Gözlerime gelen ışığı engellemek için gözümün üstüne kolumu koydum. Neden insanlar karga bir şeyleri yemeden ayaklanıyordu. Ama bugün farklıydı. Sonunda onu görecektim. Onu oradan kurtaracaktım. Umarım.
Hemen kalkıp üzerime gömleğimi ve pantolonumu giydim. Morgana'nın ayakkabıları ne kadar sağlamsa artık yırtılmamıştı. Yırtılana kadar dewamke.
Asamı bir yerlerime saklayıp kendimi dışarı attım. Cephaneliğe gidip bir kılıç alıp kınıma taktım. Bir kaç küçük hançeri de bir yerlerime sakladım. Suikastçi misin mübarek?
Avluya çıkıp benekli atımı buldum. Ata binmeme Gwaine olmayınca kimse yardım etmedi. Ben de kendim bindim. Ata eğilip sarıldım. Göz yaşlarım dökülmek için bekliyordu. Bugün ağlamak yok Marie. Yok.
Merlin ve Arthur avluya gelip atlarına binince atımla yanlarına yanaştım. "Bakın kendim bindim." dedim gülerek. Arthur "Senin Gwen gibi saray da kalman gerekmiyor muydu?" diye sordu. "İsterseniz zindana kitleyin beni Kral'ım. Oradan kaçar yine gelirim." dedim ciddi bir şekilde. "Sakin ol Marie. Tabi ki gelebilirsin. Ama çantan nerede? Şifacı olarak gelmiyor musun?" diye sordu Merlin. "Hayır, Gwaine'nin karısı olarak geliyorum." dedim. Arthur "Çantan olmadan gelemezsin Marie." dedi. "İki dakika bekleyin. Sakın gideyim demeyin." deyip attan atladım. Bileğim incindi galiba. Mal mısın Marie oradan atlanır mı?
Koşarak Gaius'ın odasına gittim. "Ah selam Marie!" dedi Gaius. "Merhaba ve hoşça kal Giaus!" deyip çantamı alıp fırladım. Merdivenleri beşer beşer inip avluya ulaştım. Herkes atlarını binmiş beni bekliyordu. Ben de hemen atıma bindim. Atlar niye bu kadar yüksek?
Atları dehleyip yola çıktık. En önde onlarla beraber gidiyordum. Kurtların arasında kuzu gibiydim. Kız olmak çok zor.
Yemyeşil yerlerden geçtik. İnsanlar gelip buraları mahvetmeden önce çok güzel yerlermiş. "Gwaine ve Percival'ın hala hayatta olduğunu düşünüyor musun?" diye sordu Merlin Arthur'a. Arthur "Öğrenmek zorundayım. Onlar yuvarlak masa şövalyeleri. Aramızda bir bağ var." dedi. Merlin de onayladı. "Eğer kaybolan sen olsaydın Merlin, umurumda olmazdı." dedi Arthur. İstemeden kıkırdadım. "Doğruları söylüyorum." dedi Arthur hiddetle. "Gördük." dedim ben de. Merlin de bana doğru dönüp sırıttı. Sonra aklına bir şey gelince gülmeyi kesip önüne döndü. Merlin bana trip atmanın sırası mı?
Akşam bile olmadan geldik. Arthur "Geçite göre Annis'in topraklarındayız. Pusuya çok elverişli bir bölge. Yanına bir kaç adam al ve bu hattı takip et." diye işaret verdi Elyan'a. Kanyon mu desem vadi mi desem öyle bir şeyin içinden geçiyorduk. Onlarda diğer taraftan dolaşıyorlardı.
Bir süre ilerledikten sonra Elyan ve bir kaç kişi karşımızdan geldi. Eliyle işaret ettiği yere gittik. Dağın içine oyulmuş küçük evler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merlin ve Ben
FanfictionSelam! Ben Marie. Özümde Türk'üm. Aslında Harry Potter sadece kitaplarını okuyup filmlerini izlediğim bir şeydi. Bir gün benimle neredeyse aynı olan bir kızla ruhlarımızı değiştirmeyi beklemiyordum tabi ki. Ama iyi oldu çünkü sınavlar yaklaşmıştı ;)...