18. Bölüm

517 24 0
                                    

"Olmadı. Baştan!"

Gözlerimden çıkan alevlerle bir kere daha Jungkook'u öldürmeyi denedim. Hayatımda bu kadar mükemmeliyetçi bir kişi daha görmemiştim. Ben çoğunlukla 'eh bu yeterli' diyen bir kişiydim. Mükemmelde gözüm yoktu. Bu yüzden Jungkook beni gerçekten yoruyordu. Son zamanlarda dans derslerimize de katılmaya başlamıştı ve her hareketimde bir yanlışlık bulup düzeltmeye çalışıyordu. Yakın zamanda çok fena patlayacaktım ona.

Derin bir nefes alıp son bir saattir üstünde çalıştığımız şarkıya tekrar giriş yaptım. Bir saattir sadece tek bir şarkı söylüyordum. Artık sıkılmaya da başlamıştım. Vokal dersinden sonra bu şarkının aklımdan çıkmayacağına o kadar emindim ki.

"Dur, dur!" Ağzım açık bir şekilde Jungkook'a bakakaldım. Arkadan gelen müzik de susunca ağzımı kapattım ve duruşumu dikleştirdim. Derin bir nefes alıp huysuzca Jungkook'a baktım.

"Bu sefer sorun ne?" Ayağa kalkıp konuştuğu mikrofona yaklaştı.

"Sorun en başından beri söylediğimle aynı. Bir şeyler eksik, içten söylemiyorsun. Duygusuz bir şekilde söylüyorsun." Bıktık artık bıktık. Sadece söyleyip geçsem olmuyor mu? Saçmalama Sowon çocuk senin eksiklerini kapatmak için burada neden boşversin? Tamam haklısın susayım.

"Bunu çalıştığımız ilk günden beri söylüyorsun zaten. Bugün bu kadar üstünde durmanın anlamı ne?" Kaşlarımı çatıp merakla ona bakmaya başladım. Duygusuz mu söylüyordum bilmiyorum ama vokalimde bir eksiklik olduğunun zaten farkındaydım. Stajyerlik zamanlarımızdan beri böyleydi bu. İlk başta şirkete vokalimle girmiştim fakat rape geçmenin sebebi de buydu zaten.

"Artık düzeltmek istiyorum çünkü. Şarkı söylerken ne düşünüyorsun?" Benimle sakin bir şekilde, sinirlenmeden konuşunca mutlu olmuştum. Gerçekten benim sorunumu halletmemde yardımcı olmak istiyordu. Ki Jungkook'la düzeltebileceğimi de düşünüyordum. Kim ne derse desin çok başarılı ve azimli biriydi. Gerçi bir şey diyen de genellikle bendim de neyse.

"Sanırım hiçbir şey. Sahnedeyken hayranları görüp onları düşünüyorum fakat normal zamanda sadece sesime, müziğe, nasıl söylemem gerektiğine, notalara odaklanıyorum." Kollarını birbirine kavuşturarak duruşunu dikleştirdi ve yarım bir şekilde önündeki masaya yaslandı.

"Nasıl söylediğine bu kadar odaklanmamalısın. Hata yapma payın artar." Kafamı onaylarcasına salladığımda konuşmasına devam etti.

"Ayrıca sana ders vermeden önce sahnedeki performanslarını ayrıntılı bir şekilde inceledim. Onlarda daha iyi söylüyorsun." Bana bakmıyorken düşünceli bir şekilde konuşuyordu. Daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi.

"Şarkıdan şarkıya değişir duygular. Mesela bir aşk şarkısı söylerken birini aklına getirmelisin ya da en azından birini sevdiğini hayal etmelisin. Daha önce aşık oldun mu?" Aman aman aşk mı? Pu pu.

"Hayır." Lafı biter bitmez bekletmeden cevap vermiştim. Gerçekten daha önce kimseye aşık olmamıştım. Bu işlere ayıracak zamanım da yoktu zaten. Sanırım yalnız ölecektim. Belki de kediler alırdım. Ama yok köpekleri daha çok severim, köpek alırım. Ama yaşlanınca da köpeğe bakmak daha zor olur. Şimdi onu banyo yaptıracaksın, gezdireceksin, hareket ettireceksin. Kediler en azından gezmiyor ve kendi kendini temizliyor. Hem Simba duymasın köpekleri sevdiğimi, alınır valla. O değil de ben neden şuan bunları düşünüyorum?

"Gerçekten mi? İlginç geldi. Düşüncelerin ne peki?" Bence 23 yaşında bir insanın aşık olmaması gayet normal bir şeydi. Neresi ilginç?

"Açıkçası aşka çok da inanmıyorum ama varsa da bu kadar güzel bir duyguyu hayatımızda bir kere ve bir kişiye karşı hissetmeliyiz. Sence de öyle değil mi?" Kalkık kaşını indirip garip bir yüz ifadesiyle bana baktı. Kendisi bir şıpsevdi olabilir miydi? Ted Mosby gibi gördüğü her kadına gelecekteki eşim diyorsa bu hissettiğinin aşk olduğunu sanmıyorum.

Lively - JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin