0.9

1.5K 191 66
                                    


Sabah kalktığımdan beri devam eden lanet baş ağrım yetmiyormuş gibi birde zorunlu etüte kalmıştım. Okul biteli bir saat oluyordu ve ben daha yeni dışarı adımımı atıyordum.

Harika, ablam yine yoktu.

Banka oturup onu beklemeye başladım. Bu karanlıkta kitapta okuyamazdım. Hayatım neden bu kadar mükemmel olmak zorunda(!)

"Gizemli çocuk? Gece gece burada ne yapıyorsun?"

Tanrım! Cringe watty kitabında mı yaşıyor bu çocuk?

Ellerini siyah eşofmanın cebine sokmuş merakla bana bakıyordu. Asıl onun saatte dışarıda ne işi vardı?

Umursama!

"Aa sanırım şu lanet etütlerden birine kaldın. Okula gittiğim zamanlar ben de kalırdım, işkence gibi bir şey."

Defterimi ve kalemimi çıkartıp, "Neden geldin?" yazıp suratına tuttum. "dışarı yürüyüşe çıkmıştım seni görünce gelmek istedim." dedi. "Bankıma oturmaktan vazgeç." defteri tekrar gözüne soktum.

"Çocuk gibisin ayrıca ben bu bankı seviyorum. Bütün sokak görünüyor."

Tanrım ben mi çocuk gibiydim, o mu?

Kollarını göğüsünde bağlayıp sırıtarak bana döndüğünde midemde kelebekler uçuşur gibi oldu.

Kes şunu!

"Ablan ya da ağabeyin gelmeyecek mi? Saat on ikiye geliyor."

Defterin boş kısmına "Bilmiyorum." yazdım. "Neden aramıyorsun?" diye sorduğunda bir an göz göze geldik. Bu loş ışıkta bile gözleri çok güzel parlıyordu.

"Telefonum yok." yazıp geri uzattım. Gülümseyerek "Benden arayabilirsin." dedi. Ablamın telefon numarasını bilmiyorum. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak onu reddettim.

"Peki, o zaman senin ile kalmamda bir sakınca yok."

Ablam neden sorumluluklarını almıyordu.

"Madem sordun cevaplayayım. Önceden dediğim gibi adım Jung Hoseok, 20 yaşındayım ve iki yıl önce okulu bıraktım. Şimdi evde boş boş oturup göt büyütüyorum. Sen?"

Okulu bırakmak mı? Çok şanslı. "Çok zeki olduğum için beni erken menzun ettiler. Okul sitesini hacklemek her yiğidin harcı değildir."

Vay canına hem yakışıklı, hem ahmak hem de garip.

"Küçüklüğümden beri bilgisayar ile ilgilenirim ve bir okul sitesini hacklemek benim için çocuk oyuncağı."

Kendini çimlerin üstüne atıp konuşmasını sürdürdü.

"En sevdiğin kıyafet ne? Benim bol ve spor tişörtler."

Sesinde bir şey vardı, kendimi onu dinlemekten alı koyamıyordum.

*

Saatlerce bana bir sürü şey anlattı. Neredeyse hepsini dinlemiştim ve bir sürü şey öğrenmiştim.

Ablam sonunda arabanın kornasını çaldığında çantamı alıp arabaya doğru yol aldım o da arkamdan geliyordu.

Kapıyı açıp bindiğimde arkamdan kapatıp ablama "İyi akşamlar bayan seorok." diyerek selam verdi.

"Sana da iyi akşamlar Hoseok." dedi ablam. Hoseok ilk bana bakıp sonrada ablama bakarak "Kardeşinizin kelimeler ile arası yok galiba." dedi.

Ablam ağzından ise o lanet cümle çıktı. "O konuşamıyor.". Bu cümleden sonra yaptığım tek şey siyahlı çocuğun şaşkınlıkla donmuş suratına kaçamak bakışlar atarak camı kapatmam ve önüme bakmamdı.

Without Me | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin