"Sadece iyi bir sınav haftası geçirmek istemiştim. Bunlar olsun istememiştim. Sadece sözümü tutmak istemiştim!" Kısa süreli sessizlikten sonra bağıra bağıra konuştum. Ellerimi saçlarımın arasına geçirip sinirle çekiştirdim.
Kendime kızıyordum. Sadece kendime. Bunların hepsi benim suçumdu. Adam akıllı ders çalışmayı bile beceremiyordum. Gerçekten işe yaramazın tekiyim!
Mert oturudgu sandalyeden kalkıp ellerimi tuttu ve yavaşça saçlarımdan ayırdı. Ben ise derin derin nefesler alıyordum. Çenemden tutup başımı yavaşça kaldırdı. "Pelin, sakin ol! Asi davranman hiçbir işe yaramayacak. Yalnızca kendini daha çok yıpratıyorsun."
Ellerimi tutmasına rağmen ben hâlâ debelenip duruyordum.
Aptalın tekiyim. Verdiği ufak bir sözü bile tutamayan aptalın tekiyim. Her şey bu kadar zor olmak zorunda mı?
"Pelin, artık hayatının ortasına ders çalışmayı koymaktan vazgeç!"
"Hayatımın ortasında o var!" Onun sinirle bağırmasına karşı daha da şiddetli bağırarak cevap verdim. Duraksadı, duraksadım.
Ellerimi sıkı sıkı tutarken gözlerimin en derinlerine bakmaktan asla çekinmiyordu. Kısa bir anlığına gözlerinin titrediğini gördüm.
Gözlerim dolmaya başlarken bu sefer sakin, acınası sesim duyuldu odada. "Sadece verdiğim sözü tutmak istedim! Ama ben bunu bile beceremedim!"
Hâlâ bana bakmaya devam ederken gözleri titredi. Sertçe yutkundu ve ellerimi yavaşça bıraktı. Arkasındaki sandalyeye yavaşça otururken gözlerini bir an olsun maviliklerimden ayırmıyordu. Başını yavaşça eğdiğinde bende başımı eğdim.
Ağlamak yok, ağlamak yok, ağlamak yok...
Ellerimi yumruk yapıp sıkabildiğim kadar sıktım. Tırnaklarım etime batıyordu ama asla umurunda değildi.
Canım yansın istiyorum. Bu yaptığımın cezasını bir şekilde çekeyim istiyorum.
Uzun süreli sessizlikten sonra yavaşça başımı kaldırıp Mert'e baktım. Dirseklerini dizlerine yaslamış başını elleri arasına almıştı. Sakince boğazımı temizlediğimde başını kaldırıp bana baktı. "Sen neden burdasın? Benimle birlikte gelmen gerek yoktu."
Yavaşça doğrulup arkasına yaslandı. "Sen birden kucağıma bayılınca ne yapacağımı bilemedim. Kızlar hemen başına toplandılar. Başta seni ayıltmaya çalıştık ama işe yaramadı. Ambulansı aradık, gelincede kucağımda olduğun için seninle beraber bende geldim. Çok ani gelişti."
Başımı yavaşça sallayarak onu onayladım. Kızlar kim bir ne kadar endişelenmişlerdir. Sınava bile doğru düzgün odaklanamadıklarına eminim.
Tek elimle başımı kaşıyıp mahçup gözlerle Mert'e baktım. "Özür dilerim. Benim yüzümden sende sınavı kaçırdın."
"İnan bana, sen kucağıma bakıldığında o kadar korktum ki o anda senden başka hiçbir şey düşünmedim." Rahatca kurduğu cümleye karşı bedenim kaskatı kesildi. Gözlerim benden bağımsız irileşmişti.
Eskisi kadar düşman değildik, hatta beraber ders çalıştığımız zamanlarda yakinlasmistik ama onun icin bu kadar değerli bir arkadaş olduğumu düşünmemiştim.
Boğazımı temizleyip yavaşça önüme döndüm. Sızlayan midemle elimi karnıma bastırdım.
Çok aç değildim ama birkaç gündür doğru düzgün yemek yemediğim için midemi bozmuştum sanrım. Midemin sızısı hâlâ devam edince elimi daha güçlü bastırdım.
Mert'in bana bakmasıyla telaşla doğrulması bir oldu. "İyi misin, Pelin?" Sesi de ifadeleri gibi telaşlıydı.
Başımı yavaşça salladım. "İyiyim. Birkaç gündür iyi beslenmedigim için midemi bozdum sanırım." Yüksek ihtimalle dün içtiğim kupa kupa kahvelerinde bu mide ağrısına etkisi büyüktü. Daha önce birçok kez yaşamıştım bunu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Mi?
Teen Fiction"Mert?" Mert'de dahil tüm gözler bana döndü. Tüm dikkatler benim üzerimdeyken böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirim ki? "Efendim?" dedi sorgularcasına. Söylemekle, söylememek arasındaki, ip incecik bir çizgi var derler ya hani... İşte tam da orada d...