1.8

1.2K 165 118
                                    

Bir önceki bölümlerin bildirimi gelmemiş olabilir göz atın derim :)

Oy ve yorumlarını eksik etmeyin..

Taze taze bölüm 

Keyifli okumalar...

---------------

Şarkıyı söylemiyordu bile. Sesi fısıltı gibi çıkıyordu. İkinci şarkının provasını yaptıktan sonra verdiğimiz bir molada, "Umarım seni rahatsız etmemişimdir." dedi.

Neredeyse ona bakıyordum.

"Sesim berbattır ama koroya girmek zorundaydım." dedi ve elini bana uzattı. "Bu arada, Yie Yuri ben." diye devam etti. Karşılık almayınca da elini indirdi.

Kore'nin saçma güzellik algısına çokta uymayan bir kızdı. Benim gibiydi.

"Şarkı söylemeyi kesmemi istersen beni dürtebilirsin."

Cevap vermedim. Hareket etmedim. Hiçbir belirti göstermedim. "Sen Min Yoongi'sin, değil mi? Senin ile konuşmanın imkansız olduğunu duymuştum.. Kilitli bir kutu gibiymişsin."

Yanımdan kalkıp ön sırama oturdu ve bana döndü. Genelde okuldaki kızlar eteklerinin altına ne olursa olsun eşofman giymezlerdi hatta kısacık yaparlardı ama o eteğinin altına eşofman giymişti. Eteği uzun olsa bile.

Gözlerimi yerden ayırmadım. Şaşalı ayakkabılarından.

"Eğer sormamda sakınca yoksa-"

"Hep beraber kodadan itibaren," dedi Bayan Han.

"Tüh." Yerine geçip. "Daha sonra sorsam. Bu arada, koda ne?" diye fısıldadı. Sonrada kıkırdadı.

Başka bir hayatta arkadaş olabilirdik belki.
İki güzellik algısının dışındaki insan mı? Mümkün değil.

*

Yağmur yağıyordu ve ben bankta oturmaya devam ediyordum. Siyah bir bulanıklık görüş alanıma girdi ve bulanıklığın beni çekip ayağa kaldırdığını hissettim. "Hadi!" diye bağırdı.

Islak çimlerden evine kadar elimden tutup sürükleyerek götürdü.

Apartmanın kapısına geldik.

"Ben sana ilkbahar yağmurlu olacak demiştim." diye bağırdı.

Anladık hava durumunu takip ediyorsun.

Ciğerlerindeki tüm havayı dışarı bıraktı. "Off. Sırılsıklam olmuşsun. Haline bak." Ellerini saçlarıma daldırıp yağmur damlalarını silkeledi.

"Gel. İçeride kurulan." Apartman kapısını açıp benim için tuttu.

Bekledi.

Tepki veremiyordum. Bana dokunmasına bile tepki verememiştim. İstememiştim.

Neden?

Bıraktı. "Ya da gelme."

Arkamı döndüm.

"Yoongi." Kolumu tuttu. "Aptallık etme."

Kolumu elinden kurtardım. Kilolu ve çirkindim ama aptal değildim.

Dışımdan fazlasına bakmak isteyen beynimin olduğunu anlardı.

Arkamı dönüp gidecekken önümü kesti. "İçeri girmen şart değil. Sadece ablan gelene kadar lobide durup kurusan yeter."

Gök gürültüsü ile yerimizden zıpladık. Etrafımda dolanıp beni iterek içeriye soktu. Sendeleyince elini belime attı.

Ben de ona çantamla vurdum.

"Oha!" Kolunu tuttu. "Ceset mi var içinde yoksa kitap mı?" Yüzüne pis bir gülümseme koyup, "Sert erkekleri severim." dedi.

Gitmeye yeltendim ama yine engelledi.

Kafamı çevirip lobiyi inceledim. Lüks bir apartmana benziyordu. En yakın koltuğa çöktüm, aşırı rahattı.

Yan tarafımdaki kolona yaslanıp, "Hızlı yağıyor ama yedi dakika sonra falan diner." dedi.

Saatim olsa zaman tutardım.

"Yanına otursam rahatsız olur musun?" dedi.

Bana dokunmasın diye iyice kenara kaydım.

Gülerek yanıma oturdu. Islak kıyafetlerinin ve kendi kokusu burnuma geldi.

"Köpek almak istiyorum ama ağabeyim tüylerinden dolayı izin vermiyor. 'Tüylerinden kanser olmam.' diyorum ama takmıyor."

Doğruydu. Olmazdı.

"Beni duymuyor. Takmıyor. Senin gibi. Sözlerime ve sesime kayıtsız kalıyor."

Ben seni duyuyorum. Sadece tepki vermiyorum.

Bana yanaşınca ayağa kalkıp arkamızdaki büyük camlardan dışarıyı izlemeye başladım. Yağmur diniyordu.

"Yoongi." deyip iç çekti. "Geçilmez bir kale gibisin adeta."

Daha beni tanımıyorsun.

"Kaç dakika oldu? Beş mi, altı mı?" Ayağa fırlayıp kol saatime bakmak ister gibi bileğimi tuttu. Salak, saatim yok benim. Kolumu çekmek istedim ama çok sıkı tutuyordu. Sonra elimi çevirdi.

Parmakları gevşedi. Yaralarıma bakıyordu...

"Tam da düşündüğüm gibi." dedi.

Kolumu geri verir misin?

"Ne zaman yaptın bunu?" Başparmağını iyileşen derimde gezdirdi.

Neden derim yanmıyordu?

Kolumu çektim.

"Korktun mu?"

Neden soruyordu? Evet, korktum. Ama bunları yaptıktan sonra hâlâ yaşadığımı gördüğüm için korktum.

Ablam neredeydi? Bilmiyor muydu benim hep bankta bekleyeceğimi.

"İki bileğini de aynı anda mı kestin?"

Hayır, aptal. İkisini aynı anda kesemezsin.

"Gerçekten ölmek istedin mi?" Sesi kısıktı hatta fısıltı gibiydi ve gözleri dolmuştu.

Sonunda ablamın "Yoongi." diye seslenişi doldu kulaklarıma. Böylece bilgi yarışması da son buldu. 

Bu bölümde bitmişke. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin..

Sizi seviyoreeeeee

Without Me | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin