Bölüm 20

74 21 20
                                    

~hayatını çalan, ruhunu ve bedenini tümüyle yiyip yutan bir canavarın bulunduğu yeri, şehri, evi... unutabilir miydi insan?

„Nasıl yani? N-ne diyorsun sen Gece?"
Gözünde telaşı ve en önemlisi heyecanı görebiliyordum.

"Sadece... sadece bir amacın olmalı. Dünyada kalmanın sebebi ne olabilir Medusa? Söyle bana. Ne için buradasın hala?"

Onun bunu bilmesi gerekiyordu... çünkü tahminimce o şey hep içlerindeydi. O iç güdü, o savaşma ve direnme iç güdüsü. Ruhlarının içlerinde hapis kalmış olan bir neden... o hep oradaydı. Başından beri ve son güne, gidene ve yok olana dek hep orada kalacaktı. Mustafa bey'in amacı ailelerin onu affetmesiydi... başından beri bunu istedi, bunun için günlerce pişmanlık duydu... işte buydu asıl olay... ölüleri kurtarmanın yolu, kendilerini ve isteklerini tanımaktı... mutlak bir şekilde buydu, evet... asıl olay, kurtulmalarının yolu hep onların içinde saklıydı. Dışa vuramadılar, dışa vuramadıkları için hissizleştiler ve sonunda duygularla dolup taşan bu dünyada, hissizce kurtarılmayı beklediler. Ama başından beri kurtulmanın yolu kendi zihinlerinde saklıydı, amaçları kendi zihinlerindeki en dip köşede saklıydı, yalnızca onu bulamadılar. Tahmin edemediler. Ancak şimdi tam zamanıydı... ben onlara yardımcı olacaktım. Sonsuza kadar...

"Ben... Gece ben bilmiyorum. Bunca zaman geçirdim bu dünyada... şu halimle bunca zaman geçirdim. Ben... bilmiyorum... gerçekten bunu hiç düşünmedim biliyor musun? Bunca yıl Gece... bunca yıldır sadece bu bankta oturdum. Ve sahiden, ben hiç düşünmedim. Sadece oturdum, çaresizce bekledim. En korkuncu ise, neyi beklediğimi kendim bile hiçbir zaman anlamış değilim. Birden gitmeyi mi? Yaşamayı mı? Bir gün uyanıp, hepsinin bir rüyadan ibaret olduğunu görmeyi mi? Bilmiyorum Gece... ben sahiden neyi bekledim bunca yıldır? Ne yaptım... 7 yıl boyunca ben ne yaptım? Hissedemedim... ben yalnızdım, çaresiz, ve en önemlisi ölü. Ben her şeyi olduğu gibi kabullenmiştim. Her şey normal gelmeye başlamıştı, fakat şimdi, yanıma geldin ve bana gidebileceğimi söylüyorsun. 7 yıl hep aynı şeyleri duydum ve gördüm. Her sabah balık tutmaya gelen adamları, el ele tutuşan sevgilileri, aileleri gördüm. Onları izledim, onlarla yaşadım... konuştuklarını dinledim. Sonra, hava kararınca kayboluyordu hepsi. Sanki biliyordular bir şeyleri... sanki burası bir boşluğa aitti... bir ölüye. Şimdi ise, başka bir yere gidebilirim. Belki küçükken hayalini kurduğum cennete giderim... ama bilmiyorum Gece. Amacımı inan hiç bilmiyorum. Düşünmedim... hiç düşünmedim..."

Medusa'nın söylediği her kelime beni biraz incitmişti. Cümleleri kopuk kopuk olmasına rağmen bunun sebebinin Medusa'nın büyük şaşkınlığı olduğunu tahmin edebiliyordum. Ama hakikaten düşünmemişti. 7 yıl vakti vardı ama hiç düşünmemişti... ne acı. Bunu herkesin yapması ne acı... yıllarca yaşıyoruz, düşünmeden, sorgulamadan, hayatı anlamadan. Yaşadığımızı düşünüp, sadece mutlak olan ölüme biraz daha yaklaştığımızı hiç ama hiç anlamadan, hiç ama hiç düşünmeden yaşıyoruz belki de... 7 yıl bir boşlukta olup hiç düşünmeden bir yere hapis olmak ne berbat... en kötüsü de bunu her birimizin yapması. Tek fark, biz bunu 7 yıl boyunca değil, ömrümüzün son gününe kadar sürdürüyorduk.

"Beraber bulabiliriz. Söz veriyorum bulacağız Medusa. Sadece şimdi düşün. Seni en çok inciten şeyi düşün... kalbinin en derininden seni yaralamış olanı düşün... sadece şimdi düşün."

7 yıl düşünmemesi bir şey ifade etmezdi... Medusa eğer şimdi düşünürse, gerçeği, yani asıl amacını bulabilirdi. Çünkü o hep onun içinde saklıydı.

Bir süre düşünmüştü... uzunca bir süre. Sanırım yalnızca amacını değil, bambaşka, konudan tamamiyle bağımsız şeyleri de düşünmüştü. Bu uzun düşünme süreci nihayet sona erdiğinde, söylediği tek şey:

ÖLÜMÜN NEFESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin