Belimde ki ve bacağımda olan acıyı umursamamaya çalışarak Gwaine'nin odasına gittim. Kapıyı tıklattım. "Gel!" dediğini duyunca içeri daldım. Hemen kapıyı kapattım. Sandalye var mı diye bakındım. Yoktu. Ofladım.
Gwaine'nin eline şişeyi tutuşturdum. Gwaine yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geçti. Oturmam için elini yanındaki boşluğa vurdu. Bende kendimi attım. Şu an fark ettim de niye tişört yoktu bu adamın üstünde? Kafamı duvara yaslayıp "Her geleni üstsüz mü karşılarsın?" diye sakince sordum. Artık dermanım kalmamıştı. Acil uykuya ihtiyacım vardı. "Hayır tatlım. Bu gösteri sana özel." deyip güldü. Ben buna gülme demiştim!
Gwaine şişeyi açıp içti. Yüzünü buruşturdu. "Ben yaptım. Nasıl olmuş?" deyince anında surat ifadesini düzeltip "Mükemmel!" demesi kahkaha atmama sebep oldu. Ben kahkaha attıktan sonra bana bakıp "Çok güzel gülüyorsun." deyince bu sefer ben kaldım. Surat ifademe bakıp bu sefer o kahkaha attı.
"Sen onu içtiğine göre bende gideyim artık." diye tam kalkmıştım ki kolumdan çekip beni geri oturttu. Bağırıcam artık. Herkes duysun. Kolumdan çekmeyin yeter ama ya! "Bırakmama sebebinizi alabilir miyim acaba?" deyip ofladım. "Daha yeni geldin?" dedi sorarcasına. "Evet. Yeni geldim fakat odama gidip uyuma isteğim şu an birinci sırada." dedim. O da "Birlikte uyuyalım?" dedi tekrardan sorarcasına. "Yavaş." diye istemsizce mırıldandım. İç sesim at sesi çıkarıyordu. "Ne olur sadece uyayacağız."diye çocuk gibi. "Gaius bilmiyor. Beni uzun süre göremeyince endişelenir."
"Tek derdin bu mu? Bekle beni." deyip üstüne tişötünü hızlıca geçirdi. Çizmelerini inanılmaz bir hızda ayağına geçirip kapıdan çıktı. Percival haklıymış. Odasına giren çıkamıyor. Kafamı duvara yaslayıp kolumda ki dantellerle oynamaya başladım. Eminim Gaius'ın yanına gittiğimde bana kızacaktı. Ama ne yapayım yerimden kalkamayacak kadar yorgundum. Belimin ağrısı da işin cabası.
Yaklaşık 5 dakika boyunca sadece kolumda ki dantellerle oynadım. Kapı aniden açılınca irkildim. Baş parmağımla damağımı ittirdim. En azından bu hareketimi Gwaine görmedi. Yoksa gene soru sormaya falan başlar. Hiç çekemem.
Gwaine'nin elinde beyaz bir kumaş vardı. Bir saniye... O benim geceliğimdi! Şortlu idi o! Ben ona nasıl açıklayayım? En iyisi onun görmemesini sağlamak.
"Hey! Senin geceliğini de getirdim. Gaius verdi." deyince ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Gwaine bana geceliğimi fırlatıp "Hadi giysene!" dedi. O bana bakarken ben nasıl giyinebilirim acaba!
Gwaine çizmesini çıkardı. Ardından tişörtünü çıkarıp yere fırlattı. Fırlattığı tişörtü yerden kaldırdım. "Bu böyle mi konulur be!" diye kızdım. Tişörtü dürüp ayaklandım. Masaya koydum. "Şimdi yatağına girip yatıyorsun. Gözlerine kadar örtüyü çekiyorsun ya da kafanı yastığa gömüyorsun. Kısaca bana bakmıyorsun." deyince "Şura da bir yerde paravan olacaktı ben genelde kullanmadığım için." deyip kalktı. Dolabının arkasından açılmamış bir paravan çıkardı. Benim için açtı. Teşekkür edip paravanın arkasına geçtim.
Yeşil elbisemi çıkarıp paravanın üstüne koydum. Beyaz şortlu geceliğimi hızlıca üstüme geçirdim. Hangi akılla bu şortu bu kadar kısa yaptıysam. Rahat olmak isteyen sen değil miydin? Canım iç ses şu an hiç zamanı değil. Gerçekleri başıma kakıp durma!
Paravanın kenarından tutup başımı gösterecek şekilde Gwaine'ye baktım. Yatakta oturuyordu. Düşünceli gibiydi. "Gwaine şimdi gözlerini kapatıyorsun. Ben yatağa giriyorum. Örtüyü üzerime çekiyorum. Ondan sonra gözlerini açıyorsun." derken bana baktı. "Hadi güzelim. Eninde sonunda göreceğim zaten. İlk sevgilinle evleneceğim diyen sendin." diye hayıflandı. Bi yönden haklıydı. Gwaine benim kocam olacaktı. Geleceği düşünmeden hareket etmiştim. Umarım büyük sıkıntılar yaratmazdı. "Peki. Tamam ama öyle direk bakarsan geri kaçarım. Ayrıca geceliği ben tasarladım. O yüzden hiç bir yerde görmemiş olabilirsin." diye önceden tembih ettim. Ne olur ne olmaz.
Ellerimi önümde bağlayıp derin nefesler alıp verdim. En fazla ne olabilirdi ki? Evet. Her zaman bu soru sayesinde yüksek cesaretim olmuştur. Genelde olaylara da balıklama atlayışımın da sebebi buydu.
Ellerimi iki yanıma salıp paravanın arkasından çıktım. Hiç durmadan yatağa ilerleyecektim ki Gwaine'nin gülüşü beni durdurdu. O na baktım. Bana sırıtarak bakıyordu. Arada sırada da wuhuu tarzı sesler çıkarıyordu. Onu umursamadan yatakta yanına oturdum. "Senin bakmalarına doyum olmaz ben yatıyorum." deyip örtüyü kaldırıp içine girdim. Duvara yapışık bi şekilde yatmaya başladım. Ardından yatağın yanı bi havaya kalktı ardından terkardan indi. Gwaine yanıma yatmıştı. Ne yapıyoruz canım kalbim? Sakin oluyoruz. Hızlı atmıyoruz. Değil mi?
Gwaine'nin bana sarılacağını anladığımda anında sırt üstü yattım. Gwaine kıkırdayıp "Kaçamazsın yumuşağım." dedi. Kolunu karnımın üstüne atıp kendine doğru çekti. Kaçacak bir yol bulmalıydım. Ama yoktu. Hayır. Vardı. Kolunun üstünden yuvarlanıp duvara yapıştım. Bu sefer o da bana doğru yuvarlanacaktı ki "Ay yeter!" dedim. "Pes ediyorum. Herkes istediği gibi yatsın mı?" diye soruma "Yatsın!" diye cevapladı.
Yüz üstü yatıp bacaklarımı açtım. Bir ayağım düz dururken diğerini kıvırdım. Gwaine yatış tarzım yüzünden yatağın ucunda düşecek gibiydi. "Emin misin?" diye tekrardan hak tanıdım. Yoksa cidden yataktan düşecekti.
"Ortak bir yatış tarzı bulmalıyız." deyince onu onayladım. "Ben normal sırt üstü bir şekilde yatıcam. Sen de istediğin şekilde yat ama beni düşürme." dedi. Ben de sırt üstü yattım. Sonra oflayıp ona doğru yan yattım.
Gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapatınca saçlarımın okşandığını hissettim. İyice mayıştım. Daha akşam bile olmamıştı. Olsun. Uyumanın zamanı olmaz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merlin ve Ben
FanficSelam! Ben Marie. Özümde Türk'üm. Aslında Harry Potter sadece kitaplarını okuyup filmlerini izlediğim bir şeydi. Bir gün benimle neredeyse aynı olan bir kızla ruhlarımızı değiştirmeyi beklemiyordum tabi ki. Ama iyi oldu çünkü sınavlar yaklaşmıştı ;)...