22 - Ne Tesadüf

1.9K 189 424
                                    

Sehun beni 'yanağımdan' öptükten sonra deli gibi düşünmekten bir türlü uyuyamadığım için sabah dersime uyanmakta da zorlandım. Son alarmı ancak duymuştum, uyanıp hızlıca hazırlandığımda çok fazla ses çıkardığımın farkındaydım. 

Sehun'un henüz uyanma saati değil, genelde iş yeri yakında olduğu için ben çıktıktan sonra uyanıyor o yüzden yaptığım seslerle onu rahatsız etmek istemiyorum ama geç kaldım. 

Okula varmadan yolda bir şey alıp yerim diye düşünerek hızlıca odamdan çıktım. Mutfağın önünden geçerken "Günaydın." sesi gelince olduğum yerde sıçradım. Sehun uyanmış, mutfakta bir şeyler hazırlıyordu.

"Gü-günaydın. Sen niye uyanıksın?" diye sordum.

"Kahvaltı hazırladım." dedikten sonra tezgahta yaptığı şeye geri döndü.

"Afiyet olsun." deyip anahtarımı ve cüzdanımı kontrol etmek için çantamla uğraştım.

"Sana da hazırladım."

Onunla konuşurken bir yandan vestiyerden ayakkabımı çıkarıp giymeye başladım. "Çok geç kaldım, şimdi çıkmazsam trafik yüzünden derse-"

"Fark ettim, o yüzden tost yaptım."

Sehun mutfaktaydı, uzakta olduğu için doğru mu duydum emin olamadım. Tostu kime yapmış, bana mı? Son kez boy aynasından kendime bakarken Sehun yanıma gelip elime küçük bir karton poşet tutuşturdu.

"Soğutmadan ye." dedikten sonra bir şey dememi beklemeden yürümeye başladı.

"Araba süreceğim nasıl-"

"Arabayı sürerken dikkat et."

Neler oluyoruz? Delireceğim Sehun, neler oluyoruz?

"Te-teşekkür ederim."

"Hadi gecikme daha fazla."

**

Yolda Sehun'un yaptığı tostu hatıra niyetine saklama fikri aklımı işgal ederken dayanamayıp aldığım ilk ısırıkta anlamıştım ki saklamaya değecek derecede muhteşem bir tadı yoktu. Yine de hayatımın en güzel tostunu yiyormuş gibi mutluydum.

Trafiğe kalmadığım için okula vaktinde varıp bir kahve aldım, sabahtan beri kuru kuru tost kemiriyorum, boğazımda kalmadı neyse ki.

O gün bütün derslere neşeyle girdim. Az kalsın mutluluktan tüm öğrencilerin ödevlerine ekstra puan verecektim. Neyse ki evle işi ayırt etmeyi öğrenmiştim.

Derslerim bittikten sonra ofisimde birkaç ödev okuyordum. Sehun'un büyükannesi aradı. Evlendikten sonra onları görmeye sadece bir kere gitmiştik ve işlerimiz olduğunu söyleyip yarım saat oturup çıkmıştık. Aynı şekilde bizimkilerin yanına da uğrayıp kahve içip kalkmıştık. İki taraf da garipsemişti ama yeni nesle ayak uyduramadıklarından dem vurup bizi serbest bıraktılar.

Büyükanne yine de ısrarla her hafta bizi yemeğe çağırıyordu. Bugün de çağırdığında artık daha fazla reddetmenin dikkat çekeceğini düşünerek ne diyeceğimi bilemeyip Sehun'a soracağımı söyleyerek kapattım.

Rehberden Sehun'un ismini -hala eşim diye kayıtlı olan ismini- bulup tıkladım. Tek çalışta açtı ya da telefonu zaten elindeydi. Açtı ama konuşmadı, alo bile demedi. Ben de birkaç saniye bir şey diyemedim.

En sonunda, "Selam." diyebildim.

"Selam."

"Müsait misin?"

"Ev-evet, konuşabilirsin." diye kekelediğinde gülümsedim.

"Büyükannen aradı ve bizi yemeğe çağırdı."

Lades / Sehun ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin