4

299 25 99
                                    

summer is one day closer

*

Your girl can't tell how tough you are

When you beat me up in the boy's room

*


Gece doğru düzgün uyuyamamıştım. Gerard'ı düşünmekten uykum kaçmıştı, sonra da önünü kesemediğim anksiyete atakları yaşamaya başlamıştım. Bu aptal ilaçlar artık işe yaramaya başlasa iyi olurdu. Bir anksiyete ilacının yan etkisi nasıl anksiyete krizi olabiliyordu? İğrenç bir sabah geçirmiştim, babam geç kaldığımı söyleyerek beni gerekenden çok daha erken uyandırmıştı, alarmımı kapattığımda daha çalmasına yarım saat vardı. Bana erken kalkmanın ve düzenli uykunun önemini anlatmıştı, şişmiş gözaltı torbalarıma laf etmiş ve düzgün uyumayan kimsenin başarılı olamayacağı hakkında sabahın köründe sonu gelmeyen bir nutuk çekmişti. Evet, SAT puanım okulun en yükseği ve istediğim bölüme tam bursla girebiliyorum, sense alkolik bir iş adamısın ama ben başarısızım, doğru. Babama söylemek istediğim ama çekindiğim her şey içimde daha da büyüyordu ve ben artık içlerinde kayboluyordum. Belki de Dan'le şu ev işini bugün konuşmalıydım.

Cadılar bayramı yaklaşıyordu, daha haziranın ortasındaydık ama yaklaşıyordu işte. Doğum günüm cadılar bayramında bu arada, bütün çocuklar benimle bu yüzden dalga geçerdi. Ben bir canavarmışım, o yüzden o gün doğmuşum. Yılın en sevdiğim zamanı cadılar bayramı, bunu da mahvetmelerine tabi ki de göz yummadım. Her neyse, 18 olduğum anda ailemin legal olarak bana karşı bir sorumluluğu kalmayacaktı, ben de sorunsuz bir şekilde Dan'le yaşayabilecektim. Umarım.

Okulda öğle arası zili çalmıştı, benim ise kafamı kaldıracak halim yoktu. Hem aptal ve iğrenç ilaçlar uyku yapıyordu, hem de gerçekten çok az uyumuştum. Esneyerek sandalyemden kalktım, belki de revire gidip durumu anlatmalıydım. Medikal bir durumdan kaynaklı olarak uykum geliyordu sonuçta, belki orada biraz olsun uyumama izin verirlerdi. Ya da daha iyisi, beni eve yollarlardı böylece ben de babam ve annem evde yokken bebek gibi uyuyabilirdim.

Bir umutla revirin kapısına gittim, kapıyı çaldım ama açan olmadı. Biraz bekledikten sonra açmayı denedim, kilitliydi. Ne kadar güven verici. Okulda kafam yarılsa revire değil de yemekhaneye gidecektim sanırım. Zaten her şey sabahtan beri boktandı, bu da tuzu biberi olmuştu. Kafamı revir odasının kapısına yaslayıp gözlerimi kapadım, dolduklarını hissedebiliyordum. Sadece biraz dinlenmek istiyordum, başka bir şey değil. Bunu istemek çok muydu? İç çekip boğazımdaki yumruyu yutmaya çalıştım, herkesin içinde ağlamak istemiyordum. Zaten onların gözünde yeterince zayıftım, kendimi iyice güçsüz göstermek istemiyordum.

Başım çatlıyordu, revirden umudu kesip rehberliğe gittim. Orası da kapalıydı, rehberlikte çalışanlar da insan oldukları için doğal olarak yemek yemeleri gerekiyordu. İçimdeki o karanlık his yine büyüyordu, uyumam lazımdı. Kafamı susturmam ve uyumam gerekiyordu yoksa yere çöküp çığlıklar atarak ağlayacaktım. Benim sorunum neydi? Neden herkes bana bu kadar kötü davranıyordu? Bildiğim kadarıyla yanlış bir şeyler yapmıyordum, elimden geldiğince herkese yardımcı olup iyi davranmaya çalışıyorum ama her zaman cezalandırılan ben oluyorum.

Belki de hak ettiğim budur.

Hızlıca yürümeye başladım.

Belki de düşündüğüm kadar iyi değilimdir.

Sakinleşecek bir yer bulmak zorundaydım yoksa-

Belki de çok çok daha kötüsünü hak ediyordumdur.

|| Burn Bright ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin