Sonsöz

111 13 10
                                    

Yazardan sonsöz

Merhaba sevgili okurlarım... Bu benim yazdığım dördüncü romanım, ancak şunu itiraf etmeliyim ki, hayatımda hiçbir hikayeyi böyle içtenlikle yazmadım... her karakter ayrı ayrı özeldi benim için... ve her karakter farklı bir yer edindi kalbimde. Biliyorum, sizin de kalbinizde yer edindiler...

Hepsinin acıları farklıydı, evet... her bir karakterin apayrı bir hikayesi, apayrı bir hüznü vardı. Kalplerinin en derinliklerinde gizledikleri şeyler vardı... kayıp geçmişler, asla sahip olmayacakları gelecekler...

Ölüm, pişmanlık, aşk, hüzün ve yalnızlık... acı veren yalnızlıkların sonucunda oluşan ölümler... acı veren hataların sonucunda ortaya çıkan ve asla dinmeyen pişmanlıklar...
Ne acı ki, her birimiz bu tarz şeyler yaşadık. Her birimiz yalnız kaldık, yeri geldi saatlerce ağladık. Yeri geldi, pişmanlıktan içimiz içimizi yedi... ve yeri geldi, çok sevdiğimiz insanları kaybettik.

Ya ölüm onları bizden çaldı, ya da onları kendi içimizde öldürmek zorunda kaldık.
Ama biliyorum, her biriniz yaşadınız. Yarım kalan bir aşk yaşadınız belki... belki yarım kalan bir dostluk... belki de hiç yarım kalmanın verdiği o acıyı hissedememişsinizdir, çünkü hep yarımdır bir yerleriniz. Hep yalnızsınızdır...

Belki çoktan bıraktınız umut etmeyi... çoktan bıraktığınız saksıdaki çiçeği sulamayı, onu sevgiyle ve hevesle beslemeyi...

Ancak her ne yaşadıysanız yaşayın, yalnız olmadığınızı bilin. En azından hissettiğiniz her şeyi, aslında herkesin bir gün yaşadığını düşünün. Biz insanlar birbirine benzer varlıklarız. Uzaktan bakıldığında birbirimize yıldızlar kadar benzeriz. Ancak yakınlaşıldığında, her birimizin farklı olduğunu anlarız. Belki hepimizin bir kalbi var, hepimizin aynı sayıda organı, aynı sayıda kemiği var... lakin bizi birbirimizden farklı kılan şey, yaşadığımız hatıralardır. Onlar bizi, hepimizi farklı insanlar yapar... kimi zorbalığa uğrar, özgüveni kırılır. Kimi ailesinden birini kaybeder, hayatının en üzgün zamanlarını atlatır ve öncekinden de güçlü olur...

Herkesin kendine öz tek bir şeyi varsa, o da yaşadığı anılardır. İyi kötü, yaşadığımız her şey, bizi biz yapar.

Ayrıca izleyebileceğiniz çok film var hala, okuyabileceğiniz çok fazla kitap, dinleyebileceğiniz çok anlamlı şarkılar, yaşanacak çok anı var... ıslanılacak yağmurlar, terlenecek yazlar, güneşin doğuşunu ve batışını izleyebilecek kadar çok zaman var. İnsanız biz, anılar bizi bir bütün yapar... yaşadığımız iyi, kötü, her şey... bizi biz yapar. Bizi olduğumuz kişi yapar. Şu an düşündüğümüz düşünceyi, yaşadığımız anılar tetikler... acılarımız, ufak tefek sevinçlerimiz, özlemlerimiz, yaşadığımız iyi kötü tesadüfler... Hayatımıza giren her insan bizi biraz daha biz yapar. O yüzden sevin hayatı, sevin yaşamayı, sizi ruhunuzla buluşturan her şeyi, sevin... Her insan sevmeli, her insan ilk önce kendini sevmekle başlamalı... çünkü kendini sevmeyen bir başkasını nasıl sever ki? Kendinizi sevin, ruhunuzu sevin, saçınızı, yüzünüzü, vücudunuzu sevin... yaşadığınız her anı, hayatın size getirdiği sürprizleri sevin. Her daim bitmek bilmeyen ve asla tükenmeyen bir umut olsun içinizde...

Hayatın çok fazla kötü yanı var, evet biliyorum ama, inanması zor olsa bile iyi olan şeyler var. İyi insanlar, güzel yerler var... O azlığı sevin siz de... gökyüzünün bile kirlenebildiği, suyun bile pisleşebildiği bu dünyada siz temiz kalın. Çok mu zor? Her şey kötü, her şey boş, diye yakaracağınıza, bir şeyler değiştirmeye çalışsanız inanın ki böyle olmazdı... Hayatınızı güzel yaşayın, anlamlı yaşayın...

Şimdiyse, teşekkür etmenin vakti geldi sanırım...
Öncelikle bu uzun yolda yanımda olan herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Tüm okurlarıma, anneme, babama, sevgilime ve en yakın arkadaşlarımdan biri olan, kardeşim gibi gördüğüm Tülin'e, çok teşekkür ederim.

Gerçi şunun da oldukça farkındayım ki, şimdi birçok okurum bana kızacak. "Böyle son mu olur, kitap dediğinin belirli bir sonu olmalı!" Diyeceksiniz, bunun da oldukça farkındayım. Ancak gerçekçi mi sizce bu dediğiniz? Sonlar... sonlar benim için yalnızca belirsizlik demektir. Tıpkı ölümün bizi nereye sürükleyeceği bilinmediği gibi, mutlak sonda neler olacağını da hiçkimse tahmin dahi edemez. Yüreklerinize bakın ve size en uygun gelen sonu seçin... bu hikaye nasıl son bulmalı sizce?
Rüzgar kurtulmalı mı? Yoksa Gecesini terk etmemek için sonsuza dek dünyada kalmayı göze mi almalı?
Ece ve Erol ikilisine ne olmalı? Eski günler hatırına birleşmeliler mi sizce? Peki ya Sena...
ona ne olmalı? Artık mutluluğu hak etmiyor mu sizce? Ama bunu yalnızca kendi yüreklerinize bakınca görebilirsiniz... Asıl sonu nasıl bu hikayenin? Yoksa her şey sonsuz bir döngü halinde ilerleyip bir son bulmayacak mı?
Siz nasıl isterseniz öyle bitsin bu hikaye... içinizden nasıl bitirmek geliyorsa, öyle bitsin... bırakın, buna da o güzel yüreğiniz ve ruhunuz karar versin.

ÖLÜMÜN NEFESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin