Çalan zille beraber kitaplarımı hızla çantama sokuşturdum. Çantayı tek omzuma astığım sırada hızla arkama döndüm. "Mert! Kulüptekilere bugün gelemeyeceğimi söylersin." dedim telaşlı sesimle. Yanından geçip çantasını toplamış olan Sinem'in koluna girdim ve sınıfın kapısına yöneldim.
Mert'in arkamdan söylediklerini umursamadan ilerlemeye devam ettim. "Damla kim bilir ne haldedir." Sinem'in söylediklerine karşılık hızla başımı salladım.
Damla bu haldeyken derse giremeyeceği için müdür yardımcısından karnı ağrıyor bahanesiyle izin istemiştik. Başta kabul etmesede Damla'nın halini görünce izin vermişti.
Aklıma gelen şeyle aniden durdum. Anlık durmamla Sinem de bana bakmıştı. "Damla'ya atıştırmalık bir şeyler mı alsak? Malum o şuan depresyonda artı olarak özel gününde."
Parmağını şıklatıp işaret parmağını bana doğrulttu birden. "Çok doğru söyledin, çok iyi fikir. Yürü." Birden beni kolumdan çekiştirerek kantine yöneldi. Alabildiğimiz kadar atıştırmalık alıp okuldan çıktık. Merdivenleri ikişer üçer çıkıp hızla odamızın önüne geldik. Kısa bir soluklanmadan sonra anahtarla kapıyı açtım ve kendimi içeri attım.
Ayakkabılarımı çıkartırken Sinem de içeri girmişti. Çantamı bir köşeye fırlatıp Damla'nın yanına gittim. Odadaki büyük pufa yatmış boş gözlerle tavana bakıyordu. Derince iç çektim. Bu hali ne olacak böyle?
Elimdeki atıştırmalık dolu poşeti pufun yanına bıraktım. Yavaşça Damla'nın yanına oturup sarstım. "Damla?"
Hâlâ tavana bakarken mırıldandı. Derince bir of çektim. Kıza resmen kal gelmişti. Sinem de saniyeler içinde yanımıza geldi. Damla'nın halini görünce o da benim gibi kendini pufun üzerine attı. "Damla!" Aniden bağırıp Damla'yı sarması beni bile korkutmuştu. "Kalk artık ne bu halin?! Sana yakışıyor mu?!"
Sinem'in konuşmasından sonra Damla sonunda bakışlarını tavandan çekip bize bakmıştı. Gözünden süzülen bir damla yaşı gördüğümde kaşlarım benden bağımsız bir şekilde havalandı. Nolmuştu şimdi?
"Sizce ben öyle bir insan mıyım?" Söylediği şeyle duraksadım. Kaan'ın söylediklerinden ne çıkartmıştı da bunu soruyordu şimdi? "Nasıl bir insan?" diye sordum cevabından korksam da.
Bakışlarını yeniden tavana çevirip türkündü. "Yani... Ben Kaan'a onu sevdiğimi gösteremiyor muyum? Onunla sadece birkaç gün takılıp sonra başka bir erkeğe gidecekmişim izlenimi mı veriyorum?" Sakin görünüyordu ama cümlelerinden içinde fırtınalar koptuğunu çok rahat anlayabiliyorum.
"Tabii ki de değilsin saçmalama!" dedi Sinem duraksayarak.
Doğru söylüyordu. Kaan'dan hoşlanmaya başlamadan önce bir tane sevgilisi olmuştu ama kalbine Kaan'ı koyduktan sonra kimseye yan gözle bile bakmamıştı. Damla'dan hoşlananlar da olmuştu ama o hiçbirini istememişti. Kendi kendine Kaan'a olan ilişkisini platonik aska çevirmişti. Ne zaman Kaan'ın sevgilisi veya görüştüğü bir kız olsa günlerce yatağında ağlamıştı. Böyle birisinin birkaç gün sonra başka bir erkeğe gitmesine imkan yok.
"O zaman Kaan bana neden öyle söyledi?! Niye bana sadece birkaç gün takılanılacak bir kızmışım gibi davrandı?! Neden bir gün olsun aşkımı görmedi?!" Sinem'in sözlerinin ardından birden doğrulup hiddetle sıraladığı cümleler irkilmeme sebep olmuştu. Gözyaşları eşliğinde sıraladığı cümlelerden sonra aniden Damla'ya sarıldım. Çünkü buna ihtiyacı var.
Tıpkı bir zamanlar benimde olduğu gibi...
Daha önceden de Damla'nın depresyon halleri olmuştu ama asla böyle olmamıştı. O zamanlar üzülmüştü, şimdi kırılmıştı... Aradaki dev fark bu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Mi?
Teen Fiction"Mert?" Mert'de dahil tüm gözler bana döndü. Tüm dikkatler benim üzerimdeyken böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirim ki? "Efendim?" dedi sorgularcasına. Söylemekle, söylememek arasındaki, ip incecik bir çizgi var derler ya hani... İşte tam da orada d...