Merlin ve Ben

MvB 33

Kapı aralığından süzüldüm. Karşılaştığım manzara pek iç açıcı değildi. Elinde ki cımbızla yılan tutan bir Gaius ve yüzü buruşmuş bir Merlin vardı. Arkamdan bi anda "Merlin!" diye bir atılma oldu. Gwen de şıp diye damlamıştı. 

Bizim geldiğimizi gören Merlin sevindi. Gwen hemen Merlin'in yanına gidip bakmak istedi. Ben kapıda dikildim. "Merak etme gitti. Arthur'u öldürmek gibi bir isteğim yok." dedi Merlin. Gwen'de hemen "Bu harika bir haber!" dedi. Sen anca Arthur'unu düşün zaten.

Gwen suratını değişik bir şekile sokup "Korkarım ki bu sefer de o seni öldürmek istiyor sanırım." dedi. Ben durur muyum? Durmam. "Ödeşmiş olursunuz ya! Bir şey olmaz." diye lafa daldım. Hepsi bana bir bakış attı. Olduğum yere sindim. 

Kapı arkamdan bi daha açıldı. Bir tane kız "Merlin, Kral seni odasında bekliyor." deyip hızla uzaklaştı. Şimdi yandın Merlin. "Geçmiş olsun Merlin. Korku dolu anlar bence şimdi başlıyor." deyip güldüm. Çünkü Arthur, Merlin'i iki gün boyunca meyhane de kaldığını sanıyordu. 

Merlin tam yanımdan geçip gidecekken onu durdurup "Zırh parlatmayı iyi öğren." deyip saldım. O da bana "Çok iyi yaptığıma emin olabilirsin." dedi. "Eminim öyledir!" dedim. İçeri geçip kendimi sandalyeye attım. 

"Yapılacak ne var Gaius?" diye sordum. O sırada Gwen çıkıp gitti. Gaius'da bana "Kütüphane'ye geri götürülecek kitaplar var. Fazla değil. 10 tane filan." deyince gözlerimi belertip "Kesinlikle fazla değilmiş." dedim. 

"Peki. Götüreyim. Nerede bu kütüphane?" diye sorup tarif aldım. Gaius ayrıca eklenti yapıp "Dönüşte çantanı ve geceliğini nerede unuttuysan onu da getir." dedi. Ben de kızardım. "Kitaplar nerede?" dediğimde masanın üstünü gösterdi. 

Ciltli kalın ansiklopedilerdi hepsi. "Umarım bunları taşırken düşüp bir yerlerimi kırmam." deyip hepsini kucağıma aldım. Yer çekimi çok etkiliydi şu an benim için. Hafifletme büyüsü yapsam olmaz. Yolda biri taşımak ister falan. Hiç riske giremeyeceğim.

Gaius'a "Bari kapıyı aç!" diye sitem ettim. O da kapıyı açtı. Hızlıca gitmeye başladım. Bir kat aşağı gidip koridorları dolanacaktım. İlla ki bulunur kütüphane. Koridorda hızla ilerledim. Merdivenlere geldiğimde yavaşca inmeye başladım. Önümde ki kitaplardan dolayı göremiyordum. Bir kat aşağı indiğimde derin nefes aldım. 

Gaius'ın verdiği tarife göre koridorlarda dolandım. Sağ mı sol mu? Günde 5 öğün kayboluyorum. Olmuyor böyle! 

Yanımdan geçen kıza "Kütüphane'ye nerden gidebilirim? Sağ mı sol mu?" diye sordum. Kız bana garip garip baktı. "Ellerim kopuyor. Hızlı cevap versen olmaz mı?" deyince titreyerek eliyle sağı gösterdi. "Çok teşekkürler!" deyip hızla yürüdüm. Büyük kapı önümde göründüğünde "Kapıyı açma zahmetinde bulunabilir misiniz?" diye bağırdım. Niye bağırdım? 

Arka taraftan kır saçlı bir adam açtı. "Teşekkürler efendim." deyip içeri daldım. Gördüğüm ilk masanın üstüne kitapları bırakıp ellerimi ovdum. "Bu kitapları Gaius almış. Bende geri getirdim. Her şey için teşekkürler!" deyip kaçtım. Bir de o kitapları yerleştir falan der. Hiç uğraşamam.

Çıkarken büyük kapıyı kapattım.  Gwaine'nin odasına gitmek için bahçeye inmeliydim. Merdivenlere ulaşıp bir sürü merdiven indim. Bahçeye çıkan kapıdan çıktım. Avlunun karşı tarafından geçerken herkesin bir şeyin etrafında toplandığını gördüm. Kemerin hemen ilerisinde toplanmışlardı. Kaşlarımı çatıp oraya gittim.

Kalabalığa karışıp en öne geçtiğimde şoka girdim. İri yarı bir adam önündeki kadını dövüyordu. Kadına şiddet ha?! Ve adam burada kadına şiddet uygularken kalabalık da durup izliyordu. Peki nerede bu şovalyeler? Biri bile gelip bakmıyordu. O zaman iş başa düştü!

"Hey hey! Ne yapıyorsun sen?!" Diyerek olaya atladım. Adam da bana "Birileri hala aldıklarının parasını ödemedi. Ben de haddini gösteriyorum." deyip sırıttı. "Bende sana göstereyim mi?" deyip dibine girdim. "Sen mi?" deyip kahkaha attı. "Şimdi görürsün sen kabak kafalı." diye mırıldanıp kafamı hafif geriye çekip saldırdım. Kafayı gömdüm. Adam burnunu tutarak düştü. Büyük ihtimalle kırmıştım. Benim de alnım kırılmıştı sanırım. Kırılmasa bile sızlıyordu.

Kadını yerden kaldırdım. Yerde yatan adama dönüp "Burnun için illa ki yanıma geleceksin ve ben bir şey yapmayacağım." deyip kadını da alıp kalabalığa seslendim. "Ben gelene kadar neredeydiniz? Hepiniz toplanmışsınız. Herkes saldırsa adamın işi bitmişti. Şimdi açılın!" diye kızdım. Kalabalık ikiye yarıldı. Bende kadını kolundan tutup kalabalıktan çıkardım. İleriye baktığımda aralarında Gwaine'nin bulunduğu 10 kişilik küçük şovalye ordusu durmuş bize bakıyordu. Anca bakarlar zaten!

İlerleyip yanlarına vardım. "Adam orada baygın. Ne yapıyorsanız yapın." deyip gittim. Yanımda ki kadına dönüp "Adın ne?" diye sordum. "A...Alina efendim." dedi. Titriyordu. "Şimdi Gaius'ın yanına çıkacağız. O sana bakar. Ayrıca bana efendim deme. Alt tarafı bir şifacının çırağıyım. Çok da önemli değilim." dedim. Kapıdan içeri girdim. Merdivenlere gittik. "Ben nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum." dedi. "Şu şekilde teşekkür edebilirsin; Eğer birisine şiddet uygulandığını görürsen direk bana haber ver." dedim. O da kafasını salladı. 

Merdivenleri hızla tırmandıktan sonra Gaius'ın odasına dalış yaptım. "Yaralımız var Gaius!" diye seslendim. Kadını orada ki sandalyelerden birine oturttum. Gaius'da kitaptan kafasına kaldırıp bize baktıktan sonra sandalyeden kalktı. "Neler oldu? Bu haliniz ne?" diye sordu. "Bana bir şey olduğu yok. Sen Alina ile ilgilen. Sonra anlatırım." dedim. O da "Sen kendi alnına şurada ki kremlerden sür. Ben gerisini hallederim." dedi. Bende gösterdiği yerden krem kutusunu aldım. Kapağını açıp azıcık aldım. Kapağını kapatıp alnıma sürdüm. Hafif acıyordu. Umarım morarmaz.

Kapı aniden açıldığında içeri Merlin daldı. "Marie ne yaptın bilmiyorum ama Arthur sana kızgın. Seni taht odasında bekliyor." dedi. Beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Çıkmadan hemen önce Gaius'a "Yaptıklarımdan pişman değilim. Aklım hala yapmadıklarımda!" diye bağırdım.  Merlin'den de kolumu kurtardım. "Kendim yürürüm sen yolu göster." dedim. O da hızlıca yürümeye devam etti.

Arkadaşlar lütfen oy verip yorum yapın. Kitabın yarısından fazlası hayalet okuyucu :(