MvB 40

357 28 6
                                    

Sabah Merlin beni uyandırdığında ikiletmeden kalktım. Uyuyamamıştım ki heyecandan.Bu benim ikinci tehlikeli görevim olacaktı. Kim bilir gene başıma neler gelecekti. Belamatik gibi bir şey olduğumdan...

Geceliği giymeye üşenip elbisemle yatmıştım. Yine aynı aptallığı yapmıştım. Önemli olan şimdi ne giyeceğim idi. Gwen kendi kıyafetlerini giyecekti. En iyisi biçim değiştirme ile kıyafet yapmaktı. Ama o zaman ne zaman terziye gittiğimi merak edeceklerdi. Gaius yaptırmış olamaz mı?

Gaius'ın kumaş hazinesinden küçük bir kaç parça kumaş alıp odama geri kaçtım. Merlin bana sorgulayıcı bakış atsa da tınlamadım. 

Kumaşları,pantolon ve beyaz uzun kollu tişörte çevirdim. Hemen Merlin'i odadan kovup yaptığım şeyleri giydim. Hatalarımı da asayla düzelttikten sonra Merlin'i geri çağırdım. Yazık çantasını toparlayamamıştı. 

Onun ardından elinde kahverengi, üstü kumaşla kaplı kutu ile Gaius girdi. "Merlin, bunu senin almanı istiyorum." dedi. Ben kimim ki zaten? "Onu alamam Gaius. O senin ilaç çantan."deyip mütevaziliğini konuşturdu Merlin. "Merak etme. Burada hala bir sürü malzemem var." dedi Gaius. Merlin de gidip kahverengi kutuyu elinden alıp teşekkür etti. "Hazır mısınız?" diye sordu Gaius. Ben de "Olabildiğimiz kadar." dedim. Birbirimize gülümsedik. Güzel anı bozup "Ben yedek kıyafetlerimi nereye koyacağım?" diye sormuştum ki elbiseden başka kıyafetim olmadığı aklıma geldi. "Pardon. Olmayan şeyi ne yapalım? Demi?" deyip zorla gülümsedim. İkisi de bana güldü. Ağlanacak halime gülüyordum.

"Hadi gidelim!" diyen Merlin'i onaylayıp Gaius'la  vedalaştık. Kendimizi koridora attığımızda şimdiden sıkıldığımı hissettim. Ama iyi bir amaç için gittiğimizi kendime hatırlattım. 

Ben gideli iyice aptallaşmışsın.

Sen nereden çıktın yine! Lanet olası iç sesim geri dönmüştü.

Biri demiş öldü. Şimdi yazsınlar Kral geri döndü.

Ergenliğe girip geri dönen iç sesimi takmadan yoluma devam ettim. Uzun merdivenleri indikten sonra bir yere girdik. Cephanelik gibi bir yerdi. Pantolonumun kemer takılan yerine kılıcı geçirebilmek için bir aparat taktım. Ardından güzel bir kılıç seçip kınına geçirdim.

Merlin de işini bitirdiğinde dışarı, bizi bekleyenlerin yanına gittik. Bu sefer canım Kral'ımız gelmiyordu. Sadece Kral'ın gelmeyip Gwen'in geldiğini biliyordum. Çok garip. Kral'ın kuyruğu bizle geliyordu. Aman aman kaybolmasın başımıza...

Kafamı yerden kaldırdığım da Gwaine'yi  gördüm. Atıyla uğraşıyordu. O daha beni görmemişti. Sessizce yaklaşıp tam yanağını öpecektim ki tam tersi oldu. O öpüp, sarıldı. Ellerini belime koyup, "Senin gibi bir güzellik benim dikkatimi çekmeden buraya kadar gelebileceğini mi sandın?" deyip sırıttı. Hemen kafamı hayır anlamında salladım. "Bir gece görmedim nasıl özlemişim seni..." deyip yine sarıldı. Ben de ona sıkıca sarıldım.

"Çifte kumrular artık gitmemiz gerek." diyen sitemli sesi duyduğumda utanıp hemen çekildim. "İki dakika huzur vermiyorsunuz." diye Gwaine benim duyabileceğim bir sesle homurdandı. "Bu atı sana hazırladım." deyip göz kırptı. Benekli oğlanımdı bu! 

Sakince atın saçlarını okşadım. Çok uysaldı. "Binmem de yardım eder misin?" diye sordum Gwaine'ye. "Leydim ne derse o." deyip hemen belimden tuttu. Atın basılacak demirine basıp ipinden tuttum. Bacağımı öbür tarafa atacakken Gwaine beni belimden kaldırdı. Bacağımı kolayca diğer tarafa attım. "Teşekkürler tatlım." deyip göz kırptım. O da gülüp atına gitti.

Herkes atına bindiğinde Leon atına ipi biraz hızlı vurdu ve at koşmaya başladı. Hepimiz atlara aynı şeyi yaptık. Benekli'nin canına acıtmaktan korkuyordum. Aslında atlara bizim bile binmeyip çayırlara salmamız lazım. Koşup dursunlar.

Bu zeka nereden geliyor sana?

At başında neden aklıma bu saçma fikirler doluyordu? Ben de bilmiyordum.

                                                                              ***

Karşı tarafta ki dağların ardında ki köye şansımız yaver gittiği için akşam olmadan gelmiştik. Leon bir yerde durunca hepimiz durduk. Gwen ile yanında ki kadın atik davranıp hemen atlarından indiler. Kadının kocası ile hasret gidermeye başladılar.

Ben de atımdan hiç bir yardım almadan indim. İnerken atlamış olabilirim. Ve kesinlikle etraftaki insanların dikkatini çekmedim(!). 

"Gaius nerede?" diye adamın sesini duydum. Merlin'in adama doğru gittiğini görünce eşyalarımı alıp yanına koştum. Merlin'in sözlerini boğazına tıkıp "Üzgünüm. Kendisine Camelot'ta ihtiyaç vardı ama biz yardım etmek için elimizden geleni yapacağız." dedim. Adam'ın suratı asıldı. Gwen'e yaklaşıp "Hayatlarımızdan endişe duyuyoruz. Deneyimli bir hekime ihtiyacımız var. İki tane çocuğa değil." dedi sessizce. 

Elyan, Merlin'in arkasından gelip elini omzuna koydu. "Adı Merlin'dir." dedi. Bana arka çıkacak biri olmayınca ben de "Adım Marie Beth." dedim. 

Gwen bize dönüp sıkıntılı bir bakış fırlatıp "Kral Arthur'un bizzat kendisi tarafından hekim olarak görevlendirildiler." dedi. Adam hala garip garip bakıyordu. 

"Hastalar nerede?" diye sordu Merlin. Adam kolunu kaldırarak sağ tarafı gösterdi. Merlin hızlıca o tarafa ilerledi. Gwen'de arkasından gitti. Onlara koşarak yetiştim.

Karanlık ve yatan insanlarla dolu bir yere girdik. Ürpermemek elimde değildi. Onları kaybetmemek için hemen yanlarına gittim. Merlin elinde ki malzeme kutusunu bir adamın kafasının yanına koydu. Kare bir ayna bulup burnuna tuttu. Ayna hafifçe buğulanıyordu. Yeterli değildi.

"Yaşıyorlar, ama güç bela. Ne zamandır böyleler?"  diye sordu. Ne zaman içeri girdiğini bilmediğim adam "İki ya da üç gündür. Onlara yemek yedirip, sıcak tutmaya çalıştık ama durumlarında hiç bir değişiklik olmadı." dedi. Gwen araya girip "Peki neden böyle olduklarına dair hiç bir fikriniz yok mu?" dedi. Adam da "Yok. Bir anda oluveriyor,hiç bir belirti olmadan." dedi. 

"Kan akışını arttırmamız gerekiyor. Silhat yağından bir lapa işimizi görecektir. Kalbi kuvvetlendirmek için biraz güzelavrat otu da ekleyebiliriz." dedim Merlin'e. O da "Haklısın. Bu iş görecektir." dedi.

"Peki bu onları iyileştirecek mi? Onları geri getirecek mi?" diye sordu Adam. Merlin'de "Sabaha kadar bekleyelim.Şu anda sıcak su ve bir sürü battaniyeye ihtiyacımız var." deyip onları başından savdı. Diğerleri çıkar çıkmaz hastanın üstüne eğilip büyü sözlerini mırıldandı. İşe yaramadığını görünce tedirgin gözlerle doğruldu. "İşin içinde basit bir hastalık olduğunu sanmıyorum Merlin." dediğim de beni onayladı. "Ben yine de kitabımı tekrar gözden geçireyim. Belki başka bir şey bulurum." dediğin de omzumu silktim. O da bulduğu bir sandalyeye oturup masada ki mum ışığına yaklaştı.

Bu kısımda ne tür bir şeyin bizi beklediğini pek hatırlamıyordum. Sürekli Hogwarts'ta ki olayları hatırlıyordum. Ama yine de bu insanlara yardım edecektim.

                                                                    

Merlin ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin