26. Bölüm

374 23 1
                                    

"Bu kadar heyecanlı olmam normal mi? Ellerim terledi." Bora'nın kazağına avuç içlerimi silmemle çığlık çığlığa benden uzaklaştı.

"Daha dün bir bugün iki, biraz sakin olur musun? İlk defa görmeyeceksin sonuçta onu." Ağlamaklı sesler çıkarıp yürürken Yejin'e baktım.

"Anlamıyorsun, bugün hislerimi anlayıp karşısına çıktığım ilk gün. Sürekli bir sıcak basıyor bana." Ellerimle kendimi yelpazelerken bu halime göz deviriyorlardı. Tamam ben de bu kadar abartmak istemiyordum ama hem heyecanlı hem de mutlu hissediyorum. Ve en önemlisi de gergin. Jungkook'u gördüğümü hayal ettikçe ne kadar saçmalayabileceğimin  bir sınırı olmadığını fark ettim. Tanrım lütfen sana yalvarıyorum düşüncelerimdeki gibi rezil hareketler yapmayayım.

"Sakin ol bir şey olmayacak. Hem belki içeride bile değildir?" Jiyeon'u kafamı sallayarak onayladım.

"Haklısın içeride olmayabilir. Hem olsa ne olacak ki? Biraz da o düşünsün, o heyecanlansın değil mi ama?"

"Hanbin'le mesajlaşırken laf arasında sordum Jungkook yemekhanedeymiş." Duyduklarımla ellerimi yüzüme kapatıp ağlama moduna girdim.

"Tanrım ben ne yapacağım?"

"Ne Jungkookmuş arkadaş ya!" Bora'nın adını sesli bir şekilde söylemesiyle gözlerimi kocaman açarak üzerine atladım ve bir elimle kafasını tutup diğeriyle de dudaklarına bastırdım.

"Salak mısın neden isim veriyorsun? Şirketteyiz!" Yüzünü buruşturup benden çırpınarak kurtuldu. Yere küçük küçük tükürürken bayık gözlerle onu izliyordum.

"Yah! Bu nasıl ter bezleri böyle! On kilo vermişsindir herhalde ellerinden. İğrençsin ya!" Sesli bir nefes verip ellerimi kotuma sildim. Ne yapabilirim acaba heyecanlarınca ellerim terliyorsa?

"Ayrıca ne diyeyim adı anılmaması gereken kişi mi? Söyle işte kim bizi dinleyecek?" Cevap vermeden yürümeye devam ettiğimde kendi kendime mırıldandım "Acaba ben gelmesem mi ya?" Jiyeon kaşlarını çatıp koluma bir tane geçirdi.

"Saçmalama Sowon! Er ya da geç karşılaşacaksınız zaten."

"Geç olmasını tercih ederdim."

"Ehehe bana eski günlerimi hatırlatıyorsun Sowon." Yejin sanki elli yaşındaymışçasına konuşunca alayla ona baktım.

"Pek göremedik sizin bu hallerinizi halbuki?" Yüzündeki sırıtma anında kayboldu.

"İyi ki görmemişiz. Sen böyleysen kim bilir o neler yapardı." Yejin Bora'nın dedikleri üzerine sinirli bir kahkaha attı.

"Pardon da aramızda en garip, anormal, psikolojik sorunları olan kişi sensin. Asıl sen nasıl olurdun kim bilir." Ay bunun bile kavgasını çıkardılar ya bir şey demiyorum artık.

Sakin sakin yürürken ,Bora ve Yejin hala atışıyorlardı, yemekhane kapısına geldiğimde bir gerildim fakat yürümeyi bırakmadan içeri girdim. Tamam sakin olmalıyım. Sadece saçmalamadan yürü, yemeğini al, otur, ye ve sonra da defolup git.

İçeri girince etrafa göz atmadan direkt önüme bakarak kazık yemiş gibi yürüyorken karın boşluğumda hafif bir dirsek darbesi hissettim. Sağıma dönüp baktığımda Hanbin'i gördüm.

"Nereye daldın yine? Seslendim duymadın beni, tavuk gibi yürüme." Tavuk gibi mi görünüyorum ya!?

"Hanbin-ah bugün Sowon'a bulaşma kendisi hassas bir gününde."

"Şey misin?" Bu saçma şeyi merak etmesiyle "Ne alaka ya?" diyerek biraz önümde olan bedenini omzundan itip yemeklere doğru yöneldim.

Ağzımın suyu aka aka yemekleri tepsime alırken diğerleri de peşimden geliyordu. Hala Jungkook'a bakmamış olduğum için ise kendimi tebrik etmek istiyordum ama neden bakmadığım için kendimi tebrik etmeliyim hiçbir fikrim yok. Yemin ediyorum son birkaç gündür kendimi en salak halimde buldum. Bunun bir ileri leveli Bora olmak ehehe.

Lively - JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin