BlackSky73 'ün katkılarıyla...
DAMLA ÖZSOY
Kantine indikten sonra kahvelerimizi alıp bir masaya oturmuştuk. Pelin kahvesini masaya bırakıp bana baktı. "Bugün Kaan'la hiç konuştun mu?" dedi kaşlarını kaldırarak.
Başımı yavaşça iki yana salladım. Bırak konuşmayı, hiç gözgöze bile gelmemiştik. Haftasonu da hiç görüşmemiştik.
Flörtleşmeye başladığımız zamandan beri her sabah o benim yanıma gelmişti. Hatta okula bile beraber geliyorduk ama bugün hiç konuşmamıştık. Düşününce bu hali tuhaftı.
"Niye sordun ki? Bir şey mi oldu yoksa?" dedim endişeli sesimle. Başını yavaşça iki yana sallayıp kahvesinden bir yudum daha aldı. "Hayır ama morali bozuk gibiydi. Bende seninle bir sorun yaşadı sandım." Gözlüğünü düzeltip arkasına yaslandı.
Sinem birden rahat oturuşunu düzeltip gözlerini irileştirdi. "Sana bir öküzlük falan yapmadı dimi o hovarda?! Bak varsa öyle bir şey söyle kırayım ağzını burnunu!" Hiddetli sesi irkilmeye sebep olmuştu. Bir gün Kaan'ı döverse gerçekten rahatlayacak. Ancak henüz öyle bir durum yok.
Ellerimi hızla iki yana salladım. "Hayır, hayır. Bana gerçekten çok iyi davranıyor."
Yalan değil. Bazen bu kadar iyi davranmasına ben bile şaşıyorum. Her ne kadar iki yıldır ondan hoşlansamda neredeyse hiç konuşmuşluğumuz yoktu. Bu kadar olacağınıda hiç tahmin etmemiştim.
Sinem tek kaşını kaldırarak beni süzdü. "Emin misin?" Kaan'ı tahminen ne zaman sevmeye başlar? Omuzlarımı düşürüp başımı salladım ve kahvemden bir yudum aldım. "Eminim... Başka bir şey olmuştur, sorarım bugün."
Kahvelerimizi bitirdikten sonra sınıfa gitmek için merdivenlere yönelmiştik. Sınıfın girişinde telefonla konuşan Kaan'ı gördüğümüzde kolumu dürten Pelin'e baktım. "Kolay gelsin." dedi gülerek ve koluna taktığı Sinem'le birlikte sınıfa girdi. Göz devirip yavaş adımla Kaan'ın yanına yöneldim.
Derince oflayarak telefonu kapattığında kaşlarımı havaya kaldırdım. "Bir sorun mu var?" dedim şirin sesimle gülümseyerek.
Aniden bana doğru döndüğünde istemsizce irkildim. Kaan iri gözlerini düzeltip sakin bir nefes verdi. "Yok bir şey, önemsiz." dedi ve telefonu hızla cebine koydu.
"Emin misin, kimdi o?" dedim kaşlarımı havalandırarak. Kaan birden kaşlarını çattı. "Ne sorup duruyorsun?! Önemsiz dedik ya! Ne bu böyle sorguya çeker gibi?!" Birden bağırmasıyla bir adım geri gittim. Bana bağırma hakkını ona kim vermişti?
Kaşlarımı çatıp Kaan'ı omzundan ittim. "Sen bana bu şekilde bağıramazsın! Seni düşünende kabahat! Bir daha sakın yanıma gelme!" Ani sinir patlamasıyla ağzımdan çıkanları asla kontrol etmiyordum. Hızlı adımlarla sınıfa girdiğim sırada zil seside bana eşlik etmişti.
Sinirle sırama oturduğumda Sinem arkadan bana eğilmişti. Pelin'de arkasını dönüp gözlüğünü düzeltti. "Noldu?" diyen Sinem'e cevap vermek için yavaşça arkamı dönüm. "Olmadı bir şey!" Cümlemi bitirir bitirmez sınıfa giren Kaan ve Mert ikilisinden saniyeler sonra sınıfa giren Yeliz hocayla üçümüzde ayağa kalktık.
Bu sırada önündeki boşluktan yararlanarak Mert kendi yerine geçmişti. Aynısını da Kaan Pelin'e yapmıştı. Mal! Kıymet bilmez akılsız!
***
Konuyu yetiştirmek için Yeliz cadısı bizi tenefüse çıkarmamıştı. Öğle arası zili çaldığında kitabımın kapağını hızla kapattım ve kimseyi beklemeden sınıftan çıktım. Zaten regldım birde bu tuzu biberi olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Mi?
Teen Fiction"Mert?" Mert'de dahil tüm gözler bana döndü. Tüm dikkatler benim üzerimdeyken böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirim ki? "Efendim?" dedi sorgularcasına. Söylemekle, söylememek arasındaki, ip incecik bir çizgi var derler ya hani... İşte tam da orada d...