21

237 16 28
                                    

So give me all you've got

I can take it

We walked around in your city lights

'Cause it makes me who I am

We lit the fire

And it's burning bright

Not ashamed of what I am

I'd trade the world for your city nights

'Cause it makes me who I am


"Müthiş bir konserdi. Keşke gelebilseydin." Bert birasından büyük bir yudum alıp Gerard'ın şişesine, kendi şişesini vurdu. "Gelebilseydiniz."

"Gerçekten ya, burada olmanızı isterdim. Bert baya coştu sahnede. Neredeyse duvardaki amfilerden birini düşürecekti." Dan kıkırdayıp ağzına masadaki kıvrık patates kızartmalarından birini attı. Gerard, ben, annem, Dan ve Bert hep beraber Hammer'da oturuyorduk. Annemin biraz keyfi yerine gelmişti, masadaki neredeyse kimseyi sevmese de. Hepimize birer bira ve ortaya karışık çerez tabağı söylemiştik. Gerard, ben ve annem yan yana, Dan ve Bert de karşımızda oturuyordu. Burayı özlemiştim, hafif rüzgâr esintili yaz akşamlarında Dan'le beraber soğuk bir bira içmek gibisi yoktu. Bert ve Gerard da buradaydı, daha ne isteyebilirdim ki. Annem muhabbete çok dahil olmasa da gülüyordu, ya da bazen bir şeyler soruyordu. Gerard'ın da keyfi yerindeydi, hepimiz üstümüzdeki gerginliği atmış gibiydik, annem bile. Hala boşanıyor olacaklarına inanamıyordum, şaşırdığımdan değil, bu kadar olayın üst üste gelmesi ve benim bir şoktan diğerine girmemden dolayı ne gerçek ne değil ayırt edemez duruma gelmiştim neredeyse. Son iki haftada kliniğe yatıp çıkmıştım, babamla olan olayların üstüne en yakın arkadaşlarım ve sevgilimle kaçmıştım, şimdi de annemle bira içiyordum. İnanılacak gibi değildi.

Ray annesini ziyarete gitmişti, belki o da annesini alıp gelirdi, beraber otururduk. Annem ve arkadaşlarım hiç böyle aynı ortamda bulunmamıştı, belki de daha önce bu kadar arkadaşım hiç olmadığı içindir. Annemin tavırları genel olarak iyiydi, belki onlara olan bakış açısı da değişirdi, en azından ben öyle umuyordum.

"Ee, Dan." Annem Dan'e baktı. "Frank seninle mi kalacak?"

"Evet, yani, isterse." Dan gülüp kollarını masaya, yüzünü de eline dayadı. "Şu an aslında hepimiz beraber kalıyoruz ama herhalde birkaç güne buraya döneriz. Aslında bu kadar kalabalık olarak benim eve sığamayız, n'apsak ki?" Dan kıkırdadı, Bert'le beraber şimdiden çakırkeyif olmuşlardı.

"Ben de geleceğim sizin yanınıza bu gidişle." Bert de kıkırdayıp başını Dan'in omzuna yasladı.

"Dubleks bir eve taşınsak sığarız aslında." Gerard sigarasının külünü küllüğe silkip sigarasını tuttuğu elinin baş parmağını şakağına dayadı.

"Zaten dubleks evler de kollarını açıp bizi bekliyordu. Kiralarından haberin var mı?" Dan birasından bir yudum alıp Gerard'a baktı, ağzını sildi. "Ama doğru diyorsun, anca sığarız."

"Belki babam giderse seninle kalırım. 18 olmama da az kaldı zaten, mahkeme velayetimi kime verirse versin sadece birkaç ay bağlar beni." Bira şişesinin ambalaj kağıdını tırnaklarımla soyarken anneme baktım. Gülümsemişti. "Olur mu?"

"Nasıl istersen."

Anneme bakıp gülümsedim, kim bilir, belki de onunla kalırdım. Babamın olmaması demek oranın güvenli olması demekti.

|| Burn Bright ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin