Gerisi karanlık...
***
İlahi bakış açısı
Gwaine ve Agravaine, Gaius'ı alıp götürdüler. Gaius'ı atın arkasına koydular. "Gaius'ı sana emanet ediyorum. Marie'yi alıp geldiğimde yine elinde bıçak görmeyeyim." diye Gwaine, Agravaine'e üstü örtülü tehdit etti. Ardından koşarak yine mağaraya daldı. Agravaine ise elleri belinde oflayarak etrafa bakındı.
Gwaine mağarada aşağı doğru koşarken kendine kızıyodu. Yine onun yüzünden Beth'e bir şey olduğunu düşünüyordu. Sabah onu dikkate alsaydı belki başına bir şey gelmeyecekti. Gwaine yanlış düşünüyordu.
Marie'nin yanına vardığında onu hemen kucakladı. Hızlı adımlarla geriye döndü. Dışarı çıkarken ara sıra Marie'ye bakıp "Ben tam bir aptalım!" diye söylenip durdu.
Atların yanına geldiğinde Marie'yi kendi atının arkasına koydu. Agravaine'de kendi atına binince hızla oradan uzaklaştılar...
***
Marie'nin bakış açısı
Kafamı presliyorlar mı acaba? Karpuz gibi patlayacak bence.
Kendime geldiğimde gözlerimi araladım. Etrafa baktığımda odamdaydım. Merlin'in yatağı boştu. Odada kimse yoktu. Ellerimle başımı tutup ofladım. Lanet ağrı...
Bir süre yatak keyfi yaptım. Ardından ayağa kalktım. Oda döndü. Pardon dönen beynimmiş. Oda neden dönsün dimi?
Üstüme baktığımda paçavrası çıkmış mükemmel yeşil elbisemi gördüm. Yırtık pırtık olsa bile güzeldi. Ama ben güzel değildim. Ben bu elbiseye layık değilim! Gene kafayı yedim sanırım.
Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimi def ettim. Kapıya doğru yavaş adımlarla gittim. Açıp diğer odaya geçtim.
Yatan Gaius'ın başında ki Merlin'i görünce ağlayasım geldi. Başka bir sandalye alıp yanına oturdum. "Özür dilerim. Kendimden utanıyorum." dedim kısık sesle. Utanıyordum cidden. Her ne kadar geleceği değiştirmek istesem de bunu yapmalıydım. Söylemesem ortaya daha fazla olasılık çıkacaktı ve zaten benim gelmemle beraber oluşan olasılıklar bana yetiyordu.
"Neden?" diye sordu sakince Merlin. "Sırrını açığa çıkardım.Bunu yapmamalıydım." dedim. "Marie ölebilirdin." dedi. "Ama Morgana sırrını öğrendiyse..." "Öğrenmedi." deyince içime su serpildi. Öğrenirse ayvayı yemiştik.
"Agravaine'nin yaptıklarını biliyorsunuz değil mi?" diye sordum. "Biliyoruz. Arthur'a söylemeliyiz." dedi Merlin. Gaius "Söyleyemeyiz. Arthur'un ona ne kadar değer verdiğini biliyorsunuz." dedi. Haklıydı. Ona inandırmamız imkansızdı. "Bir şekilde öğrenicek." deyip elimi yumruk yaptım. İstemsiz oluyordu. O adam haddini aşmıştı. Ölümü elimden olacaktı. O kesin....
Kapının çalmasıyla hepimizin kafası girişe döndü. Arthur içeri girip ortada durdu. "Sanırım üçünüze de bir özür borcum var." dedi. Merlin de "Bana değil, onlara borçlusun." dedi. Arthur onu onayladı ve izin istedi. Merlin'in aklına bir şey gelmişti. Bakışlarından belli oluyordu.
"Yani bu sabahı kendime ayırabilir miyim?" diye sordu. Arthur tabi ki altta kalmayarak "Evet, bu sabah odamı temizlemek, zırhımı parlatmak ve çamaşırlarımı yıkamak için ayırabilirsin." dedi. "Kendini nasıl affettireceğini çok iyi biliyorsun." deyip Merlin yerinden kalkıp Arthur'un yanından gıcık bakışlarla yürüyüp dışarı çıktı.
"İyi misiniz?" diye soru sorduğunda Gaius'ın cevaplaması umudu ile sustum. Cevaplayınca ben konuşup "Lordum oturmak istemez misiniz?" diye yanımdaki boş sandalyeyi gösterdim. İkiside bu halime güldüler çünkü resmi sıfatlar bende komik duruyordu. Kral'ım, Lordum, Leydim vs. "Lütfen bana sadece Arthur de... En azından burada." deyip yanıma oturdu.
"Bir hata yaptım..." "Arthur,doğduğundan beri sana ben bakıyorum. Seni sana ihanet edemeyecek kadar sevdiğimi bilmen gerekirdi." Arthur bu sözler karşısında bi kaç saniye tökezledi. Bende o sırada kaç gündür içimde tuttuğum ağlamaları bastırmaya çalışıyordum.
"Gaius... Sizi kim kaçırdı?" "Bilmiyorum ama Morgana ile işbirliği içinde olduklarına eminim" dediğinde kafamla onayladım. Saçma bir tepki verip "Salak adam beni öldürecekti. Ama o an öyle olmasaydım onu fena benzetirdim. O mu beni öldürecekti? Nah!" deyip hareket çektim. Ciddi ortam yerle bir olmuştu. Mükemmel.
Onlar beni tınlamamaya karar vermiş olacak ki konuşmaya devam ettiler. Bende onları tınlamayıp odama geçtim. Bir tanecik olan kıyafetim kirlendiği için yenisini yapmak istedim. Yan tarafta Kral bulunuyordu. Yaptığım biraz fazla riskli idi ama dışarı çıkmak için yapmalıydım.
Yerde bulduğum kumaş parçasını aldım. Bir saniye... Benim asam en son yere düşmüştü. Nereye gitti ?!
Koşarak odadan fırlayınca ikiside bana baktı. "As... Yani çubuğum nerde?! Hani babamdan bana yadigar olan!" dedim. Az kalsın asam diyordum. Arthur sakince "Gwaine onu kendine aldı." deyince elimi alnıma vurdum. "Bunu bana nasıl yaparsınız?" diye ağlamaklı söylendim. Şimdi dışarı böyle çıkmak zorundaydım. Onlar benim halime gülerken bende oflayarak dışarının yolunu tuttum. Şimdi kim bilir neredeydi bu adam?
***
Arkadaşlar oy sayısı çok az. Ben burada o kadar emek veriyorum. Keşke hayalet okuyucu olmasanız da oylayıp yorum yapsanız 😥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merlin ve Ben
FanfictionSelam! Ben Marie. Özümde Türk'üm. Aslında Harry Potter sadece kitaplarını okuyup filmlerini izlediğim bir şeydi. Bir gün benimle neredeyse aynı olan bir kızla ruhlarımızı değiştirmeyi beklemiyordum tabi ki. Ama iyi oldu çünkü sınavlar yaklaşmıştı ;)...