I've got some friends, some that I hardly know
But we've had some times, I wouldn't trade for the world
We chase these days down with talks of the places that we will go
We live on front porches and swing life awayWe get by just fine here on minimum wage
If love is a labor I'll slave till the end
I won't cross these streets until you hold my hand
Sabah uyanınca Gerard'ı yatakta otururken buldum. Elleriyle yüzünü ovuşturuyordu, uyandığımı fark etmemişti. Elimi uzatıp parmaklarımı sırtında gezdirdim, arkasını dönüp bana baktı.
"Uyandın mı?" Gerard gülümseyip yanıma uzandı, canı sıkkın gibiydi. Uzanıp alnımı öptü, sonra da beni kendisine çekip sarıldı. Yüzümü boynuna gömüp kollarımı ona sardım, bir gün böyle uyanacağımı hiç düşünmemiştim. Çıplak teni soğuktu, sanırım üşümüştü.
"İyi misin?" Kafamı kaldırıp Gerard'a baktım, hiç iyi gözükmüyordu çünkü. Bir şey söylemedi, yatağa oturup ona baktım, o da oturdu.
"Pek değilim."
"Neden?" Uzanıp Gerard'ın elini tuttum, gözleri kan çanağına dönmüştü.
"Bilmiyorum." Gerard yatak örtüsünü çekiştirdi. "Başım ağrıyor. Midem de bir garip. İyi hissetmiyorum. Xanax ve içkiden büyük ihtimalle." Gerard gözlerini kapatıp burnundan nefes verdi. "Sen istersen aşağı in, ben biraz daha takılıp gelirim."
"Hayır, olmaz öyle." Gerard sadece akşamdan kalma değildi, bir şeyler tersti. Belki de dün gece konuştuğumuz düşüncelerinden dolayıydı. Belki de artık depresyonda olduğunun semptomlarını gösteriyordu, bir şey tetiklemişti. Bilmiyordum, o bana bir şey söylemediği sürece bilemeyecektim de. "Duş almak ister misin? Sıcak bir duş iyi gelebilir."
"Halim yok." Gerard bana baktı, onu ziyarete geldiğim ilk günkü gibi bakıyordu. Konuşmak istemeyen, üzgün, sinirli Gerard. Onu suçladığım tabi ki de yoktu, neler hissettiğini anlayabiliyordum. Dr. Emily bana da majör depresyon teşhisi koymuştu ama bunun ne kadar doğru olduğundan emin değildim. Sonradan teşhisim sadece depresyon ve anksiyeteye dönmüştü, Gerard gibi hissettiğim çok oluyordu. Parmağımı bile kıpırdatacak halim olmuyordu, hiçbir şeye tahammülüm olmuyordu ve yatakta uzanıp sadece kötü duygularımın beni kemirip içimde kocaman bir boşluk yaratmasına izin veriyordum. Gerard'la tanıştığımdan beri bu çok olmamıştı, büyük ihtimalle yatakta tek başıma yatıp kendimi yiyip bitirecek kadar boş zamanım olmadığı için.
"O zaman beraber girelim. Sana yardım ederim."
"Olmaz." Gerard o kadar hızlı cevap vermişti ki biraz alınmıştım.
"Neden?"
Gerard da alındığımı fark etmişti sanırım, uzanıp elimi tuttu.
"Senden dolayı değil, ben-" İç çekti, konuşmakta zorlanıyor gibiydi. "-çıplak olma konusunda çok rahat değilim."
"Ama dün gece-"
"Karanlıktı." Gerard elimi sıktı, ona bakıp elimi çektim, yüzüne koydum.
"O zaman küveti ağzına kadar su ve köpükle doldururum ve yanına otururum, böylece seni görmem."
"Benim için bu kadar zahmete girmene gerek yok."
Gerard'ın yüzünü kavrayıp yanağını öptüm, kafasını omzuma yasladı. Elimi sırtına götürüp yavaşça okşadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| Burn Bright ||
FanfictionYaşıtlarına kıyasla oldukça karmaşık, depresif ve zor bir hayatı olan Frank Iero'nun hayatına, en az onun kadar sorunlu, siyah uzun saçlı bir çocuk girer. içerik uyarısı: alkol kullanımı, aile içi şiddet, intihar teşebbüsü, self-harm, yeme bozuklukl...