3. Bölüm

980 40 1
                                    

"Valla sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Aslında çok da üzülecek bir şey yok. Genellikle olumlu bir durum yani." Dudak büzerek düşünceli bir yüz ifadesi takınmıştı Bora.

Haklıydı. Dağılmıyorduk, en çok sevindiğim şey de buydu. Bir diğer mutlu olduğumuz konu ise artık küçük bir şirkette çalışmıyorduk. Bu da daha fazla imkan demek. Gerçi eskisi kadar özgür olabilecek miydik bilmiyorum.

"Her şey değişecek. Bu beni biraz korkutuyor." Yejin Jiyeon'a moral vermek istercesine sarıldı ve yürümeye devam ettiler.

"Lidercik? Sen toplantı boyunca çok sessizdin. Bir şey mi kafana takıldı?"

Bu konuda da haklıydı. Bora gerçekten beni iyi tanıyordu. Ne zaman bir şey saklamaya çalışsam beni en önce o yakalardı. Ayrıca biraz da değişik bir insandı. Konuyu anlatmak istemiyorsam asla geri çekilmez, öğrenmek isterdi.

Derin bir nefes aldım.

"Başkan Kim'den ayrılmak biraz üzdü beni. Sonuçta çok zaman geçirdik." Yejin bu sefer de adımlarını hızlandırarak bana sarıldı. Sarılmayı sevmediğim için ona dönüp yüzümü buruşturdum ama beni bir yerlerine takmış gibi görünmüyordu.

"Sowon saçmalama. Yine görüşürüz onunla. Gideceğimiz yer Bighit, mükemmel bir şans yakaladık bence. Ayrıca-"

"Tamam anladık Bts de orada harika, mükemmel yeeeey." Bora bıkmış bir şekilde konuşunca ona hak verdim. Yejin inanılmaz heyecanlıydı bu şirket değişimi olayında.

"Nedense anti kazanacağımızı düşünüyorum." Cümleyi mırıldanarak söyledim ama herkes duymuştu. Jiyeon bana bakarak başını onaylar biçimde salladı.

"Haklısın ben de ürkmüyor değilim. En azından Min Seok oppa bizimle olacak. Menajerimizin değişmemesi güzel oldu bence." Hepimiz mırıldanarak onu onayladık. Yeni bir menajer istemiyorduk. Gerçi Min Seok da mükemmel değildi ama kötünün de kötüsü olabilirdi. Yok yok, kaşınmaya hiç gerek yok.

"Bileğin nasıl oldu Yejin?" Yapışık ikiz gibi geziyorduk hala ortalıkta. Bir insan nasıl sarılmayı bu kadar sevebilir?

"Gayet iyiyim. Gece benimle ilgilendiğin için teşekkürler unni." diyerek kollarını sıktı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Bilerek beni kışkırtıyordu ki bacaklarını kırayım da kullanamasın.

Ağzına ufak bir şaplak atıp onu kendimden biraz uzaklaştırdım.

"Ya kızım ne vuruyorsun ya! Ağzım kırıldı." Göz devirerek ona baktım. İşte yılanın gerçek yüzü.

"Yapışma sen de bana vıcık vıcık."

"Senin ruhun ölmüş ruhun!" Bu seferde öndeki Bora'ya sırnaşmaya başladı. Dediğine bir cevap vermedim çünkü neden vereyim?

Aklıma aniden gelen şeyle duraksadım. Nasıl telefonumu üstte unutabilmiştim. Alnıma avucumun içiyle şlak diye vurmak istiyorum. Umarım biri alıp kurcalamamıştır. Gerçi şifrem var ama güvenemiyorum da.

"Telefonumu üstte unuttum. Siz arabaya gidin geliyorum." Otoparktan hızlı hızlı çıkarak üst kattan telefonumu aldım.

Otoparka tekrar indiğimde ne olduğunu anlayamadan bir darbe hissettim ve sonrasında hissettiğim tek şey soğuk zemin oldu.

•••••

Gözlerimi açtığımda algıladığım ilk şey ensemdeki ağrıydı. Yavaş yavaş, zorlanarak gözlerimi araladım.

"Kızım nasıl vurdun komaya girdi sandım ya! Neyseki uyandı." Tanımadığım sesleri duymamla kafamı kaldırmaya çalıştım.

Karşıma baktığımda iki tane kız gördüm. Biri kızıl saçlı ve pek de Koreliler'e benzemiyordu. Melezdi sanırım. Diğeri kahverengi saçlı, diğerine göre daha kısa boyluydu.

Lively - JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin