2.1

1.2K 163 155
                                    

Bu bölüm uzun oldu buna inancım tam..

Geçen bölümün bildirimi gelmemiş olabilir gidip bakın 

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin ballarım

Keyifli okumalar :)
----------------

Şansıma Yuri bugün okula gelmemişti. Onun ile uğraşmak zorunda kalmayıp istediğimi yapmıştım. Onun dışında okuldaki kimse varlığımın farkında değildi. Yani yokluğum fark edilmeyecekti.

Hoseok'un ne kadar vakti vardı? Ben mi ondan önce gidecektim buradan yoksa o mu?

Okul kapısından çıktığımda, Hoseok ve yanında ağabeyi olduğunu düşündüğüm bir adam beni beklediğini gördüm. "Ağabey, bu Yoongi. Yoongi, bu da biricik ağabeyim." dedi Hoseok.

"Selam, ben Hoseok'un ağabeyi Jung Taesun." dedi ve elimi tutup sıktı.

Ben ağzım açık eline bakarken çantam omzumdan düştü. Hoseok tuttu ve ben bir şey diyemeden çantayı aldı. Neler oluyordu? 

Bir kol omzumu kavrayınca vücudum kaskatı kesildi. Taesun'un koluydu. "Hoseok senden çok bahsetti. Dilinden düşmüyorsun." dedi beni kendi şemsiyesini altına çekerken. Çok güçlü tutuyordu.

Hoseok sana bir şeyler mi anlattı? 

Sarı ördekli şemsiyeden yağmur damlaları sekiyordu. Hoseok'un kolunun bana değmesi ile vücudumu şok dalgası sardı.

Acaba ilaçların işe yaradığının göstergesi miydi bu? Hissetmediğim şeyler hissediyordum. İlaçları bırakmalıyım.

Lobiden girip apartman kapılarına geldiğimizde Hoseok, "Jung krallığına hoş geldiniz." dedi.

Kapının şifresini girip bileğimden tutarak içeri soktu beni. İçerisi sıcak ve samimiyet doluydu. Bileğimde elinin sıcaklığı kaldı. Lanet olası haplar.

Ayakkabılarımı çıkarıp  içeri girdik. "Yoongi'ye evi gezdirdikten sonra mutfağa gelin." diyerek merdivenin yanından uzun koridorda yürüdü. Eve girdiğimizde direkt salon vardı. Bir plazma televizyon duvarı kaplıyordu.

"Şu terlikleri giy de aman çoraplarından kanser bulaşmasın." dedi  ağabeyinin duyabileceği şekilde.

Korktum. Çok yakın duruyordu, nabzım hızlanıyordu. Birkaç adım uzaklaştım ondan.

Evdeki samimiyet çok güzeldi.

Salonun köşesindeki tuvale kaydı gözüm. Bulutların arasında birbirlerine aşk oku tutan iki tane bebek melek vardı. "Ah, resim yapıyor." dedi Hoseok.

"Kendini Van Gogh zannediyor." Bana gülümsedi. Yanaklarım yanıyor.

"Birde bu koltuktan bak muhteşem duruyor." dedi arkamdan yürüyerek kanepeye attı kendini. Bir an uçtuğunu gördüğüme yemin edebilirim. 

Şu an ne yapmam gerek? Yanına mı gitmem gerekiyor?

Panikleyip kapıya koştum.

"Hayır, gidemezsin." Daha kapıya ulaşamadan beni yakaladı. " Seni kaçırmamak için ablana söz verdim."

Bileğimi elinden çekip bir köşeye çekildim.

Ellerini havaya kaldırarak. "Özür dilerim." dedi.

Bana dokunma yeter.

Gözlerinin içinde yaramaz bir parıltı oluştu. "Artık benim tutsağımsın." Ellerini birbirine sürttü ve kötü adam gülüşü yaptı.

Sen öyle san.

Bana doğru bir adım atınca sertçe ittim onu.

Tişörtüne sarılıp. "Ah bunu asla yıkamam. Asla!"

Without Me | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin