Önüme çıkan yüzlerine aşina olduğum askerlere aynısını yaptım. Sonunda Kral'ın taht odasına ulaşmıştım. Kapıyı açıp içeri daldım. Asamı saklamıştım.
"Erkencisin. Kim odadan çıkmana izin verdi?"
"Sıkılmıştım. Ben de lordumu göreyim dedim."
"İyi yapmışsın. Elbise üzerinde mükemmel durmuş."
Gidip kucağına oturdum. Gwaine'e ne hesap verecektim bilmiyordum. "Seninle özel bir şey konuşmam lazım. Askerleri çıkarabilir misin?" deyip göz kırptım. Memnun olmuşçasına sırıtıp onlara çıkmasını emretti. Askerler odadan ayrılınca hemen asamı çıkarıp hafızasından benle alakalı anıları silip bayılttım. Diğer askerlerin hafızasını da zar zor sildim.
5 günde asamı almaya başarmıştım. Hem de düğün elbisem olmuştu. Ehehehehe.
Mutlu bir şekilde Camelot'taki odama ışınlandım. Gaius'ın odasına çıkıp selam verdim. Beni görünce şaşırıp hemen gelip sarıldı. Ah kıyamam.
"Keşke haber verseydin."
"Özür dilerim. Böyle olması gerekti."
"Üstündeki elbise..."
"Düğün elbisem. Az kalsın evleniyordum."
Ağzı açık kalmıştı. "Sıkıntı yok bir daha bana bulaşamazlar. Ama asıl anlamadığım, o krallık ne alaka benim asamla. Nasıl buldular?"
"Yakında çıkar kokusu. Bir daha sakın öyle habersiz kaybolma. Bütün krallıkta seni aradılar. Sonra Merlin başka bir ülkede meyhaneye gittiğini söyledi."
"Ağzıma şarap bile sürmeyen ben..."
Gaius'la konuşmamı sonlandırıp onun kumaş deposundan kumaş aldım. Odama geçtim. Yeşil elbisemi yeniden oluşturdum ve giydim. Bu kırmızı elbiseyi katlayıp dolabıma koydum. Kesin buruşacak.
Canım Kral'ımıza haber vermeme gerek var mıydı? Yoktu bence. Ne gerek var ya? Kendimi koridora attım. Gwaine'i bulmaya çalışacaktım. Yanımdan geçen gün karşılaştığım güzel kadın geçti. Durup bana baktı. "Buyur canım?" dedim ben de durup.
"Geçen sefer tanışamamıştık. Ben Mary."
"Ben de Marie. Tanıştığıma memnum oldum."
"Ah ben biliyordum ama krallık bilmiyordu. Tebrikler, her nasıl bir oyun oynadıysan bütün krallıkta tanınıyorsun."
Ne? Demek ki her geçen o yüzden bakıyordu. Oyun mu? Ablacım ne diyorsun?
"Ah abla ne oyunu?"
Ben abla deyince bütün suratı değişti. Baya sinir oldu. Oysaki benden en fazla 1-2 yaş büyüktür. Cidden baya güzel.
"İlk önce herkes kayboldun sandı ve hakkında arama emirleri çıktı. Sonra öğrendik ki meyhanelerde sürtüyormuşsun."
"Ablacığım önerdiğin bir meyhane varsa söyle."
Göz devirip gitti. Arkasından "Abla ben seni çok sevdim. Sonra tekrar sohbet edelim!" diye bağırdım. Seke seke koridorları dolaşmaya geri döndüm.
Tam koridorun köşesinden dönmüştüm ki Arthur ile çarpıştım. Arthur evlenmeyeydin keşke gülüm be.
"Özür dilerim Lordum."
"Ah Marie! Sen nerelerdeydin? Sonra Merlin bize meyhanede olduğunu söyledi ama inanmadım çünkü ziyafette bütün yemeği şarapsız yemiştin."
Sarıldı. Ben de sarıldım. Arthur ile sarılıyorum. Ben. Arthur. Sarılmak. Allah'ım bi de dikkat etmiş öyle yediğimi. Tutun beni arkadaşlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merlin ve Ben
FanfictionSelam! Ben Marie. Özümde Türk'üm. Aslında Harry Potter sadece kitaplarını okuyup filmlerini izlediğim bir şeydi. Bir gün benimle neredeyse aynı olan bir kızla ruhlarımızı değiştirmeyi beklemiyordum tabi ki. Ama iyi oldu çünkü sınavlar yaklaşmıştı ;)...