Bir önceki bölümün bildirimi gelmemişse gidin bakın lütfen.
Elimden geldiğince uzun bir bölüm yazdım.
Bu arada hikayeyi güzel mi bitirsem yoksa kötü mü bitirsem asla bilmiyorum...
Lafı çok uzatmayacağım umarım beğenirsiniz :)
Oy ve yorumlar unutmayalım :)
Keyifli okumalar
-------------Sabah pencerenin önüne oturdum. Gençler geçiyordu caddeden. Onları izledim bir süre. Yürürken birbirlerine omuz atıyorlardı. İkide bir durup gülüyorlardı. Arkadaşlık böyle bir şey miydi?
Düşündüm. Hayat neydi? Emin olmasam da "Hayat acı dolu ve derin izler bırakan bir şey." diyebilirim. Mezar taşı iz sayılır mı emin değilim. Razı olan için mezar taşı bir izdir tabii ki.
Ama ben razı değilim. Gerçi elimden bir şey gelmez. Yıllar boyu için için yanmaktansa, hayata "Elveda." demek daha iyi değil midir?
Elimde ki tablette yine bulduğum blogdaki hikâyeleri okuyordum.
B.D: "Herkesin, bunun son yazım olduğunu bilmesini istiyorum. Dört yıldır bugünü planlıyorum. Sonunda planımı gerçekleştireceğim. Birkaç saat sonra özgür olacağım. Rahatım, stresimin azaldığını hissedebiliyorum."
Şanslı şey seni.
Yorum yapmaya tıklayıp yazmaya başladım.
"Zayıflama kampında bir çocuk öldü. Polis geldi; ambulans. Ailelerimiz gelip bizi aldı. Birisinin çocuğun fazla fiziksel yorgunluktan kalp krizi geçirdiğini söylediğini duydum. Çocuğu sedyeye koyarken benim düşünebildiğim şey 'Keşke ben ölseydim.' idi."
Rahatsız edici bir görüntü görüş alanıma girdi. Hoseok. İzlettiği videonun son sahnesi. Hoseok'un morarmış göz altları, canının yandığını belli eden yüz ekşitmesi ve buna rağmen gülmeye devam etmesi.
Göz yaşlarım aktı akacaktı. Hayat adil değildi.
Ne zaman adil olmuştu ki?
Namjoon ağabey, "Yoongi, uyandın mı?" diye seslendi. Odamın önünde. Kapıyı tıkladı. "Giyinik misin?" İçeri girmeden önce toparlanmamı bekledi.
En sevdiğim özelliği buydu. Hayatıma saygısı vardı.
"Ah, güzel. Hazırlanmışsın."
Tableti bırakıp çantamı aldım.
"Boynundaki fuları ablan mı aldı? Çok yakışmış da okulda takmana izin var mı?"
Yasak olsa bile bana karışmazlar. Ayrıca takmak zorundayım. Boynumdaki yarayı görürlerse hocalar soru sorarlardı bu yüzden bazen boğazlı giyiyordum bazen de şu an olduğu gibi fular takıyordum.
Namjoon ağabey ile mutfağa indiğimizde bana ilaçlarımı verdi. Hapları ağzıma attım ama arkasını dönünce elime tükürdüm. "Sen hazırlanırken ablan aradı. Dava için yapması gereken araştırma uzamış. Cuma'ya kadar gelemeyeceğini söyledi."
Ne? Cuma mı?
Kalbim hızlandı. Terlemeye başladım. Onu bir daha göremeyecektim. Ablamı bir daha göremeyecektim.
Okula giderken çenesi düştü. Ablam ile gittikleri randevuyu anlatıyordu. "İkinci buluşmamızdı, Jeju'ya gitmiştik." Taş kesilmiş gibiydim. "Yolculuk yaptığımız otobüs yolda bozulunca bizde otostop çekmiştik." Bana dönüp güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Without Me | Sope
FanficAğır depresyonda olan bir çocuk ve onu anlayıp, ona umut olmak isteyen bir diğer çocuğun hikâyesi. " "Utanacağın ya da korkacağın bir şey yok." Biraz daha yaklaşıp saçımı öpüp, kokladığında sesli bir şekilde ağlamaya başladım. " Tüm telif hakları so...