Kısa bir bölümcük ile karşısınızdayım
Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen :)
Keyifli okumalar..
-----------------Bugün kendimi daha hafif hissediyorum. Ruhen falan. Bugün pazardı. Dinlenmeli eziyet günü.
Ablam kafasını içeri uzattı. "Yoongi. Hadi sanat müzesine gidelim."
Neden?
Anlattığına göre Namjoon ağabey ile uzun zamandır gitmek istedikleri bir Amiş yorganı sergisiymiş. "Eskiden annemde yorgan dikerdi." dedi yolda. "Hatırlıyor musun?"
Hatırlamıyordum. Annemin yorgan dikebildiğini bilmiyordum. Nasıl bilebilirdim ki onları kaybettiğimde yalnızca 6 yaşındaydım. Zamanla yüzlerini bile unutmaya başlamıştım.
Eğer resimleri olmasaydı onları gerçekten unutur muydum?
Müzede durmuş, bu yorganların birilerinin yataklarında olmak yerine duvara asılı olmalarının sebebini merak ediyorlardı. Ablam arkaya doğru sendeledi ve yakın bir banka çöktü.
Parmaklarını göz pınarlarına bastırıyordu.
Gidip yanına oturdum. Ağlıyor muydu?
"Affedersiniz." dedi. "Bir şeyim yok."
Bir şeyi yoktu, bir sürü şeyi vardı.
Ablamın ağlamasından nefret ediyorum.
Ona sarılmak istiyorum ama yapamıyorum. İnanmayacaksınız ama deniyorum. Gerçekten. Benim yerime Namjoon ağabey sardı onu.
Teşekkür ederim.
Salona girip çıkanları izlemeye başladım. Kısık sesle konuşup, birbirlerine desenleri gösteriyorlar. Ablamın elle yorgan dikecek vakti var mıydı? Yoktu.
Ne kadar sürdüğünü sormak istiyorum ama..
Konuşamıyorum.
İnsanlar bizim olduğumuz salondan çıkınca üçümüz kaldık. Ama Namjoon ağabey tuvalete gideceğini söyleyince bir tek ablam ile ben kaldık. "Burası huzurluymuş." deyip burnunu çekti.
Kocaman bir yer; Kubbeli tavan, çıplak, beyaz duvarlar..
Soğuk bir yapısı vardı. İnsan yorganlara sarılmak isteyebilirdi bile.
"Sen nasılsın hayatım?" İki eliyle ellerimi tuttu.
Duvarımın çatladığını hissettim. Sanki bir tuğlası çatladı. Güçsüzleşti.
"Hiç konuşmayı denedin mi? Evet o kazadan beri böylesin ama doktorlar bunun geçici olduğunu söylemişti. İyileşeceğini söylemişlerdi." dedi heyecanla.
Konuşmak için bir sebebim yok.
Yıllarca süren terapiler, doktorlar, haplara, sesler, kafamdaki sesler...Bomboş sesler.
"Yanında olacağımı biliyorsun. Hep yanında olacağım." Kafasını omzuma yasladı.
Yapma duvarlarımı sallıyorsun.
Gözlerimi kapadım. Bir keresinde sadece annem ve ben denize gitmiştik. Sıcacık plajda oynamıştık. Kumdan kaleler yapmıştık. Sonra annem ile kuma uzanmış, kafamı annemin omzuna koymuştum. Birlikte gökyüzünü izliyorduk.
Bütün anılarım gömdüğüm o derin kuyudan çıktı.
Yüzümde ıslaklık var. Benim mi bu? Yanağımdaki göz yaşını sildim. Anılarımın beni mutlu hissettirmesi gerekiyordu, kötü değil.
*
"Üzgünüm Yoongi. Benimde, Namjoon ağabeyinin de erteleyemeyeceği işlerimiz var. Neden okul yarım gün olduğunu söylemiyor."
Cevap mı bekliyorsun?
"Ortadaki nereye gideceğin sorununu çözdüm. Dün ofisteki dosyaları almaya gitmeden önce sana sormadan Hoseok'lara uğradım ve ağabeyi ile konuştum."
Ne?
"Kendisi biraz...Neyse, boş ver. Öğlen oraya git. Şansına işi öğleden sonra başlıyormuş ama Hoseok senin ile olacağına söz verdi."
Yalnız mı olacaktık? Hayır.
Sandalyemi arkaya itip kaçtım. Bileğimi yakaladı.
"Sinirlenme lütfen."
Sinirlemek mi? SİNİRLENMEK Mİ?
Gözlerindeki yavru köpek bakışlarını görünce tekrar oturdum.
Köpek.
"Bir arkadaşının olmasına çok sevindim." Gülümsedi.
"Lütfen." dedi. "Bunu benim için yapamaz mısın?"
Çok geç abla. Çok ama çok geç. Hoseok ile vakit geçiremem. Birine bağlanamam.
Masadan kalktım. Odama girdiğimde arkamdan yetişti. "Üç saat o bankta oturamazsın. Yürüyerek gelmen de kesinlikle yasak." dedi.
İzle ve gör.
"Ağabeyine şeyden bahsetmedim..." durdu, "Şeyden işte... Sana bakıcılık yapmayacaklar. Merak etme."
Çok yardımcı oldun sağ ol.
"Çok iyi durumdasın; Okula gidiyorsun, arkadaş ediniyorsun-"
Gözlerindeki parıltıyı sikeyim...
Çantamı alıp üstüne hücum edince kenara sıçradı.
Dışarıda arabayı açmasını bekledim. "Hoseok o kadar şeyin içinde bir de dans öğretmenliği yapıyormuş. Kaç yaşında o? On sekiz falan mı?"
Kilit açılınca hızla kapıyı açıp içeri girdim. Ablamda arkamdan binip sürmeye başladı.
Hep aynı şeyi yapıyor. Kaldırıp, kaldıramayacağımı düşünmeden beni bir şeylere itiyor. Beni zora sokuyor.
"Senden hoşlanıyor. Hatta bunu oldukça belli ediyor." deyip güldü.
"Baya belli ediyor."
Kalbim...Neden bu kadar hızlı? Bu his ne?
Yoongi'nin duvarlarını yıkmaya çalıştım ama vazgeçtim:) Çünkü çok pışto bir yazarım..
Kitabın nasıl gideceğine dair fikirleriniz varsa duymayı çok isterim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Without Me | Sope
Hayran KurguAğır depresyonda olan bir çocuk ve onu anlayıp, ona umut olmak isteyen bir diğer çocuğun hikâyesi. " "Utanacağın ya da korkacağın bir şey yok." Biraz daha yaklaşıp saçımı öpüp, kokladığında sesli bir şekilde ağlamaya başladım. " Tüm telif hakları so...