Çantamı tek omzuma asıp kızlara el salladım ve yurt odasından çıktım. Bugün dans provamız vardı. Okulun dans kulübundeyim ve her yıl katıldığımız yarışma için prova yapacaktık bugün.
Seke seke merdivenlerden indim ve yurttan çıkıp okula yöneldim. En alt kata inip bizim için ayrılan büyük boş sınıfa girdim. Tabii ben boş sanıyordum bizimkiler çoktan gelmişti. Gülümsedim ve çantamı onların çantasının olduğu yere bıraktım. Ardından onlara yöneldim. "Emir bugün gelemeyecek. Bir işi çıkmış. Zaten daha koreografiyi bile hazırlamadık."
Beni onayladıklarında gülümsedim ve bende onlar gibi yere oturdum. Ekibin geri kalanını bekliyorduk. Birkaç kişi geldikten sonra kapı yeniden açılmıştı. Mert ve Kaan'ı kapıda gördüğümde kaşlarımı çattım. "Pardon boş sınıf arıyorduk." dedi Kaan. Mert merakla içeri bakıyordu. "Burası neresi?"
"Dans kulübü." Mert benim sesimi duyduğunda şaşkınca baktı. Ardından yalaka bir şekilde güldü. "Ooo... İnek hanım, sizi böyle yerlerde görürmüydük?"
Gözlerimi devirdim. Şu Mert isimli deve yüzünden ölmezsem başka kimse yüzünden ölmem. Kerem bir elini omzuma atıp beni kendine çekmişti. "Pelin bizim olmazsa olmazımız. Bu kulüp o olmadan bir hiç."
"Abartma Kerem." dedim göz devirip.
"Bizde bugün sizi izleyebilir miyiz?" Mert'in sözleriyle kaşlarımı çattım. Neden bizi izlemek istiyor ki? Kerem omzumda ki elini çekmeden Mert'e baktı. "Neden olmasın?"
Mert ve Kaan gülerek içeri girmişti. Bizim gibi yere bağdaş kurarak oturmuşlardı. Eksik olan kişilerde geldikten sonra konuşmaya başlamıştık.
"Bence önce şarkıya karar verelim ona göre bir karografi hazırlarız." dedi Nazlı. Toprak geriye yaslandı ve bir elini Nazlı'nın beline atıp kendine çekti. Yine serseri tavrını takınmıştı. "İyi fikir sevgilim."
"Bir şarkı düşündünüz mü?" dedim başımı kaşırken. Birkaç kişi başını olumsuzca sallamıştı. Kerem bana baktı ve konuştu. "Fairytale ne dersiniz?"
"Alexander Rybak mı?" dedim heyecanla. Hızlıca başını salladı. "Harika fikir!" dedim ellerimi çırparak. Küçük bir çocuk gibi göründüğüme eminim. Sonra bizim ekibe döndüm. "Siz ne dersiniz?"
"Ben şarkıyı hiç dinlemedim." Bir kaç kişi daha Yunus'a katılmıştı. Hızlıca telefonumu çıkarttım ve şarkıyı açtım.
"Kesinlikle bu şarkıyı kullanmalıyız!" demişti Hilal heyecanla. "Hadi çalışmaya başlayalım."
Uzun bir süre koreografi hakkında konuştuktan sonra "O zaman anlaştık!" dedim gülümseyerek. Herkes beni onaylamıştı. Koreografi için birkaç hareket belirlemiştik. Ekibin bir kaçı eksikti. Bu yüzden çok fazla şey konuşmamıştık.
"Siz ne için bu kadar hazırlanıyorsunuz?" demişti Mert. "Liseler arası dans ve şarkı yarışmasına. Üç yıldır birinci oluyoruz." Kerem konuşmuştu.
"Peki şarkıyı kim söylüyor?" dedi Mert. Kerem bir elini omzuma attı ve konuştu. "Tabii ki de Pelin. O olmasa belki yarışmayı kazanamazdık bile."
Gözlerimi devirdim. Abartıyordu. "Ufaklık!" Sinirle Mert'e baktığımda konuşmama izin vermeden konuşmuştu. "Giderek daha çok ilgimi çekiyorsun." dedi ve Kaan'la beraber kulüpten çıktı. Herkes garip garip bakmaya başlamıştı. Bende dahil. Bu da neydi şimdi? Ayrıca sürekli bana bu cümleyi söylemesinden bıktım. Nasıl ilgisini çekiyorum ki?
"Neyse, bir sonra ki provada görüşürüz." dedim ve ayağa kalkıp çantamı aldım. Bizimkilere el salladım ve çantamı tek omzuma asıp kulüpten çıktım. Koridorda ilerlerken birden bire kolumdan çekilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Mi?
Teen Fiction"Mert?" Mert'de dahil tüm gözler bana döndü. Tüm dikkatler benim üzerimdeyken böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirim ki? "Efendim?" dedi sorgularcasına. Söylemekle, söylememek arasındaki, ip incecik bir çizgi var derler ya hani... İşte tam da orada d...