Ortaokulda kilolu olduğum için herkes bana 'ayı' ya da 'ucube' diye seslenirdi. Dolabımın içine nefretlerini dile getiren notlar ve ayının veya bazı çirkin şeylerin üstüne fotoğraflarımı yapıştırırlardı.Artık o kadar kilolu değilim, lisede benim ile eskisi kadar kimse -hatta hiç kimse- dalga geçmiyor.
Ben yemek yemeği bıraktığımdan beri acılar beni yemeğe başladı. Nedenini bilmiyorum ama zaman ile hayatı boşvermeye başladım.
Ben hayata göre bir atığım..
Okul kapısından çıktığımda neyseki orada değildi. Ona gözükmemek için okulda oyalanmıştım ve bankta değildi. Yalnız kalmak ve kitaplar ile rahatlamak istiyordum.
Banka oturup yeni kitabımı açtım. "Kitabını burada unutmuşsun sevdiğini düşündüm, al." yine buradaydı. Ona "Git buradan seni ne dinlemek ne de görmek istiyorum, mahreme biraz saygın olsun!" demek istiyordum.
Çantamdan kalem ve kâğıt çıkarıp "Ona artık ihtiyacım yok." yazıp geri verdim. Başkasının dokunduğu şeye dokunamazdım -dokunmazdım-.
"Yeni kitap mı aldın?" Elini kitabıma uzattığında, kitabı göğüsüme bastırıp bankta geri kaydım. "Stefan ZWEIG- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu demek. Güzel mi? Okumayı istiyorum ama kararsız kaldım."
Namjoon ağabeyin jeepinin otoparka girdiğini görünce aceleyle kalktım. "Yarın görüşürüz çocuk." diye seslendi. Arabanın kapısını sertçe açıp çarptım. Onun ile konuşmak istemiyordum.
"Seni almayı özlemişim." dedi kıkırdayarak. "O kim, arkadaşın mı yoksa?" diye devam etti.
Beni neden özlesin ki! Daha doğrusu insanlar neden birbirini özler.
Torpidodan benim için aldığı kalem ve defteri alıp "Markete gidebilir miyiz? O çocuk arkadaşım değil, benim ile konuşmaya çalışan birisi sadece."
Yazıp gösterdim. Okuduktan sonra yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Benim ile diyaloğa girmene sevindim yoongi." dedi.
*
Arabadan inip evin ziline bastım. Ablam kapıyı hışım ile açtığında birazcık korktum.
Ağlamış mıydı?
Bundan bana ne.
içeri geçtiğimizde Namjoon ağabeyinde dikkatini çekmiş olacak ki ona iyi olup olmadığını sordu. Soruya cevap vermeden hışımla üzerime yürüdüğünde birkaç adım geri gittim.
"Neden yapıyorsun bunu! Neden ölmeyi bu kadar çok istiyorsun, neden acı çekmek istiyorsun!"
Kollarımdan tutup -ağlayarak- beni sarsmaya başladı. "Duygularına ne oldu senin! Konuşmuyorsun, ağlamıyorsun, gülmüyorsun, neden! Neden bunu bize yapıyorsun!"
Namjoon ağabey onu uzaklaştırırken bağırıp ağlamaya devam ediyordu. "Eski yoongi nerede? Neden bilgisayarından sürekli ölmek için tüyoları araştırdın? İstediğin tek şe-"
Namjoon ağabey eliyle ağzını kapatıp bana odama gitmemi söyledi.
Ablam belki haklıydı kazadan sonra hayat, travma ile ilk konuşma kabiliyetimi sonrada yavaş yavaş duygularımı almıştı benden.
İnsanlara daha fazla acı çektirmeden gitmeliydim buradan.
Sessizce...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Without Me | Sope
FanfictionAğır depresyonda olan bir çocuk ve onu anlayıp, ona umut olmak isteyen bir diğer çocuğun hikâyesi. " "Utanacağın ya da korkacağın bir şey yok." Biraz daha yaklaşıp saçımı öpüp, kokladığında sesli bir şekilde ağlamaya başladım. " Tüm telif hakları so...