Bölüm 12

145 62 44
                                    

~ Sorumluluğu kabul edenler zorluklara rağmen kazanırken, sorumluluğu reddedenler ise, çoktan kaybetmiş olanlardı.

Aynı gün içerisinde, saat 17.28

Gece odadan ani bir şekilde çıktıktan sonra erol ile ece uzun süre susup oturmuştu öylece.
Ece bir şeyleri yapamamanın verdiği iğrenç ötesi pişmanlık hissiyle yanıp tutuşurken adeta, bir şeyleri yaptığı için suçluluk hissini içinde barındıran erol da kendini suçlamadan edemiyordu.
İkisi de, içinde aylanın ruhunu barındıran andromedanın bedeninden alamıyordular gözlerini.
Ve ikisi de 9 yaşında küçük bir kızın, 17 yaşında genç bir kızın bedenine girdiği için sorumlu tutuyordular kendilerini.

Sorumluydular, insanlar yaşadıkları her şey için bir sorumluluk taşırlardı... Sorumluluğu kabul edenler zorluklara rağmen kazanırken, sorumluluğu reddedenler ise, çoktan kaybetmiş olanlardı.

Aylanın içinde ise korku vardı... bu duygu hepsinden farklıydı...
hepsinden berbat, tüm insancıl duyguların karışması gibiydi...
Korku ile başa çıkmak o kadar zordu ki, sırf bu yüzden biz insanlar kendimizi korkuya teslim ederdik... zor olan her şeye imkansızmış gözüyle baktığımız için.

Erol bir hata yapmıştı...
Bazı hatalar, bir daha geri döndürülemez felaketlere dönüşürdü...
Bu da o hatalardan yalnızca bir tanesiydi.
Bu hikayede yaşanacak ve yapılacak hatalardan yalnızca bir tanesi...
Erol yaklaşık 10 dakikadır sessizce oturduğu sandalyeden kalkıp, eceye belli belirsiz bir işaret vermişti.
Ece bunu algıladığında ikisi de küçük aylanın yanından ayrılmıştılar. Onu korkusuyla baş başa bırakmıştılar.

Az önce içinde bulundukları odanın hemen önünde ece dayanamayıp sormuştu :
"Ne oldu erol? bir sorun mu var?"
Erolun da içini ilk defa korku kaplamıştı...
Fiziksel olarak gerginlik belirtisi göstermemeye özen gösteriyordu.
Kalbi hızlı atmıyor, elleri terlemiyor, gözlerini kaçırmıyordu.
O sadece Kafasının içinde yaşatıyordu korku hissini.

"Ece ben bir hata yaptım. Biliyorum bana çok kızacaksın ama..." lafı dolandırıyordu. Lafı dolandırmayı hiç sevmeyen insanlar bile ister istemez lafı dolandırıyordular.

"O gün... Andromedanın ölmek üzere olduğu gün..."
yutkunup sözüne devam etmişti.
"Ben Senayı, geceyi o odaya getirmesi için gönderdim-"

Tam sözüne devam etmek için yeltendiğinde, Ece en anlayışlı bakışını atarak erolun kolunu okşamıştı.
"Hayır, elbette kendini suçlama. Sonuçta gece iyi bir hemşire ve senin onun yardımını istemiş olman tamamiyle en doğal hakkın."

Yanlış anlamıştı... Erolun yaptığı şey başkaydı...
Doğruyu söylemek ve söylememek arasında gidip geliyordu.
"Ece... aslın-"
"Erol hayır. Kendini suçlama bunun için. Gerek yok."
Erolun içi öfke duygusu ile dolup taşmıştı...

"Ece beni bir dinle!" sesi yükselmişti...
Fakat hastanenin koridorunda neredeyse hiç insan yoktu.
Yine de fısıldayarak konuşmuştu.
"Bir dinle..."
Eceyi ürkütmüştü bu ani çıkışması, ancak bir şey söylememişti.
"O gün bir hata yaptım... Geceyi oraya başka bir nedenden dolayı çağırdım. Yoksa koskoca hastanede onun dışında hemşire mi kalmadı tanrı aşkına? Bu kadar aptal olabildiğine inanmıyorum."

Aptallık... Ecenin duygularını incitmişti erolun dilinden dökülen kelimeler.
Aptal kelimesinden ölesiye nefret ediyordu.
Aptallık kime göre ve neye göre aptallıktı ki?
Birine göre zekice gelen, başkasına göre aptallık olabilirdi. Bunu bir kavramın içine sığdırmaya çalışmamız asıl aptallıktı.

Erol eceyi incittiğini biliyordu... her şeyin farkında olduğu kadar, bunun da farkındaydı.

Derin bir iç çekmişti, ve konuşmaya kaldığı yerden devam etmişti.
"Üzgünüm, bunu söylemek istememiştim. Ama şu an senin duygularının incinmesinden de önemli sana bu söyleyeceklerim. Ece ben kendimi berbat hissediyorum... Lütfen lafımı bölme bundan sonra olur mu? Çünkü sana anlatacaklarım seni ve kızını ilgilendiriyor..."
önünde durup konuştukları odanın camından görünen aylaya bakmıştı bir de...
"Ve onu... en çok onu."
Derin bir nefes alıp anlatmaya hazır olduğunu fark ettiğinde, konuşmaya başlamıştı.

"Andromedanın durumu çok feciydi... Öleceğini biliyordum. Bunun için kahin olmaya gerek yoktu, Medikal zekaya sahip olmak yeterliydi. Ve gecenin durumundan da haberdardım. Ve düşündüm ki... neden..."
tekrar yutkunmuştu... boğazında oluşmuş olan düğümü çözmeye çalışıyordu.
"Neden onu hayata döndüremesin ki? Bu mümkündü... Ölmek üzere olan birini hayata geri döndürebiliyorsun. Siz bunu yapabilecek güce sahipsiniz. Ancak işler umduğum gibi gitmedi... Gece andromedayı kurtarmak yerine, aylayı andromedanın bedenine soktu. Ve bunun tek suçlusu benim..."
Boğazında ki düğümler çözülmüştü...

"Erol bunu nasıl yaparsın! Gece daha güçlerinin farkında değildi... Evet, işte kilit nokta bu. Gece henüz güçlerinin farkında değilken onu bu amaçla nasıl ölmek üzere olan birini kurtarmak için çağırırsın. Hayır, yalnızca sen değil ben de aptalım. Az önce daha bunu düşünmedim. Sen onu yardım etmesi için bile çağırsan aynısı yaşanırdı... Oraya hiç çağırmaman gerekirdi. Ben de aptal gibi... ah!"
İçinden kendine ve erola hakaret ediyordu ece.
Düşünmemişti... ikisi de düşünmeden haraket etmiştiler.

Erolun tek amacı, Genç bir kızı ölümden kurtarmak iken, başka birilerine kötülük yapmıştı.
Geceye çok büyük bir kötülük yapmıştı.

Ve korkan aylaya, çaresiz olan eceye...
Bedeni başka bir ruh tarafından yaşatılacak olan andromedaya...
En büyük kötülüğü de kendine yapmıştı.
Pişmanlığı yaşatacaktı artık zihninde...
Ve tek bir hata, böylesine büyük acılara sebebiyet verecekti...

Suçlu ve suçsuz, masum ve mahkûm, ölüm ve yaşam... bu hikaye böyle başlamıştı...
Peki ya nasıl bitecekti?

==========================

Merhaba sevgililerim, nasılsınız? umarım iyisinizdir.
Bu bölüm biraz kısa oldu fakat zaten asıl amacı bir olaya açıklık getirmekti.
Bugün size çok merak ettiğim bir şey soracağım... Geçenlerde bu soruyu bir hikayede görmüştüm ve ben de delicesine merak ettim.

~ En sevdiğiniz karakter hangisi?

Gelecek bölümde görüşme dileğiyle 🖤

ÖLÜMÜN NEFESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin