Öğretmenlere saygım daima sonsuzdur. Ancak hiç kimse benden bu öğretmene saygı duymamı beklemesin. Yücel hocanın bilgi kapasitesi kesinlikle çok fazla. Ama bir öğrenmene göre fazla garip. Ayrıca asla eşit bir öğretmen değil. 'Hoca bana taktı.' cümlesini bazı öğrenciler için sonuna kadar karşılıyor.
"Anladınız mı?" demişti kabaca Yücel hoca.
Bende dahil herkesten onaylar mırıltılar çıkmıştı. Kimsenin Yücel hocayı yeniden çekecek hâli yoktu anılaşılan. Hiç değilse ilk anlattığında anladığım için seviniyorum. Yoksa Yücel hocayı bir kez daha asla çekemem. Yücel hoca pencere kenarı ve orta sıranın arasında dururken yutkundu. "Pekâlâ..." dedi kapaca.
Yavaş adımlarla orta sıra ve duvar kenarının arasına geçti. Duvar kenarında Sinem ve Damla'ya baktı. 'Hoca bana taktı' cümlesini karşıladığı öğrenciler arasında Damla ve Sinem'de vardı. Yücel hoca yavaşça tek kaşını kaldırdı. "O zaman soru soralım. Damla, anladıysan sen cevaplayabilirsin."
Damla sinirle soludu. Geçen sene Sinem ve Damla ayrı ayrı Yücel hocayla kavga etmişti. Üstelik bende onların tarafındaydım ancak Yücel hocanın derdi sadece kavga edenleydi. Damla sinirle soludu ama ardından yamacık neşeli sesi duyulmuştu. "Tabii hocam."
" 'Bütün bitkiler fotosentez yapar. Aslan bir bitkidir. O halde Aslan fotosentez yapar.' Bu akıl yürütmede hangi gerçekçilik bulunmamaktadır?"
Damla yavaşça iç çekti. Çok daha güzel ve mantıklı sorular varken bu soru niyeydi? Damla kaşlarını çattı. "Çok mantıksız bir soru olduğunun sizde farkındasınızdır umarım hocam. Ama ben yine de cevaplayım. Bilgi doğrusu bunmamaktadır."
"Bravo hiç değilse bunu fark edebiliyorsun." Bence bu Yücel hocayı öldürmek için gayet haklı bir neden. Zaten tuhaf bir öğretmen ve böyle gıcık davranınca öğrencileri iyice kendinden soğutuyor. Yan sıradan gelen fısıltı sesleriyle yüzümü buruşturdum. Kimden geliyordu bu ses? Sesi dikkatlice dinlediğimde gittikçe netleşmeye başlamıştı. Bu bariz bir şekilde Mert'in sesiydi. Resmen dersin ortasında Kaan'la gülüşüyorlar.
"Hey sen! Sessiz ol!" Öğretmenler masasının ordan Yücel hocanın bağırmasıyla Mert anında susmuştu. Başı Mert'e dönük olmasına rağmen tavana bakan felsefe hocamıza baktı. Mert yavaşça Kaan'a yaklaştı ve fısıldadı. "Kime diyor lan bu?"
"Sana diyorum! Sessiz ol!" Yücel hoca gelen fısıltılar karşılık yeniden bağırmıştı. Ama Mert iflah olur mu? Asla. Yeniden fısıldayan sesini duyulmuştu. "Kime diyor lan bu adam. Tavana bakıyor kime dediği belli değil."
"Sana diyor gerizekalı bu hoca hep böyle sus işte!" demişti Kaan fısıldayarak. "İn mi, cin mi lan bu adam? Bana seslenip niye tavana bakıyor?" Mert yeniden fısıldadığında Yücel hoca bağırmıştı. "Adın ne senin?!"
Yücel hoca sonunda gözlerini tavandan çekip Mert'e bakmıştı. Mert hızlıca Yücel hocaya baktı. Şaşkın ve tok sesi sınıfta yankılanmıştı. "Benim mi?"
"Evet, senin!"
Mert bir kolunu sıranın yaslandığı yerine koydu. "Okul birincisinin adını bilmiyor musunuz?" dedi ukalaca. Dirseğimi sıraya koydum ve elimi anlıma dayadım. Bu çocuk nasıl okul birincisi Allah aşkına? Yücel hoca yapmacık bir şekilde güldü. "Okul birincisi olman derste konuşabileceğin anlamına gelmiyor! Şimdi bana adını söyle!"
"Mert. Mert Çevik."
Mert bunu söyledikten sonra zil çalmıştı. Sıramdan kalkıp Sinem ve Damla'nın yanına gittim. Yücel hoca sınıftan çıktıktan sonra Damla sinirle soludu. "Gerizekalı adam ya! Sümsüğü vurunca suratını dağıtacaksın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Mi?
Teen Fiction"Mert?" Mert'de dahil tüm gözler bana döndü. Tüm dikkatler benim üzerimdeyken böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirim ki? "Efendim?" dedi sorgularcasına. Söylemekle, söylememek arasındaki, ip incecik bir çizgi var derler ya hani... İşte tam da orada d...