür etmeye başladım. Beni susturmak için bağırdı ama ben tınlamayınca elini ağzıma kapattı. Ne kadar iğrenç! 

Elini yavaşça ağzımdan çekince "Ne istiyorsun oğlum gene? Belanı mı?!" deyince şaşırdı. Tabi şaşıracak. Ben söyledim sonuçta.

"Belayı ben istemiyorum ama sen başına yeterince bela aldın. Emrys'in kim olduğunu biliyormuşsun. Eninde sonunda öğreneceğim." diye beni tehdit edince suratına doğru bir kahkaha attım. "Evet, biliyorum. Ne yapacaksın? Canın Leydin Morgana'ya mı yetiştireceksin?" dedim. Cidden beni Morgana ile tehdit etmesi komikti. 

"Bu iş burada bitmeyecek!" deyip işaret parmağını bana tehdit edercesine sağladı. "Hadi canım! Anca gidersin!" diye bağırıp güldüm. Bu adam cidden salaktı. 

Gwaine'nin odasına doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Bir aksiyon daha yaşamadan odaya girdiğimde şükür ettim. Oda da kimse yoktu. Etraf gene dağınıktı. Yatak toplanmamıştı, kıyafetler yere atılmıştı... 

Yatağın çarşafını bir kere havada silkip yatağa serdim. Düzledikten sonra yastığı simetrik olarak yerleştirdim. Hemen yere eğilip kıyafetleri kaldırıp masaya attım. Masadan teker teker alıp hepsini özenli bi şekilde katladım. Dolabına yerleştirip masaya geçtim. Üstündekileri düzenledim. Düzensiz bir şekilde yerleştirilmiş çizmelerini sıraya soktum. 

İşim bittiğinde kendimi yatağa atmak istedim ama birincisi bu benim yatağım değildi ikincisi bu kirli kıyafetlerle kendi yatağımı dahi kirletmezdim. O yüzden kendimi yere attım. Evet. Bildiğiniz attım. Ama ben tam kendimi atarken kapı bi anda açıldı ve ben şaşkınlıktan dengemi kaybedip tam sırt üstü yere yapışıyodum ki Gwaine muhteşem refleksleri sayesinde beni belimden tuttu. Şimdi manzarayı hayal edin. Ne romantik değil mi?  Ama ben güzel bir an yaşayabilir miyim? Hayır. Bu sefer de Gwaine dengesini kaybetti ve ikimiz birlikte yere yapıştık. Ve bunlar gerçekleşirken ben mal gibi gülüyordum. 

Gwaine üstüme düşmüştü. Ben gülmemi durduğumda "Kıyafetin kirlenecek kalk üstümden." dedim. "Bunu mu dert ediyorsun?" diye bana kızgın bakış attı. "Ben burada ölene kadar kalabilirim." dedi. Haline kıkırdadım çünkü bana tatlı tatlı gülümsüyordu. Elimi kaldırıp yanaklarını sıktım. "Biliyorum ama hadi kalk." deyince ikiletmeden kalktı. Şaşırdım.

"Babamdan kalan yadigarı sen almışsın." dedim elimden tutup beni kaldırırken. "Evet ben aldım. Bekle vereyim." deyip dolabın çekmecelerinden birini açtı. Ben o çekmeceleri karıştırmamıştım çünkü özel şeyleri olabilirdi. Aman Tanrım! Ne kadar da düşünceliyim!

Asamı alıp bana getirdiğinde elinden alıp bir süre baktım. Tam düşüncelere dalacakken Gwaine'nin endişeli sesi beni durdurdu. "Marie, tatlım iyi misin?" diye sorduğunda ağlamak istedim. Bu sefer kendimi tutamadım. Hıçkırdım. Çocuk gibi ağlamaya başladım. Gwaine'nin "Hayır" diye mızırdandığını duyduğumda ona sarıldım. Omzuna başımı koyup ağlamaya devam ettim.

Arkamdan endişelenen insanlar vardı. Beni seven... Garip bi şekilde kendimi buraya ait hissediyordum. Sanki artık doğru yerdeymiş gibi... Ama aynı zamanda buraya asla ait olamayacak gibi... Çok garip duygular içerisindeydim. Gwaine yavaşça yatağa oturdu. Bende onla beraber oturdum.

Eliyle yavaşça yüzümü kavrayıp kaldırdı. Birbirimizle bakışırken "Seni bu kadar ağlatan şey nedir?" diye sordu yavaşça. Ağlamamı durdurmaya çalışırken bir kaç kez daha hıçkırdım. "Ben daha önce böyle sevilmedim. Onca zaman sonra bu kadar sevilmek.... Ben bunu hak edecek ne yaptım?"  deyip tekrardan ağlamaya başladım. 

Gwaine bana burukça gülümsedi. "Seni her zaman seveceğim. Ölürken bile..." deyince daha çok ağlayasım geldi. Ama onun için  kendimi durdurmaya çalıştım. "Bende seni her zaman seveceğim. Ölürken bile..." deyip tekrarladım. Sonrası mı? Hayatımda unutamayacağım ana ev sahipliği yaptım. İlk öpücüğüm ona gitti. Ona ilk öpüştüğüm ile evleneceğim demiştim. İleride ki kocam belli...

Gwaine.

 Yaptıklarımdan pişman değilim aklım hala yapmadıklarımda....

-----

Multi de yanakları tam sıkılmalık durmuş. Kabul edin :D 

En çok yorum yapana ve kitabı oylayana bölüm ithaf ediyorum.

Merlin ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin