11.Bölüm

596 36 1
                                    

Birkaç saat daha uyuduktan sonra kahvaltı yapmış, hazırlanmış ve şirkete gelmiştik. Normal saatimizden bir saat daha erken gelmiştik çünkü bir görevimiz vardı. Yapacağımız şey çok etik olmasa da bir idol için böyle bir resim asla yayılmamalıydı. Ve biz Jungkook'u hiç tanımıyorduk. Bu da ona güvenmemek için yeterli bir sebepti. Vay be kendimi nasıl gaza getiriyorum ama. Tamam vicdanen rahat değilim ama yapacağız bir şeyler artık.

Umarım Jungkook o fotoğrafı herhangi bir kişiye atmamıştır. Yoksa planımız tam olmasa da bir miktar başarısız olurdu.

"Bazen boşa macera arıyormuşuz gibi geliyor."

Bana da Jiyeon, bana da... Her ne kadar fikir benden çıksa da. Allah benim belamı vermesin.

" Jungkook kötü biri gibi değil. Yine de ona güvenmiyorum." Yejin'i takmadan kendi içimden ben neden bu olanlarda yine başrole oynuyorum diye düşünüyordum. İyi arkadaşlar biriktirmişim hepsi dert yuvası anasını satayım. Bir gün de yüzümüz gülsün.

"Konuştu yine güven problemli." Bora yandan Yejin'e bakarak sözüne devam etti.

"Sahi sen Junhoe ile nasıl çıkmaya başladın?"

"Yine ne saçmalıyorsun ya! Ayrıca istersen eline megafon al da öyle konuş. Gizli bir iş yapıyoruz burada." Yejin'in Bora'ya bağırmasıyla yüzümü buruşturdum.

"Bir susun be! Gidiyorum ben, size mesaj attığımda aramayı unutmayın." Hepsi bana kafa sallayarak onay verdiler. Gözlerinde benimle gurur duydukları bir bakış vardı. Kendimi askere gidiyor gibi hissediyordum. Yejin bir anda bana sarıldı, ben de gülerek sarılmasına karşılık verdim.

"Tamam hadi gidiyorum ben. Mesajı büyük ihtimalle Jiyeon'a atarım ama siz de tetikte olun." Arkamı dönerek yürümeye başlayınca hafif bir heyecan yapmıştım. Bir planımın olmaması beni aptal gibi hissettiriyordu. Onu nasıl oyalayabilirim ki. Özellikle de son karşılaşmamızdan sonra. Gerçekten sabrımı zorluyordu, onunla her konuşmamda sinir oluyordum.

Hayır, hayır kötü düşünme ve sinirlenme Sowon. Sadece içeri gireceğim, doğaçlama bir şekilde onu oyalayıp işi halledecektim.

"Yürü be Aslan parçası!" Arkamdan bağıran kızlara dönüp susmalarını işaret ettim ama susacak gibi değillerdi. Onlardan kurtulmak için adımlarımı hızlandırdım, rezil insanlar!

Geriye kalan 6 grup üyesi şuan yukarıda kahvaltı yapıyordu. İşlerin böyle yürümesi Tanrı'nın da benim yanımda olduğunu hissettiriyordu. Gerçekten bunu yapacağıma inanamıyordum. Allahım sen çok affet. Alt tarafı telefonunu alıp bir fotoğraf silecektim.

Kapıyı açınca önce kafamı içeri sokup içeriyi kontrol ettim. Odaya kısa bir bakış atınca tam da olması gerektiği gibi sadece bir çift gözün bana baktığını gördüm. Samimi olmaya çalışarak gülümsedim. Jungkook'a bakınca yemin ederim üzülmüştüm. Birbirimizle dalaşsak da şuan her şeyi unutup ona sarılmak istiyordum. Affet beni Jungkookie.

Tek kaşını kaldırıp bana sorgular bir biçimde bakmaya başladı. Hoş bulduk, teşekkür ederim.

"Merhaba Jungkook içeri gelebilir miyim?" Vücudumu hafifçe kapının arkasından alıp içeri girmeye hazırlıyordum.

"Gir." Emredersiniz müdür bey. Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan elimde olan kahveleri kendimden önce odaya sokup ben de içeri girdim. Ayağımla da kapıyı çekip ona doğru yürümeye başladım.

"Neden gelmiştin?" İşte beklediğim soru. Yani bu üslupla sormasını tercih etmiyordum fakat olsun, böyle olacağını zaten tahmin etmiştim. Konu ben olunca mı böyleydi yoksa başkalarına da böyle mi bilmiyorum ama  benim gördüklerime göre Jeon Jungkook kaba bir insandı. Bunu bilir bunu savunurdum.

Lively - JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin