21. Ayıcık

305 30 40
                                    

Neşeyle seke seke odamın önüne gelmiştim sonunda. Her şeyin iyi gitmesi benim için pahabiçilemez bir duygu şuan da. Gülümsememe asla engel olamıyorum.

Odanın kapısını açıp içeri girdigim anda önüme düşen bir oyuncak ayı kafasıyla kalakaldım. Başımı kaldırdığım anda odanın her tarafına dağılmış pamuklar kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Odanın ortasında oturan Damla, elindeki makasla parçalara ayrılmış olan ayıya bir darbe daha vurdu.

Odada olanlara anlam vermeye çalışırken yatağında sakince kitap okuyan Sinem durumu daha da garipsememi sağlamıştı.

"Burda ne oluyo?" Derin bir iç çekişin ardından sorduğum soruya Sinem başını bile kaldırmadan cevap verdi. "Damla, Kaan'ın ona aldığı ayıcığı parçalıyor."

"Neden?" Bu sefer sesim dehşet içinde çıkmıştı. Sinem bu sefer umursamazca omuz silkti. Onun bu durumu hiç sorgulamadığına yemin edebilirim...

Bir yandan ayakkabılarımı çıkartırken bir yandan yeniden konuştum. "Birkaç gün öncesine kadar Kaan'ı affetmeyi düşünmüyor muydu bu?" Sinem sorum karşısında sonunda başını kaldırmaya zahmet etmişti. Elini gelişi güzel sallayıp iç çekti. "Ben Damla'yı sorgulamayı bırakalı çok oldu."

Damla elindeki makası sertçe yere bıraktı. Sese karşı bakışlarım istemsizce ona döndü. Bu sefer ayıcığın kalan küçük bir parçasını iki eliyle çekiştirmeye başladı. "Çünkü o aptal gerizekalı hem başka kızlarla geziyor hemde utanmadan bana hediye yolluyor!" Bir yandan elindeki parçayı yırtarken sinirle konuştu.

Kaan'dan beklenilebilecek bir hareket zaten. Damla'yı zamanında bunun için çokça uyarmıştım, uyarmıştık...

Başımı yavaşça iki yana salladım ve çalışma masama yöneldim. En iyisi Sinem'in yaptığı gibi kendi haline bırakmak. "Sinirini atınca etrafı topla." Sakince masama oturdum ve test kitaplarımdan bir tanesini masaya koydum. Hayatımın arka planındaki olaylar gün geçtikçe daha da gariplesiyor sanki. Bu kadar olayın içinde değişmeyen tek şey yine şu masaya oturup ders çalışıyor olmam.

***

"Bugün bu işi bitirelim güzelim." Çantamı bir köşeye fırlatırken Emir'e baktım. Çift dans yarışması yaklaşıyor ve biz hâlâ koreografiyi bitirmedik.

Tabii bunun en büyük suçlusu benim.

Başımı sallayarak onu onayladım. Bir an önce koreografiyi bitirip uyuma çalışmamız gerekiyor.

"Şuana kadar tamamladığımız koreografiyi bir tekrar edelim. Sonra geriye kalan kısmı tamamlarız." Yanına ilerlerken söylediğim sözleri hızla onayladı ve arkasını dönüpmüziği açmaya gitti. Yerime geçtim ve Emir'i beklemeye başladım. Müziği açınca koşarak kendi yerine geçti ve ikimiz de dansı yapmaya başladık.

Tamamladığımız yere kadar geldiğimizde durdum. Emir yavaş adımlarla dikip müziği durdurdu. Daha samimi bir şeyler eklememiz gerekiyor gibi hissediyorum. Çünkü suan da çokta bi çift havası yaratmıyoruz. Yavaşça Emir'e yöneldim. "Son kısımdan sonra beni kucağına alsan nasıl olur? Çift havasını daha çok veririz. Hatta kollarının arasından çıkarsam daha sevimli olabilir belki?"

Hafifçe kaslarını çatıp bekledi. Yüksek ihtimalle şuan kafasında canlandırmaya çalışıyor. "Kollarımın arasından nasıl çıkacaksın?" Kuş beynine hayranım bu çocuğun.

Nasıl yapması gerektiğini gösterdim ve başıyla beni onaylayıp konuştu. "Hadi deneyelim!" Son yaptığımız dans hareketini yapıp karşı karşıya geldik ve kollarının arasından geçtikten sonra koltuk altımdan tutup beni havalandırdı. Hızlıca bacaklarımı beline dolayıp vücuduna sarıldım. O da bana sarılıp kendi etrafında üç kez döndü. Beni indirdiğinde yeniden aynadan kendimize baktık.

Lise Mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin